DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, 12. Uluslararası Resort Turizm Kongresi kapsamında gazetecilerle bir araya gelerek soruları yanıtladı.
Turizm sektörünün, Türkiye ekonomisinde istihdama yüzde 14’lük katkısı ve cari açığın kapatılması açısından kritik olduğunu vurgulayan Ateş, bu anlamda kongreden çıkacak başlıkların yakından takip edilmesi gerektiğini söyledi.
Ateş, Türkiye’de turizm yatırımlarının durma noktasına geldiğini, son 4-5 yılda 2-3 milyar dolarlık bir yatırım yapıldığını ifade ederek, “Turizm yatırımlarında 2015’e kadar 10 milyar dolar civarındaydık. O tarihten sonra yaşanan bazı talihsizlikler nedeniyle turizm yatırımları inişe geçti. Bankacılık sektörünün turizme yönelik kredileri de azaldı. Bizim sektöre verilen kredilerdeki payımız yüzde 18 düzeyinde ve özel bankalar arasında açık ara birinciliğimiz devam ediyor ama daha önce bunu 3,3 milyar dolar kredi vererek elde ederken, TL kredilere dönüşümün de etkisiyle bu rakam artık 2,3 milyar dolar seviyelerine geriledi.” diye konuştu.
Turizm sektörüne verilen toplam kredilerin 2020’de 21 milyar dolar seviyelere ulaştığını, bunun halihazırda 13 milyar dolara kadar düştüğünü aktaran Ateş, şunları kaydetti:
“Biz isteriz ki turizm sektörüne herkes gelsin, biz de bankacılık sektörü olarak çivi çakan herkesin hizmetkarı olalım ancak sektörde yatırımların düşmüş olması düşündürücü. Türkiye’de 100 milyon turist artık hayal değil. Bunları nerede ağırlayacağız? Şu anda 45 milyon turist ağırlarken doluluk oranımız Antalya bölgesinde yüzde 90’lara çıktı. O yüzden önden tedbiri alıp kapasiteyi artırmak için yatırım yapmak gerekli. Böylesine altın yumurtlayan bir sektörde yatırımların 20 milyar dolar seviyelerine çıkması lazım. Doğru, son yıllarda turizmde bazı problemler yaşandı ama bankacılık sektörü olarak yapılandırmalar yaptık, ilave krediler verdik. Gördük ki bu sektörde para batmıyor. Turizm sektörü bankacılık açısından çok doğru bir sektördür. Bizim bu sektörde batık kredimiz neredeyse hiç yok.”
“Turizmde sürdürülebilir yatırımları finanse etmeye hazırız”
Hakan Ateş, bankacılık sektörü genelinde sorunlu kredi tutarının son 2-3 yıldır 160 milyar lira seviyelerinde kaldığını belirterek, hacim büyürken seviyenin sabit kalmasıyla problemli kredi oranının düştüğünü kaydetti.
Turizm sektörüne verilen döviz kredilerinde herhangi bir sorun olmadığını vurgulayan Ateş, “Turizm, döviz kazanan net ihracatçı bir sektör. Bu nedenle uygulanan kısıtlamalardan kapsam dışı tutuluyor.” dedi.
Ateş, turizm sektörünün değişikliklere çok hızlı adapte olabildiğini ifade ederek, “Salgın döneminde güvenli turizme hızlı geçiş ile 30 milyon turisti ağırladık. Turist başına harcamalar bin dolarları geçti. Salgın sonrası 2020-2021 kayıp yıllar olsa da turizm sektörümüz açısından tüm dünyada salgın sonrası en iyi toparlanan ülkeyiz. Son 3 yılda 80 milyar dolar gelir, 90 milyon misafiri ağırladık. İnşallah sadece gelecek yıl 50 milyon yabancı turisti çekeceğiz diye düşünüyorum.” diye konuştu.
Türkiye’deki otellerde emsallerine kıyasla fiyatın daha düşük olduğu, burada neler yapılabileceğine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Ateş, “Fiyat konusunda maalesef malımızı çok iyi satamıyoruz. Yapacağımız çok fazla şey var. Turizmde kendimizi pazarlamayı çok iyi öne çıkarmamız lazım.” dedi.
Ateş, sürdürülebilirliğin dünyanın birinci gündemi olduğunu, turistlerin dörtte üçünden fazlasının sürdürülebilirliği ön plana çıkaran otelleri tercih ettiğini bildirdi.
Çevreye duyarlı konaklama tesisi oranının yüzde 10’un altında olduğuna işaret eden Ateş, “Sürdürülebilirlik programını maliyet gibi düşünmemek lazım. Bu bir yatırımdır, geri dönüşü uzun vadede muhakkak olacaktır. Biz bunları finanse etmeye hazırız. Yeter ki onlar başvursun. Bu konuda Turizm Bakanlığının 3 aşamalı 14 maddeli programına turizm sektörü olarak uyum sağlanması önem taşıyor.” diye konuştu.
“Enflasyon ve faizlerin birbirine yaklaşması lazım”
DenizBank Genel Müdürü Ateş, son dönemde uygulanan politikaların ekonomiye etkilerine ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine, “Ben Hakan Ateş olarak, siyasetin iki amacı olduğunu düşünüyorum; büyüme ve istihdam. Özellikle seçime doğru gidilen bir dönemde istihdamın azalmaması, büyümenin de sürdürülebilmesi önem arz ediyor. Türkiye, geçen yıl yüzde 11 ile dünyada en fazla büyüyen ülkelerdendi. Bu yıl da büyümede yüzde 5,5 sürpriz değil ki bu rakamla dünyada yine ön sıralarda olacağımızı şimdiden söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 37 düzeyinde olduğunu, bütçe açığının milli gelire oranının da yüzde 1,8’ler civarında bulunduğunu belirten Ateş, her iki göstergenin de Maastricht kriterlerinin altında kaldığını söyledi.
Ateş, cari açık tarafında ise biraz problem olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Cari açığımızın milli gelire oranı yüzde 5’ler civarında. Bu finanse edilebilir. Zaten bunun finanse edilememesi hali geçmişte yaşanan krizlerdir. Bizim makrolarımız böyle bir durumu göstermiyor. Rezerv konusuna gelince, alınan makroihtiyati tedbirlerle büyük ölçüde çözülmüş durumda. Merkez Bankamız diyor ki; ‘Getir dövizlerini benle swapla.’ Biz de dövizlerimizi Merkez Bankamıza depo veriyoruz. Bir de munzam karşılıklar hayli yükseldi. Bugün döviz tevdiat hesaplarının munzam karşılığı yüzde 25. Bu da siz bana 100 dolar mevduat getirdiğinizde bunun 25 dolarını benim Merkez Bankası’na götürdüğüm anlamına geliyor. Yabancı ülkelerle de swap anlaşmaları yapılıyor. Bunlar da bir rezerv oluşturuyor.
Baktığımızda, makroihtiyati tedbirler oluşturup enflasyonun bu kadar yüksek seyrettiği bir ahvalde, para piyasalarının bu kadar düşük faizle sürdürülmesi çok zor bir iş. Faiz oranında tek hanedeyiz ama önemli olan gerçek anlamda enflasyonun tek haneye düşürülmesi. Biz bu ülkede 2004’te yüzde 7-8’lere çektiğimiz enflasyon ve yüzde 5’lerin üzeri büyüme ile uzun süre devam ettik. Daha sonraki dönemde de 2010’dan itibaren faiz oranımızı enflasyonla dengeleyerek yurt dışına reel faiz ya hiç ödememişiz ya yüzde 1-2 ödemişiz. Enflasyon baz etkisi ile yüzde 40-50’lere düşebilir ama bu yeterli değil. Çünkü bir de yapışkan enflasyon diye bir şey var. Hatırlayın 1980-1990’ları… Enflasyon yüzde 35, 40, 60 seviyelerindeydi. Fukaralaştık, yatırımlar geriledi, hiçbir altyapı yapılamadı. Enflasyon sizin bütün varlığınızı yiyip bitiriyor. En büyük düşman enflasyondur.”
Yaklaşan seçim döneminde ekonomiyi daraltıcı tedbirleri almanın kolay olmayacağını savunan Ateş, “Dolayısıyla bu politikalar, en azından seçime kadar böyle sürebilir. Sonrasında tercihen enflasyonun kalıcı tedbirlerle düşürülmesi zaruri. Seçim sonrası ilan edilecek orta vadeli planla enflasyonun dizginlenip istikrarlı büyümeye dönülmesi ile yatırımcı iştahı geri döner diye düşünüyorum. Sadece inşaatta değil, turizm, yurt dışı müteahhitlik, gemicilik ve tarım gibi stratejik alanlara yapılan yatırımlarla sürdürülebilir büyümemizin devam edeceğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.