İlk seçim sonuçları, Danimarka toprağı Grönland’da devam eden sayım sonrası merkez sol bloğun parlamentoda 2 sandalye kazanacağı varsayımına dayanıyor.
Seçim zaferinin ardından gazetecilere açıklamada bulunan Frederiksen, “Çok heyecanlı ve gururluyum. 20 yılda en iyi seçim sonucumuzu elde ettik.” ifadesini kullandı.
Sosyal Demokrat azınlık hükümetinin başındaki Frederiksen, sonuçlara rağmen başbakanlık görevinden istifa edeceğini kaydederek, daha geniş katılımlı yeni bir hükümet kuracağının sinyallerini verdi.
Yarın istifasını Kraliçe 2. Margrethe’e sunacağını belirten Frederiksen, kurulacak yeni hükümet için diğer partilerle temaslarda bulunacağını söyledi.
Öte yandan Ilımlılar Partisi ile oyların yüzde 9’unu alarak parlamentoda 16 sandalye elde eden eski Başbakan Lars Lokke Rasmussen’in, yeni hükümette belirleyici rol oynaması bekleniyor.
Rasmussen, ittifak lideri olarak Frederiksen’in hükümet kurma girişimini desteklese de bugüne kadar ülkenin yeni başbakanı olarak kimi görmek istediğine dair bir açıklamada bulunmadı.
İki dönem Başbakanlık yapan ve 2019 yılı seçimlerindeki yenilgisinin ardından merkez sağ Liberal Parti’den ayrılarak Ilımlılar Partisi’ni kuran Rasmussen’in başbakanlık görevine talip olup olmayacağı da belirsizliğini koruyor.
İlk sonuçlara göre, oyların yüzde 28’ini alarak seçimlerden Danimarka’nın 1’inci partisi olarak çıkan Sosyal Demokratlar, sandık çıkış anketlerinde yüzde 23 ila 25 oy oranına sahip görünüyordu.
Bu nedenle merkez sol ve merkez sağ ittifaklarının, 179 sandalyeli parlamentoda hükümet kurmak için gerekli 90 sandalyeye ulaşamayacağı düşünülüyordu.
Haziran 2019’da göreve gelen Başbakan Frederiksen liderliğindeki azınlık Sosyal Demokrat hükümeti, salgında toplumu virüsün mutasyonundan korumak için milyonlarca sağlıklı vizonun öldürülmesi emrini verdiği gerekçesiyle eleştirilerin odağındaydı.
Ayrıca hükümetin merkez sol müttefiklerinden Sosyal Liberal Parti’nin, Frederiksen’in erken seçim çağrısı taahhüdü vermemesi halinde güven oylaması tehdidinde bulunması üzerine Danimarka’da erken seçim süreci ivme kazanmıştı.
Parlamentodaki parçalı yapı nedeniyle uzun yıllardır hiçbir partinin çoğunluğu elde edememesi, Danimarka’nın azınlık hükümetlerince yönetilmesini ve partiler arası uzlaşıyı zorunlu kılıyordu.
Başbakan Frederiksen de sol partilerin desteğiyle bir azınlık hükümetini yönetiyordu.