Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen “Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Reformu: Uluslararası Düzenin Yeniden İnşasına Yönelik Yeni Bir Yaklaşım” başlıklı panel serisinin Roma, Buenos Aires, Paris ve Londra’dan sonra beşincisi, Norveç’in başkenti Oslo’da gerçekleştirildi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden Doç. Dr. Veysel Kurt’un moderatörlüğünü üstlendiği panele, Fenerbahçe Üniversitesinden Doç. Dr. Ece Baban, Marmara Üniversitesinden Doç. Dr. Gonca Oğuz Gök, Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Dr. Niels Nagelhus Schia ve eski BM Genel Sekreter Başyardımcısı Dr. Jan Egeland konuşmacı olarak katıldı.
Gök, panelde yaptığı sunuma BM’nin çeşitli aktörlerin “olması gereken” ile mücadele etme fırsatına sahip olduğu tek gerçek evrensel platform olmaya devam ettiğini söyleyerek başladı.
BM’nin hem küresel Kuzey hem de küresel Güney üzerinde normatif evrensel bir konsensüsün ürünü olmasına rağmen, işleyişi, özellikle 1990’lardan beri, genellikle Güneyli sesleri marjinalleştiren liberal uluslararası düzen ilkelerine bağlı olduğunu belirten Gök, buna rağmen iklim değişikliği ve pandemi kaynaklı krizlerin azaltılması gibi küresel sorunlarla ilgili çözümlerin, daha güçlü bir BM’de çok taraflı iş birliği olmadan gerçekleştirilme ihtimalinin düşük olduğunu ifade etti.
“Çok taraflılık kesinlikle kriz içindedir.” diyen Gök, dünyadaki büyük güçler ve BM Güvenlik Konseyi daimi temsilcilerinin çeşitli gelişmeler karşısında aksiyon almakta yavaş kaldığını belirtti.
Reform taleplerinin 1950’lerden beri gündeme geldiğini de hatırlatan Gök, “BM’nin Ukrayna savaşında etkisizliğini gördük. 2000’den beri artan istekler var. Orta ve büyük düzeyde çeşitli ülkeler önerilerini sundu.” diye konuştu.
BM reformunda giden yolun kolay olmadığını belirten Gök, yükselen orta güçler grubunun duruşunun BM reformu için çok önemli olduğunu vurgulayarak, “BM geçmişten beri önemli bir paydaş. Hedefler belirleyerek önemli bir rol aldı. BM’nin teknik uzmanlığını göz ardı etmemek lazım.” ifadelerini kullandı.
Güvenlik Konseyi reformu söz konusu olduğunda reform gruplarının birbiriyle çakışan görüşler öne sürdüğünün görüldüğünü kaydeden Gök, taleplerin bu nedenle hak ettiği desteği alamadığını söyledi.
Çok taraflılığa sadık kalınması gerekliliğinin altını çizen Gök, “Devletlerin ileri görüşlü liderleri reform için teşvik edebilir.” dedi.
“Önerilerde bulunurken olumlu bakmasak da gerçekçi önerilerde bulunmak gerek”
Egeland, paneli düzenlediği için Türkiye’ye teşekkür ederek, Türkiye’nin BM’yi desteklemesinin çok değerli olduğunu belirtti. BM reformu konusunda birçok girişimin olduğuna fakat hiçbir devletin reformu, Türkiye kadar güçlü bir şekilde savunmadığına değinen Egeland, özellikle sığınmacı krizi ve Ukrayna-Rusya savaşının sebep olduğu yeni “Soğuk Savaş” ortamında dünya kamuoyunun BM’nin en güçlü haliyle var olmasına ihtiyacı olduğunu ifade etti.
Egeland, BM Güvenlik Konseyinin 2022’yi değil 1945 yılındaki dünya düzenini temsil ettiğini ifade ederek, “5 daimi üye 2020’lerin dünyasını temsil etmiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Reform önerilerinin herkesin kabul edebileceği öneriler olması gerektiğinin de altını çizen Egeland, “Bu zamana kadar sunulan bütün tekliflerde ilk cevap, ülkelerin reform önerisinin içinde mi dışında mı olduğu yönünde. Üye sayısı arttı ve çok fazla hayal kırıklığı var. Önerilen ilk 10 ülke içinde olmadıkları için hayal kırıklığına uğrayan o kadar çok ülke var ki.” ifadelerini kullandı.
Egeland, eski Genel Sekreter Kofi Annan tarafından 2005’te önerilen reform planından da bahsederek, bu planın da ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar sebebiyle hayata geçirilemediğinin altını çizdi.
Afrika ülkelerinin, 56 ülkeyle temsil edildiği BM’de daha iyi temsil edilmek istediğini anlatan Egeland, ülkelerin bencilce tekliflerde bulunduğunu da söyledi.
Bazı ülkelerin de konumu nedeniyle temsiliyetinin daha yüksek olması gerektiğini belirten Egeland, Türkiye gibi önemli ülkelerin temsiliyet konusunda ön planda olması gerektiğini ifade ederek, “Önerilerde bulunurken olumlu bakmasak da bu tür gerçekçi önerilerde bulunmak gerek.” dedi.
“BM’nin uluslararası konjonktürünün de temsil edilmesi gerekir”
Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsünden Schia, “Dünya beşten büyüktür.” sloganıyla aynı fikirde olduğunu belirterek, Güvenlik Konseyinin mükemmel olmadığının farkında olduğunu ve tarihte birçok kez başarısızlığa uğradığını ifade etti.
Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinden birinin veto hakkını kullanması durumunda sebeplerini Genel Kurul önünde siyasi olarak açıklamasını gerektireceğini öngören Leichestein Teklifi’nden bahseden Schia, bu teklifin resmi karar olarak kabul edilmesi durumunda BM Güvenlik Konseyinin daha şeffaf hâle geleceğini ve veto hakkının tartışmaya açılacağını söyledi.
Doç. Dr. Baban da konuşmasında değişen dünyada değişen güvenlik tehditlerinin olduğunu, dolayısıyla ülkelerin, birbirlerinin egemenlik haklarını tehdit etmekten kaçınarak güvenlik önlemlerinin daha eşit bir şekilde alınabileceğini vurguladı.
Baban, BMGK’nin görevinin, uluslararası güvenlik ve barışın korunması olması gerektiğini ifade ettiği konuşmasında “Daimi üyelerin kendilerini öncelikli olarak görmemeleri gerekir.” dedi.
Reform ihtiyacının temelinin, iki dünya savaşından sonra daha etkin çalışacak ortak bir güvenlik sistemi oluşturma ihtiyacı olduğunu söyleyen Baban, BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinin, büyük güçler olarak adlandırılan geniş etki alanına sahip ülkelerin veto hakkına sahip olmasının bu beş devletin çıkarlarının diğer devletlerle uyuşmamasına neden olduğunu kaydetti.
BM’nin, dünya barışını tehdit eden sorunları kararlı bir şekilde çözmek için ülkeler arasındaki iş birliğini pekiştirmek, savaşı önlemek ve güvenliği sağlamak açısından çok önemli bir şemsiye kuruluş olduğunu hatırlatan Baban, yine de bu kadar önemli bir örgütün beş daimi üyesinin çeşitli sorunlarda, çıkarlarını doğrudan veya dolaylı olarak etkilemesi durumunda çekimser kalmak veya veto hakkını kullanmasının dünyada arzu edilen barışçıl ortamı sağlayamayacağını ifade etti.
BM’nin kurulduğunda bu yana çok fazla üyeyi bünyesine katmasına rağmen BMGK’nin daimi üyeleri ve veto hakkı konusunda hiçbir değişimin olmadığını vurgulayan Baban, “BM kesinlikle bu değişimi yansıtmamaktadır. Güçlerin dengesini temsil etmemektedir. Uluslararası konjonktürün de temsil edilmesi gerekir.” dedi.
Baban, “İnsanlığın güvenliği konusunda artık tedirgin olunduğuna” dikkati çekerek, gelişen ülkelerin BMGK’de hiç temsil edilmediği görüşünde olduğunu belirtti.