Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Bedeli ne olursa olsun, İsrail’in barbarlığını, soykırım girişimlerini, savaş suçlarını ve sadece Gazze’de değil, Filistin’in tamamında sürdürdüğü kötücül faaliyetlerini delilleriyle ortaya koymak zorundayız. Bu çabamızı sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının ev sahipliğinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Enformasyon Bakanları Olağanüstü Toplantısı, “İşgal Altındaki Filistin Topraklarında İşgalci İsrail Yönetimi’nin Dezenformasyon Faaliyetleri ve Gazetecilere ve Medya Kuruluşlarına Yönelik Saldırıları” temasıyla İstanbul’da yapıldı.
Toplantıya, 43 ülkeden 20 bakan, iletişim ve medya kuruluşlarının başkan ve üst yöneticilerinden oluşan yaklaşık 200 üst düzey temsilci katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İsrail’in Filistin’deki zulmünü anlatan kısa filmin izlenmesiyle başlayan toplantının açılışında konuşan Altun, 2022’de gerçekleştirdikleri İİT Enformasyon Bakanları Konferansı’nda İslam alemi ve tüm insanlık için büyük tehlikeler arz eden hakikat krizi ve dezenformasyon tehdidinin ele alındığını hatırlattı.
Bugünkü toplantının ise İslam İşbirliği Teşkilatı tarihi içinde özel bir yeri bulunduğunu belirten Altun, “Teşkilatımız, tarihinde ilk defa sektörel bazda olağanüstü bir toplantı gerçekleştiriyor. İsrail zulmüne karşı ortak bir tavır sergileyebilmek, iletişim ve medya alanında hakikat namına ortak bir mücadele ortaya koyabilmek açısından bu toplantı hayati önemi haiz bir toplantıdır.” ifadelerini kullandı.
İİT’nin kuruluşunun temelinde, Müslümanların Filistin sınavını hakkıyla verebilme kaygısının yattığını dile getiren Altun, konuşmasında teşkilatın kuruluşuyla ilgili bilgiler verdi.
Altun, teşkilatın merkezi olan Kudüs’ün bugün işgal altında olduğunu aktararak, “Ne var ki 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail, zulümlerini katbekat artırmış, dünyanın gördüğü en büyük katliamları, soykırımı Gazze’de, Filistin topraklarında hayata geçirmiştir. Ne yazık ki bu süreç devam etmektedir.” diye konuştu.
İsrail’in zulüm tarihi söz konusu olduğunda 7 Ekim’i bir milat, son zamanlarda ortaya çıkmış bir hadise olarak görmenin illüzyon ve yanılsama olduğunu kaydeden Altun, “7 Ekim ne bir milattır ne nevzuhur bir zulümdür ne de sebeptir. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de devam eden İsrail zulmü bir sonuçtur.” ifadelerini kullandı.
İsrail’in, Batıcı, sömürgeci ve emperyalist zihniyetin Orta Doğu’daki fiili uzantısı olarak bölgede zulümlere, ağır insan hakları ihlallerine ve katliamlara imza attığını belirten Altun, bu faaliyetleri ve ihlalleriyle İsrail’in uluslararası hukuk ve teamüllere aykırı olarak zorla toprak kazanma, etnik temizlik, sivillerin kasten öldürülmesi gibi çok çeşitli savaş suçları işlediğini ve işlemeye devam ettiğini söyledi.
Altun, İsrail’in, Roma Statüsü, Lahey Sözleşmesi ve 4 No’lu Cenevre Sözleşmesi’nin ilgili maddelerini ihlal ettiğini aktararak, “İsrail, Gazze’de yaklaşık 30 bin masumu katlettiği bu saldırılarda, bu savaş suçları ile insanlığa karşı suç işlemiştir.” dedi.
“Katliamlar yapan İsrail, Batı dünya düzeni tarafından dokunulmaz kılınıyor”
İsrail’in suçlarını teşhis ederken onun arkasında toplanan karanlık güçleri de görmek gerektiğine işaret eden Altun, “İsrail’in bu denli pervasızca hareket etmesinin başlıca sebebi uluslararası sistemin adaletsizliğidir. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun sorun ve çatışmalardaki işlevsiz yapısı, İsrail’in hak ettiği cezayı henüz alamamış olmasının başlıca müsebbibidir. İsrail suç işlemekte, katliamlar yapmakta ve fakat Batı dünya düzeni tarafından adeta dokunulmaz kılınmaktadır. Bunu kabul edemeyiz.” diye konuştu.
Altun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısının katliamlara engel olamadığı gibi, ateşkes kararı dahi alamadığına vurgu yaparak, “İsrail’in onca ihlale rağmen bir yaptırımla karşılaşmaması, BM Güvenlik Konseyindeki veto ayrıcalığının sorumsuzca ve kötücül bir şekilde kullanılmasının bir neticesidir. Bu durum bizzat uluslararası sistemin içinde bulunduğu çaresizliği de göstermektedir. Bu sistemin revizyonu elzemdir.” dedi.
Bu nedenle Türkiye olarak küresel kriz ve çatışmaların çözümünde öncü rol alabilecek uluslararası bir sistemin inşasını ısrarla vurguladıklarını belirten Altun, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Dünya beşten büyüktür.’ ve ‘Daha adil bir dünya mümkün’ anlayışı, ilkesi, uluslararası sistemdeki revizyon ihtiyacının en veciz ifadesidir. Bu şiar doğrultusunda 1967 sınırları içerisinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğü olan bir Filistin Devleti’nin kurulması hepimizin Filistin konusundaki duruşunun temelini oluşturmaktadır.” ifadesini kullandı.
Altun, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmadığı müddetçe İsrail’in katliamlarını durdurmanın ve bölgede kalıcı bir barışı tesis etmenin mümkün olmadığını söyledi.
İsrail’in kamuoyunu yanıltmayı amaçlayan yayıncılık anlayışı
Uluslararası sistemdeki adaletsiz ve hakkaniyetsiz yapı ve uygulamaların iletişim ve medya alanında da kendisine yer bulduğunu bildiren Altun, “İsrail’in katliamlarına sözde meşru gerekçeler sunarak uluslararası kamuoyunu yanıltmayı amaçlayan bir yayıncılık anlayışı söz konusudur. Bu yayıncılık politikası, birçok yönüyle sömürgeci habercilik anlayışının günümüzdeki en somut yansımasıdır. Özellikle birtakım Batılı medya kuruluşlarının, haber kaynaklarını seçerken İsrail’in anlatısını tekrar eden, seçmeci bir yaklaşım sergilediğini görüyoruz.” diye konuştu.
Altun, saldırıların başladığı ilk günlerde Filistinlilerin tanıklığına istisnai olarak başvurulurken, Batılı medya organlarında sıklıkla İsrailli yetkililerin demeçlerinin dolaşıma sokulduğunu aktararak, birçok medya kuruluşunun, bu tutum ve politikasıyla İsrail savaş makinesinin hizmetçisi konumuna düştüğünü belirtti.
“İsrail, Gazze’de sistematik bir şekilde gazetecileri katletmektedir”
İsrail’in tutumuna karşı hakikatten yana duran birçok gazetecinin, söz konusu medya kuruluşlarının mobbing ve baskısına maruz kaldığını, birçoğunun işten çıkarıldığını dile getiren Altun, “Bütün bunlar bir yana, karşımızda çok daha acı, insanlık için utanç verici bir başka tablo daha vardır. İsrail, Gazze’de sistematik şekilde gazetecileri katletmektedir.” dedi.
Altun, bu süreçte 130 gazetecinin katledildiğini, ailelerinin hedef alındığını, ailelerinden binden fazla çocuğun öldürüldüğünü ve evlerinin bombalandığını anlattı.
Sahada gazetecileri katleden İsrail’in temel hedefinin gerçekleri örtbas etmek olduğunu ve hakikati katletmek için gazetecileri öldürdüğünü ifade eden Altun, hayatını kaybeden gazetecilere rahmet diledi.
Altun, İsrail’in hakikati gizlemek için dezenformasyon yöntemini de kullandığını anlatarak, “Dünya Ekonomik Forumu tarafından geçtiğimiz hafta ‘Küresel Riskler Algı Araştırması’ adlı bir rapor yayınlanmıştır. Binin üzerinde uzmanın analizinden hareketle hazırlanan raporda kısa, orta ve uzun vadede insanlık karşısındaki 10 büyük tehdit sıralanmıştır. Bu rapora göre insanlığı bekleyen en büyük tehdit, dezenformasyon ve yanlış bilgidir. Benzer öngörüler, dünyanın çeşitli ülkelerindeki üniversiteler, stratejik düşünce enstitüleri ve bilgi merkezleri tarafından yapılan araştırmalarda da yer alıyor.” diye konuştu.
“Filistin davasının küresel gündemden düşmesine asla müsaade etmeyeceğiz”
İsrail’in saldırıları ve dezenformasyon faaliyetlerinin de bu raporları teyit ettiğine dikkati çeken Altun, “Türkiye olarak dezenformasyon kaynaklı tehditlerin karşısında elimizden gelen bütün güçle mücadele etmeye çalışıyoruz. İletişim Başkanlığımız bünyesinde faaliyet gösteren Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz ve Anadolu Ajansı bünyesinde faaliyet gösteren ‘Teyit Hattı’ birimi, bu tehditleri bertaraf etmeye yönelik önemli çalışmalar yürütmektedir. Çıkardığımız uluslararası yayınlarla, düzenlediğimiz yenilikçi sergilerle, yaptığımız filmlerle İsrail’in ve İsrail yanlısı medya kuruluşlarının dezenformasyonlarını ifşa ediyor, tarihe hakikat adına not düşüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Altun, Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere medya kurum ve kuruluşlarının, doğrudan sahadaki gerçekleri ortaya koyma noktasında büyük fedakarlıklarda bulunduğunu belirterek, “Bilhassa Anadolu Ajansımızın ortaya koyduğu görsellerin Uluslararası Adalet Divanı’nda delil olarak kullanılması, bu yönde atılacak her türlü adımın ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.” dedi.
Bu doğrultuda, dezenformasyonla mücadelede, kamu diplomasisinin çeşitli alanlarında, stratejik iletişim çalışmalarında ve sahadaki habercilik faaliyetlerinde ortaya konulacak tüm gayretlerde güçlü bir işbirliğiyle hareket etmeleri gerektiğine inandıklarını söyleyen Altun, böylelikle İsrail’in işlediği cürümlerin bedelini ödemesi için bu adımların çok kritik olduğunu düşündüklerini kaydetti.
Altun, bu çabaların, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler nezdinde kurulacak kapsamlı işbirlikleriyle çok daha anlamlı ve güçlü bir seviyeye çıkarılacağını vurgulayarak, “Bedeli ne olursa olsun, İsrail’in barbarlığını, soykırım girişimlerini, savaş suçlarını ve sadece Gazze’de değil, Filistin’in tamamında sürdürdüğü kötücül faaliyetlerini delilleriyle ortaya koymak zorundayız. Bu çabamızı sürdürmeye devam edeceğiz. Biz şuna inanıyoruz, İsrail ne yaparsa yapsın, yaptığı zulümlerle hakikati asla susturamayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Şair Sezai Karakoç’un, “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.” dizelerini hatırlatan Altun, “İslam ülkeleri olarak hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Filistin davasının küresel gündemden düşmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İsrail’in suçlarını örtmek için büyüttüğü bu karanlığa ışık tutmaya devam edeceğiz. Şairin dediği gibi, ‘Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar.’ İsrail de aydınlıktan ve doğrulardan kaçıyor. Fakat bu kaçışı, tarih ve hakikat önünde mahkum olmaktan İsrail’i kurtaramayacaktır.” diye konuştu.
Altun, yapılan bu olağanüstü toplantının Filistinliler başta olmak üzere tüm İslam alemi için tarihi ve hayırlı sonuçlara vesile olmasını temenni ederek, “Bu toplantının somut bir çıktısı olarak yayınlayacağımız Sonuç Bildirisi’nin, uluslararası topluma güçlü bir mesaj vereceğine inanıyorum.” dedi.
Toplantı, açılış konuşmalarının ardından basına kapalı devam etti. İİT üyesi ülkelerin enformasyon bakanları, ikili görüşmelerde ve konferansta yaptıkları konuşmalarda, İsrail’in dezenformasyon faaliyetlerine karşı Türkiye’nin mücadelesini önemsediklerini ve takdir ettiklerini belirtti.