30 Ekim 2020’de gerçekleşen ve 117 kişinin ölmesine sebebiyet veren İzmir depreminin ardından ‘Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla’ kurulan Deprem Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor, 5 Ekim’de Meclis Genel Kurulunda görüşülerek kabul edildi.
‘Raporda 268 öneri mevcut’
Raporu değerlendiren Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezinden Afet Yönetimi Uzmanı Doç.Dr. Bülent Özmen, yayınlanan raporun en kapsamlı rapor olduğunu vurguladı. Özmen şu ifadeleri kullandı:
‘Ülkemizde sadece deprem değil sel, heyelan, orman yangınları gibi bir sürü afet meydana geliyor’
Raporda aynı zamanda kalıcı bir ‘Deprem Risklerinin Azaltılması Komisyonu’nun kurulmasının önerildiğini aktaran Özmen “Bu aslında son derece önemli bir öneridir. Fakat belki bu önerinin bu komisyonun isminin biraz daha farklı olması daha faydalı daha anlamlı olabilir. Ülkemizde sadece deprem değil sel, heyelan, orman yangınları gibi bir sürü afet meydana geliyor. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmış olması ile birlikte iklim değişikliği ve iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen afetlerin önemi de her geçen gün artmaktadır. Bütün bu afetlerin afet yönetimi bilimi bakış açısıyla yani risk azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarını kapsayacak şekilde inceleyecek, denetleyecek ve çalışmaların sürdürülebilir olmasını sağlayacak şekilde ve daimi olarak çalışacak bir “Afet Yönetimi Komisyonu” nun kurulmasının çok daha iyi olabileceğini düşünüyorum” dedi.
‘Deprem fonu oluşturulması da önerildi’
Kalıcı bir fon oluşturulmasının da öneriler arasında bulunduğunu söyleyen Özmen “Bu şekilde oluşturulacak bir fon ile şimdiye kadar 61 ilde hazırlanmış olan ve bu yıl sonuna kadar bütün iller için hazırlanacak olan İl Afet Risk Azaltma Planları için önemli bir kaynak olabilir. Böylece her ilin afet tehlikesi ve riskine göre ve bütün paydaşların bir araya gelmesi ile hazırlanmış olan ve çok sayıda amaç, eylem ve hedefi içeren il afet risk azaltma planlarındaki eylemlerin uygulanma olasılığı çok daha artmış olacaktır. Böylece illerimiz ve ülkemiz çok daha afete dirençli bir hale gelmiş olacaktır” diye konuştu.
Özmen “Toplanma alanlarını belirleme konusunda olan yerel yönetimlerce; toplanma alanı olarak belirlenebilecek yerlerin sayısının artırılması, bu yerlerin toplanma alanı vasfını koruyup korumadığının takip edilmesi ve vatandaşlar arasında görünürlüğünün sağlanmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi önerisi de son derece yerinde olmuştur. Yerel yönetimlerce toplanma alanı olarak belirlenen alanların, deprem sonrasında kullanıma hazır halde tutulması için bu alanların tuvalet, su, elektrik vb. altyapı ve donanım ihtiyacına yönelik standartlar geliştirilmesi ve belli dönemlerde kontrolleri sağlanarak eksiklikleri giderilmesi toplanma alanlarını çok daha işlevsel hale getirecektir” ifadelerini kullandı.
Özel ihtisas mahkemelerinin de kurulması gerektiğine işaret eden Özmen “Özel ihtisas ve uzmanlık gerektiren geniş bir içeriğe sahip kentsel dönüşüm ile afet konutu uygulamaları gibi deprem riskinin azaltılmasına yönelik uygulamalara ilişkin uyuşmazlık bakımından özel ihtisas mahkemeleri kurulması önerisi getirilmiştir. Böylece bazen sonuçlanması uzun zaman alan kentsel dönüşümle ilgili çalışmaların deprem sonrasında oluşan hasarlarla ilgili davaların çok kısa zamanda için sonuçlanması da sağlanmış olacaktır” dedi.
Özmen sözlerine şu şekilde son verdi: