Aşan, Turkuvaz Medya Grubu’nun İstanbul Finans Merkezi’nde düzenlediği “İstanbul Finans Merkezi Zirvesi”nde yaptığı konuşmada, Doğu ile Batı arasındaki çekişmenin iyice su üzerine çıktığını belirterek, dünya ticaretinin çok büyük bir kısmının Doğu ile Batı arasında yapılıyor olsa da bunun istikrarlı bir şekilde devam etmeyebileceğini söyledi.
Bu büyük çekişmenin ticaret ve üretim alanında başladığını ve artık çok belirgin hale geldiğine dikkati çeken Aşan, “Doğu ile Batı’nın çekişmesinde henüz o kadar belirginleşmediği alan finans ve parasal taraftı. Son 1-2 yıldır, savaş da bunu hızlandırmış olabilir, görüyoruz ki artık finansal tarafta da çekişme hızlanacak. Bu durum üretimdeki kayma kadar basit ve hızlı olmayabilir ama birtakım gelişmeler olacağı açık.” diye konuştu.
Aşan, Doğu ile Batı arasındaki çekişmenin finansal alana doğru yöneleceğine işaret ederek, sözlerini söyle sürdürdü:
“Zenginliğin, üretim ve ticaretin el değiştirmesi 1800’lü yıllarda savaşların nedenlerinden biriydi. Bugün, ticaret, sanayi ya da zenginliğin el değiştirmesi o kadar büyük savaşlara yol açacak bir potansiyel taşımıyor. Bugün aslında bu potansiyeli taşıyan işte bu çekişmeli finansal alanda gerçekleşiyor. Ben tabii bunun kolay olacağını düşünmüyorum. ‘Bugüne kadar bu finansal alanları biz domine ettik. Dünya ekonomisinin 5-6 katı büyüklüğünde bir bulut oluşturduk, bir de üzerinde bir güzel tepindik. Hadi gelin şimdi biraz da siz tepinin.’ denileceğini zannetmiyorum. Batı böyle bir üstünlüğü kolay kolay elinden bırakmayacaktır. O açıdan üzülerek de söylüyorum, dünyanın daha karmaşık daha kaotik bir dönem yaşayacağını düşünüyorum.”
Hiçbir kaos ya da kaotik durumun dünya tarihinde kalıcı olmayacağını vurgulayan Aşan, şunları kaydetti:
“Kaosların ortaya çıkardığı fırsatlarla dünya şekillenmiş ve devam etmiş. İşte burada, Türkiye’nin ve tabii Türkiye’ye bağlı olarak da İstanbul’un önemi ortaya çıkıyor. Çünkü, Doğu ile Batı arasındaki çekişmenin tam ortasında biz varız. Bu, bir taraftan tabii gerçekten zor bir iş. Yani, neticede işte bir yerde böyle bir fay oluşacak ve çatlayacaksa bizim üzerimizden geçecek, öyle anlaşılıyor. Yönetmesi çok zor bir süreç ve herhangi bir zarar almadan da bunu yönetmek lazım. Ama bir taraftan da çok ciddi bir potansiyel. Çünkü bu süreçte, Doğu ile Batı arasındaki bu çekişmenin nereye gideceğini de önceden kestirip ona göre pozisyon alabilirsek, coğrafi konum itibarıyla Türkiye’nin önünde çok büyük bir potansiyel var. Önümüzdeki dönem için ben, bizim coğrafyamızın, Türkiye’nin ve İstanbul’un bu açıdan çok önemli bir potansiyel taşıdığını açıkçası görüyorum.”
“Finans sektörünü genişletmeli, tabana yaymalıyız”
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben de İstanbul Finans Merkezi’nde düzenlenen ilk etkinlikte konuşmacı olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti ifade ederek, İstanbul Finans Merkezi’nin, Türkiye’nin finansal ve ekonomik bir güç haline gelme sürecinde önemli bir adım olduğunu söyledi.
Söz konusu sürecin dünyadaki ve bölgedeki, ekonomik ve sosyo-politik gelişmeler dikkate alındığında daha da önemli bir hale geldiğini belirten Akben, “Gelecek dönemlerde küresel düzeyde çeşitli sorunların yoğunlaşmasını, hep beraber dünya olarak izliyor ve bekliyoruz. Özellikle dünya genelinde devam eden enflasyonist sürecin, küresel ekonomik yavaşlamaya dönüşme ihtimali oldukça yüksektir. Küresel bir resesyon, özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülke ekonomilerini etkilemektedir. Bu bakımdan reel ekonomimizin ve onu finanse eden finansal kuruluşlarımızın sağlam ve güçlü olması önem arz etmektedir.” şeklinde konuştu.
Bankalarımızın üzerindeki bu görevin banka dışı mali kuruluşlara yayılarak genişlemesi gerektiğini vurgulayan Akben, şöyle devam etti:
“Ülkemizde bankacılık sektörü, finans sektörünün yüzde 90 gibi büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Diğer finansal kuruluşların alanı dar kalmaktadır. Bu alanın genişlemesi dünyadaki ve Avrupa’daki örneklerine göre genişlemesi çok önem arz etmektedir. Bunu genişletmemiz, bankaların üzerindeki yükü almamız ve tabana yaymamız, hem riskin yayılması açısından, hem de maliyetler açısından daha avantajlı bir hale getirecektir.
Finansal piyasaları güçlü tutmanın yollarından birinin de denetleme ve düzenleme etkilerinin yüksek olmasıdır. Dünyadaki krizler, yaşanan gelişmeler, en son Amerika’da yaşanan bankacılık krizi veya Avrupa’ya sıçrama ihtimali. Biliyorsunuz bu tür krizlerin bulaşıcı etkisi vardır. İlgisine göre, oralarla ilgili olan ülkelere göre bulaşıcı etkiyi göstermekte ve daha da derinleşmesine sebep olmaktadır.”
“MPL oranımız bugüne kadarki en iyi rakam olarak ortada”
Mehmet Ali Akben, İstanbul Finans Merkezi’nin dünyada önemli bir oyuncu olarak rekabet içerisinde olmasını destekleyici faktörler olduğunu belirterek, finans sektörüne yönelik hukuk düzenlemelerinin dünya kriterlerine uygun olduğunu söyledi.
Akben, “İstanbul Finans Merkezi’nin finansal kuruluşlar için yalnızca fiziki bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda bankacılık sektörü ve diğer finansal kuruluşlar için de bir inovasyon odağı olacağını öngörüyoruz. Artık otomasyonun, blockchainin, yapay zeka gibi birçok yeni teknolojinin hüküm sürdüğü bir alan bankacılık. Bu alanda biz, İstanbul Finans Merkezi’nde de söz sahibi olmak durumundayız. Bizim bankacılık sektörü Avrupa’daki, dünyadaki birçok bankaya da bu manada örnek teşkil eden bir yapıya sahip. Son yaptığımız dijital bankacılık düzenlemeleri, Avrupa’daki, dünyadaki benzer uygulamalara hakikaten önderlik edebilecek düzeydedir.” diye konuştu.
Bankacılık sektörü göstergelerinin dünya ve Avrupa ortalamalarına göre çok iyi konumda olduğunu aktaran Akben, “MPL oranı, gecikmiş alacak oranı diye bahsettiğimiz oran, 1,8 seviyesiyle şu anda Türkiye ekonomisindeki bugüne kadarki en iyi rakam olarak ortadadır. Geçen haftalarda bir bankanın raporunu gördüm. ‘İşte MPL oranları artacak, şu olacak, bu olacak.’ diye. Bunu yıllardan beri ifade ediyorlar ama bir türlü onların dediği noktalara gelmedi çok şükür.” ifadelerini kullandı.