Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Rusya’nın başkenti Moskova’da bir konser salonunda gerçekleştirilen terör saldırısına ilişkin, “Terör bütün dünyanın belası. Dolayısıyla terör konusunda uluslararası işbirliğini arttırmamız lazım. Ülkelerin, devletlerin terör örgütlerine karşı işbirliği yapması lazım. Hiçbir ülke terör örgütleriyle iş tutmamalı, tam aksine devletler teröre karşı işbirliği yapmalı.” dedi.
CNN Türk’te Akıl Çemberi programına konuk olan Yılmaz, siyasi belirsizliğin ekonominin düşmanı olduğunu, genel seçimin ardından mayıs itibarıyla Türkiye’de siyasi belirsizliğin ortadan kalktığını söyledi.
Seçimlerin ardından Orta Vadeli Program (OVP) hazırladıklarını anlatan Yılmaz, bununla birlikte politika belirsizliklerinin de ortadan kalktığını ifade etti.
Geçen yıl dünya ülkeleri yüzde 3 büyürken Türkiye’nin yüzde 4,5 büyüdüğünü, OVP hedefinin 4,4 olduğunu vurgulayan Yılmaz, geçen yıl istihdam rakamlarının 32 milyonun üzerine çıktığını belirtti.
Geçen sene ihracatta da rekor kırıldığını dile getiren Yılmaz, “256 milyar dolar ihracat sağladık. Avrupa temel ihraç pazarlarımızdaki problemlere, jeopolitik risklere, depreme, tüm bu olumsuzluklara rağmen ekonomimiz çok iyi bir performans gösterdi. Yine geçen yıl 54 milyar doları aşan turizm geliri elde etmiş olduk. Bütün bunlara baktığınızda cari açık geçen yılın ortalarında 60 milyar dolarlara kadar çıkmıştı, yıl sonunu 45 milyar dolarla kapattık, ocak ayında 37,5 milyar dolara düştü, şubat rakamı henüz çıkmadı ama tahminimiz 32-33 milyar dolarlara kadar gerilemiş olacak. Yani düşüş trendinde, neredeyse yarı yarıya cari açığın düştüğünü görüyoruz.” diye konuştu.
Depremin etkilerine rağmen bütçe açığının milli gelire oranının geçen yıl 5,2 olduğunu aktaran Yılmaz, deprem harcamaları çıkarıldığında bu oranın 1,6’ya düştüğünü dile getirdi.
“Seçimden sonra döviz artacak, acı reçete ile karşılaşılacak” şeklindeki spekülasyonların temelsiz olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
“Sosyal medyada, çeşitli çevrelerde böyle bir spekülatif hava oluşturulmaya çalışılıyor. Ekonomide temeller dediğimiz bir şey vardır. Bir algılar, spekülasyonlar vardır ki onlar geçici etkilerde bulunurlar ama temelleriniz sağlamsa bu tür spekülasyonlar gelir geçer. Sonuçta temeller belirleyici olur. Dövizin hareketi için ne gerekir? Döviz ihtiyacının artması, dövize erişiminizin zorlaşması gerekir. Cari açığımız 60 milyar dolarlardan neredeyse 33-32 milyar dolarlara inmiş, yani döviz ihtiyacımız azalmış, artmamış. Turizmimiz, ihracatımız iyi gitmiş. Diğer taraftan yeni izlediğimiz makro politikalarla birlikte dış dünyadaki finansman imkanlarına erişim de kolaylaşmış durumda.”
Spekülatif söylemlerin küçük yatırımcıya zarar vermesinden endişe ettiklerine dikkati çeken Yılmaz, “Herkesin bilinçli hareket etmesi lazım. Rakamlara ve gerçeklere bakması lazım. Ancak bunu tavsiye edebilirim.” değerlendirmesini yaptı.
Spekülasyonların bir kısmının örgütlü, sistematik, Türkiye’ye zarar vermeye dönük çalışmalar olduğunu belirten Yılmaz, “Bu geçici bir durum. Seçimden sonra ben bunun olumluya döneceğini düşünüyorum. Bu pompalanan karamsar havanın hiçbir karşılığı olmadığı görüldüğü zaman tam tersine olumlu bir etki oluşturacaktır ekonomimizde.” ifadesini kullandı.
Yılmaz, enflasyonda yıllık bazda belirgin düşüşün haziran enflasyonuyla görüleceğini, söz konusu istatistiklerin temmuzda kamuoyuna açıklanacağını hatırlattı.
Kur Korumalı Mevduat düzenlemesinin hayata geçirildiğinde kendisinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olduğunu anımsatan Yılmaz, başından beri geçici düzenleme olarak hazırlandığını ifade etti.
Kur Korumalı Mevduat’ın o günün ihtiyaçlarını karşıladığına dikkati çeken Yılmaz, “Şimdi bu Kur Korumalı Mevduat’tan çıkıyoruz ama çıkarken de finansal piyasalarda bir istikrarsızlığa yol açmadan, akılcı bir şekilde, bir geçiş süreci içerisinde bunu başarıyoruz. Geçen sene ağustosta en yüksek seviyesini Kur Korumalı Mevduat, 3,4 trilyon liraya kadar çıkmıştı. Geldiğimiz noktada 2,3 trilyonlara kadar gerilemiş durumda. Yani aşağı yukarı geçen ağustos ayından bugüne 1,1 trilyon azalış söz konusu. Bu da devam edecek ama belli bir zamana yayıyoruz bunu.” diye konuştu.
Emekliler için özel bankalara promosyon çağrısı
Türkiye’de emekli sayısının 16 milyona ulaştığını ve yaş ortalamasına bakıldığında bu oranın yüksek olduğunu dile getiren Yılmaz, kamu bankalarının emeklilere yönelik başlattığı promosyon kampanyasına ilişkin bir soruya, şu yanıtı verdi:
“Bütçemizi sonuna kadar zorlayarak emeklimizin, çalışanlarımızın yanında olduk, yanlarında olmaya da devam edeceğiz. Bizim partimizin adı Adalet ve Kalkınma Partisi, yani bir taraftan büyüyeceğiz, bir taraftan da büyümenin nimetlerini toplumun geneline yayacağız. Bundan kimsenin endişesi olmasın, gücümüzü bu yönde sonuna kadar sarf edeceğiz. Promosyonla ilgili son açıklanan rakamlar 8 ila 12 bin. Emeklinin maaşına göre değişecek diye düşünüyorum. Kamu bankalarımız bu süreci başlatıyorlar ama şöyle düşünmek gerekir, bir çağrı yapalım. Özel bankalar da yapsın ama çağrının da ötesinde müşteri kaybetmek istemeyecek olan bankalar bunu zaten yapacaklardır. Daha fazla verip kazansın, bir rekabet de oluşsun. Onlar da yapacaklardır diye düşünüyorum. Emeklilerimize hayırlı olsun. Keşke daha fazlasını gerçekten yapabilsek. Belli emekli kesimlerinin yaşadığı sorunların elbette farkındayız. İnşallah önümüzdeki süreçlerde ekonomimizi büyüttükçe, bütçemizdeki imkanları oluşturdukça emeklilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.”
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik kredi notunu pozitife çevirdiğini hatırlatan Yılmaz, not artışlarının devam edeceğine inandığını kaydetti.
Rusya’daki terör saldırısı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Moskova’da bir konser salonuna terör saldırısı düzenlendiği bilgisinin paylaşılması üzerine, Rusya’ya “geçmiş olsun” dileklerini iletti.
Saldırıya ilişkin açıklamaların takip edilmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Terör bütün dünyanın belası. Dolayısıyla terör konusunda uluslararası işbirliğini arttırmamız lazım. Ülkelerin, devletlerin terör örgütlerine karşı işbirliği yapması lazım. Hiçbir ülke terör örgütleriyle iş tutmamalı, tam aksine devletler teröre karşı işbirliği yapmalı. Çünkü hepimizin belası terör. Hangi ad altında yapılırsa yapılsın, ister dini bir motifle yapılsın, ister etnik, ister ideolojik, hangi başlık altında olursa olsun terörü lanetliyoruz. Terörün insanlık dışı bir yöntem olduğunu bir kez daha ifade edeyim.” dedi.
31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’ne dair değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, şunları söyledi:
“Biz havayı iyi görüyoruz. AK Parti’nin sloganı ‘gerçek belediyecilik.’ Gerçek belediyecilikten de şunu anlıyoruz, bir belediye başkanı belediyeyi kendi şanı, şöhreti, kariyeri için kullanıyorsa gerçek belediyecilik yapmıyor demektir. Bir belediye başkanı gelen kaynakları verimli kullanmıyorsa, tanıtım, reklam, popülist birtakım faaliyetler için kullanıyorsa, ama halkın temel ihtiyaçları için, gerçek yatırımlar için kullanmıyorsa yine gerçek belediyecilik yapmıyor demektir. Aynı şekilde ideolojik amaçlarla belediyeyi kullanan da belediyecilik yapmıyor demektir. Gerçek belediyecilik nedir? Kanunlarda belediyelerin yapması gereken görevler var, halkın da beklentileri var. ‘Mahalli müşterek hizmetler’ diyoruz biz bunlara. Temiz bir su, temiz hava, yeşil alanlar, kentsel dönüşüm, kentleri afetlere dirençli hale getirmek, trafik sorununu çözüp insanların hayatını rahatlatmak, buna benzer işler. Bunlara yoğunlaşıyorsa bir belediye başkanı, bu temel hizmetlere ve halkın yaşam şartlarını iyileştirmeye yoğunlaşıyorsa gerçek belediyecilik yapıyor demektir.”
“İstanbul buna katlanamaz gerçekten”
Yılmaz, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “engelleniyorum” söylemine ilişkin soruya, şöyle yanıt verdi:
“Bu tersinden şu demek, ‘ben başarısız oldum ama başkaları sebebiyle başarısız oldum’ demek. Halbuki Tayyip Erdoğan 90’lı yıllarda devasa problemleri o kaynaklarla çözdü. Demek ki gelen kaynakları doğru kullanırsan çözersin. 2002 yılında bizim belediyelere gönderdiğimiz Türkiye olarak 5 milyar liraya yakın bir kaynakmış. Geçen yıl sadece merkezi idareden 500 milyar lira gönderdik, bir de öz kaynakları var. Bütün belediyeler için kriterlerimiz eşit, belediye kanunlarını 2004’lerde 2005’lerde değiştirdik biliyorsunuz. Objektif kriterler koyduk. Nüfus, başka birtakım ölçütler, neyse bu orada toplanan vergiler, oralardan neredeyse otomatik bir hesap çıkıyor ve kaynaklar aktarılıyor. Gerisi o belediyenin sorumluluğu. O belediye kaynağı verimli kullanırsa sonuç üretir ama çarçur ederse, reklama, popülist işlere harcarsa, yatırıma değil yatırım dışı işlere harcarsa sonuç bu olur. Bu bahsettiğiniz argümanlar zımnen ‘ben başarısız oldum’ demeyi kabul etmek demektir. ‘Başarısız oldum ama sorun bakalım niye başarısız oldum?’ gibi bir şey bu. Halbuki şunu beklerim ben bir belediye başkanından. ‘Her şeye rağmen ben kaynaklarımı iyi kullandım, sorunları çözdüm, başarılı oldum.’ demesi lazım bir başkanın. Bunu diyemiyorsa ortada bir başarısızlık var bir defa bu kesin.”
Kaynaklarını iyi kullanan bir belediye başkanının başarısız olmasının mümkün olmadığını ifade eden Yılmaz, “Maalesef İstanbul geçtiğimiz 5 yıl sermayeden yedi. Geçmişte çok yatırım yapıldığı için bir süre bu sizi idare edebilir. Yeni yatırım yapmasanız bile eski yatırımlarla bir süre idare edebilirsiniz ama deniz tükendi artık. Bu 5 yıllık yatırımsız dönem bir 5 yıl daha süremez, İstanbul buna katlanamaz gerçekten.” ifadesini kullandı.
Cumhur İttifakı’nın İBB Başkan adayı Murat Kurum’un İstanbul’a ve hizmetlere odaklı somut projeler ortaya koyduğunu kaydeden Yılmaz, Kurum’un sorunları masada bırakmayan, sonuç odaklı hareket eden bir karaktere sahip olduğunu söyledi.
Yılmaz, İstanbul’un polemiğe değil hizmete ihtiyaç duyduğunu dile getirirerek, “İstanbul halkının hizmete ihtiyacı var. Sorunlarının çözülmesine ihtiyacı var. Buna da en uygun isim Murat Kurum diye ben yürekten inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanlığı yaptığı 5 yıllık dönemine bakıldığında “geçer not” alamayacağını aktaran Yılmaz, İstanbul için geçen 5 yılı yeterince hizmet edilmeyen, kaynakların verimli kullanılmadığı kayıp yıllar olarak gördüğünü ifade etti.
Türkiye’nin bütün oyalamalara rağmen Avrupa Birliği’ne tam üyeliği stratejik bir hedef olarak gördüğünü aktaran Yılmaz, bu çerçevede pozitif gündem oluşturmaya gayret ettiklerini belirtti.
Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarından bahseden ve Irak’ın ilk defa terör örgütü PKK’yı “tehdit” olarak tarif etmesine vurgu yapan Yılmaz, “Bu çok önemli bir adım. Biz tabii terör örgütü olarak tarif etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Amerika, Batı, Avrupa en azından hukuki çerçevede terör örgütü olarak tarif ediyorlar. Irak’la geldiğimiz bu nokta da çok önemli bir nokta. Özellikle hem sahadaki varlığımız hem Irak hükümeti ile sağladığımız bu yeni yaklaşım, ortak anlayış farklı sonuçlar üretecektir. Bizim mücadelemiz kesintisiz bir şekilde devam ediyor.” şeklinde konuştu.