Terör örgütü DEAŞ’ın Irak’ın Musul kentine bağlı Sincar ilçesini işgal ederek binlerce kişiyi kaçırıp öldürmesinin üzerinden 7 yıl geçerken, Sincar’dan kaçan çoğunluğu Ezidi halk, DEAŞ’tan temizlenen bölgedeki evlerine terör örgütü PKK tehdidi nedeniyle hala dönemedi.
Terör örgütü PKK, DEAŞ saldırısı bahanesiyle Suriye ve Kandil’den getirdiği militanlar ve kendisine bağlı yerel milislerle konuşlandığı Sincar ilçesinde askeri ve siyasi faaliyetlerine devam ediyor.
Irak hükümeti ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında 9 Ekim 2020’de imzalanan ve ilçedeki PKK varlığını sonlandırması öngörülen anlaşmaya rağmen örgüt, Suriye ve Türkiye sınırına yakınlığıyla “stratejik” bir konumda bulunan Sincar’daki varlığını sürdürüyor.
Ezidiler ve IKBY’li yetkililer, PKK’nın Sincar’ın yeniden inşasının ve bölge halkının evlerine dönmesinin önünde engel teşkil ettiğini belirterek, her fırsatta örgütün Sincar’dan derhal çekilmesi çağrısında bulunuyor.
Örgüt, DEAŞ’ı bahane ederek bölgeye konuşlandı
Ezidilerin çoğunlukta yaşadığı Sincar ilçesine 3 Ağustos 2014’te saldırı düzenleyen DEAŞ, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu binlerce kişiyi kaçırıp öldürdü veya elinde tuttuğu bölgelerde alıkoydu.
Sincar’da DEAŞ öncesi yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı tahmin edilirken, bu nüfusun üçte ikisini Ezidilerin, diğer bölümünü ise Sünni Kürt ve Arapların oluşturduğu belirtiliyor.
2014 sonrası ise PKK, DEAŞ saldırısını bahane ederek Suriye ve Kandil’den getirdiği militanlarla başta Sincar Dağı olmak üzere birçok bölgede kamp kurup varlık göstermeye başladı.
Bölgedeki güç boşluğundan faydalanan PKK, Ocak 2015’te Sincar’da sözde “kanton” ilan ettiğini duyurdu.
Bölgede kurduğu sözde halk meclisleriyle siyasi örgütlenme içine girerek yerel yönetimi ele geçirme girişimlerinde bulunan terör örgütü, kaçırdığı Ezidi çocukları da kamplarda zorla silah altına aldı.
Kasım 2015’te Sincar ilçe merkezi ve çevresini DEAŞ’tan geri alan Peşmerge güçleri, Irak merkezi hükümetine bağlı birliklerin Ekim 2017’de Sincar’a konuşlanması sonrası bölgeden çekilirken PKK da buradaki faaliyetlerini artırdı.
Sincar’ın PKK için stratejik konumu
Musul kent merkezinden yaklaşık 120 kilometre mesafedeki Sincar, hem Suriye sınırına hem de Türkiye’ye yakın bir konumda bulunuyor.
Bölgenin arazi koşullarının engebeli olmamasından dolayı mevcut kara yollarından Suriye ve Türkiye sınırına rahatlıkla ulaşılabiliyor.
Örgüt, Sincar’daki varlığı üzerinden, Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PKK ile Irak’ın kuzeyindeki Kandil bölgesi arasında doğrudan bir koridor oluşturmayı amaçlıyor.
PKK, Ezidilerin evlerine geri dönüşünü engelliyor
DEAŞ saldırısı sonrası Ezidilerin çoğu evlerini terk ederek başta IKBY’ye kaçmak zorunda kaldı. Terör mağduru Ezidilerin bir bölümü Türkiye’ye, çok az bir kısmı da Suriye’ye geçti.
DEAŞ’ın yaklaşık 15 ay boyunca ilçeyi elinde tutmasından sonra Kasım 2015’te IKBY’ye bağlı Peşmerge güçleri bölgede kontrolü tamamen sağladı.
Peşmerge güçlerinin Sincar’da kontrolü sağlamasına rağmen birçok Ezidi PKK’nın engeline takılarak evine dönemedi.
PKK tarafından kaçırılan çocuklarının serbest bırakılması için farklı aralıklarla eylemler düzenleyen Ezidiler, örgütün Sincar’ın yeniden inşasının önünde engel teşkil ettiğini belirterek, her fırsatta buradan çekilmesi çağrısında bulunuyor.
IKBY’li yetkililer ise PKK’nın bölgedeki varlığından dolayı Ezidilerin evlerine dönemediği ve bölgenin yeniden inşasının engellendiği eleştirilerini dile getiriyor.
Sincar’ı “ikinci Kandil” yapma girişimi
Bağdat ve Erbil arasında 9 Ekim 2020’de imzalanan Sincar Anlaşması’nın gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle PKK’nın bölgede varlığını koruduğu, terör örgütünün ilçeyi “ikinci Kandil” haline getirmeye çalıştığı belirtiliyor.
Bağdat-Erbil anlaşmasından rahatsız olan PKK’nın, işgal ettiği bölgelerde oluşturduğu istikrarsızlığı terör eylemleriyle Irak’ın kuzeyine yaymaya ve dikkatleri Sincar’dan uzaklaştırmaya çalıştığı da gözlemleniyor.
IKBY’de yüzlerce köyü işgali altında tuttuğu, barışçıl protestoları şiddete teşvik ettiği ve diplomatik misyonları hedef aldığı belirtilen PKK’nın, Sincar Anlaşması sonrası peşmerge, polis, memur ve sivillere yönelik artan saldırıları ise dikkati çekiyor.