Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Avusturya’nın köklü eğitim kurumlarından Viyana Diplomasi Akademisi’nde “Rusya’nın Ukrayna Saldırısı bağlamında Türkiye-AB ilişkileri” başlıklı konuşma yaptı.
Türkiye ve AB ilişkilerinin Rusya-Ukrayna savaşına kadarki sürecini özetleyen Kaymakcı, düzensiz göç, gümrük birliği, terörle mücadele, enerji ve gıda güvenliği hususlarında yaşanan sorunlara ve atılması gereken adımlara dikkati çekti.
Kaymakcı, Türkiye’nin düzensiz göçle mücadele ve Suriye hususunda yalnız bırakıldığını, Ankara ve Brüksel arasında varılan 18 Mart Mutabakatı’na ilişkin AB’nin verdiği sözlerin çoğunu yerine getirmediğini belirtti.
“Darbe girişimi sonrasında taraflar arasında güvensizlikler yaşandı”
Mülteci krizi ve 18 Mart Mutabakatı sonrasında ilişkilerin başlarda olumlu ilerlediğini ancak Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kalkışılan darbe girişiminin münasebetleri olumsuz etkilediğini ifade eden Kaymakcı, “Bazı AB üyesi ülkelerin liderleri kimi arayacaklarına ilişkin sabahı beklemeyi tercih ettiler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı mı yoksa Fetullah Gülen’i mi? Siyasi açıdan bazı politikacıları beğenir ya da beğenmezsiniz ancak Türkiye demokratik bir ülkedir ve bir iktidarı vardır. Bu iktidar askeri bir darbe ya da zorla devrilemez. Bu husus esasında Türkiye ve Avrupa arasındaki ilişkilerde ciddi güvensizliklerin yaşanmasına yol açtı.” diye konuştu.
Terörle mücadele hususunda iş birliğinin nispeten daha iyi durumda olduğunu ancak AB’nin terör gruplarına yönelik farklı yaklaşımlar sergilediğini aktaran Kaymakcı, Türkiye’nin terör hususundaki hassasiyetlerinin görülmediğine değindi.
“Türkiye, AB tarafından dışlandı”
Kaymakcı “Türkiye, AB tarafından izole edildi ve dışlandı. Bildiğiniz üzere ‘Batı Balkan ülkeleri’ şeklinde bir terminoloji geliştirildi ve Türkiye diğer aday ülkelerden ayrıştırıldı.” görüşünü paylaştı.
AB’nin Batı Balkan ülkeleri olarak adlandırılan 6 ülkeyle düzenli görüşmeler gerçekleştirdiğini anlatan Kaymakcı, Akdeniz’deki tansiyon nedeniyle Türkiye ile görüşmelerin bloke edildiğini kaydetti.
Kaymakcı, AB’nin birçok alandaki yaklaşımlarıyla Türkiye’yi marjinalleştirdiğine işaret ederek, “Eğer Türkiye AB üyesi olsaydı, Irak’ta ve Suriye’deki savaşı önleyebilirdik. Bence Rusya’nın savaşı da engellenebilirdi, eğer Türkiye AB üyesi olsaydı. Çünkü bu şu anlama geliyor, böyle bir durumda NATO AB’nin ordusu olurdu.” dedi.
AB üyeliğinin Türkiye için stratejik bir hedef olduğunu ve bu hedefin arkasında olduklarını belirten Kaymakcı, AB’nin müzakeler hususundaki tutumunun motive edici olmadığı için ilerleme kaydedilemediği dile getirdi.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından yapılması gerekenlere de değinen Kaymakcı, güvenlik ve savunma mekanizmasının güçlendirilmesi gerektiğini ancak Türkiye’nin AB Savunma Ajansı gibi çeşitli oluşumlara katılımının engellendiğini söyledi.
Yunanistan ve Rum kesiminin engellemeleri
Kaymakcı, Avrupa ve Türkiye’nin Rus doğal gazı ve petrolüne bağımlı olduğuna dikkati çekerek, bu süreçte enerji alanında çok daha güçlü iş birliği yapılabileceğini ancak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin olumsuz yaklaşımı nedeniyle Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarından faydalanılamadığını ifade etti.
Gümrük birliği anlaşmasının güncellenememesi nedeniyle tarafların ciddi zarar içerisinde olduğuna işaret eden Kaymakcı, söz konusu güncellemeyle ticari kapasitenin iki katına çıkartılabileceğini ancak Yunanistan ve Rum kesiminin engellemeleri nedeniyle bu alanda da istenilen adımların atılamadığını vurguladı.
Tahıl anlaşması
Kaymakcı, gıda güvenliği, tahıl, gübre gibi konuların artık uluslararası kamuoyunun gündemini oluşturduğunu, Türkiye’nin BM ile yürüttüğü çabalar sonucunda tahıl anlaşmasının sağlanmasıyla Afrika başta olmak üzere birçok ülkeye Ukrayna’dan hububat gönderilebildiğinin altını çizdi.
“Bu sabah İrlandalı mevkidaşımla telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Telefonda bana ‘size minnettarız’ dedi. Ne olduğunu sordum, ‘Ukrayna’dan bize de tahıl geldi’ yanıtı verdi.” şeklinde konuşan Kaymakcı, söz konusu tahıl anlaşmasının taraflar arasında bir ateşkesin sağlanmasına da katkı sağlaması için Türkiye’nin barış çabalarının kararlılıkla sürdüğünü ifade etti.
“Ukraynalı göçmenler, Suriyeli mülteci konusunu geriye atmamalı”
Kaymakcı, savaşla birlikte milyonlarca Ukraynalının Türkiye dahil çeşitli Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldığını, bu durumun ciddi bir sınama olduğunu belirterek, Ukraynalı mülteci konusunun Suriyeli mülteci hususunu geri plana atmaması gerektiğine dikkati çekti.
İlişkilerin daha iyi bir forma sokulması ve yenilenmesi için bazen krizlerin önemli rol oynayabileceğine vurgu yapan Kaymakcı, “Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş, geçmişte hangi hataları yaptığımızı görmek ve gelecekte ilişkileri yeniden canlandırmak için neler yapabileceğimizi görebilmek adına Türkiye ve AB için büyük bir fırsat olduğuna güçlü bir şekilde inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Yunan temsilciye diplomasi dersi
Konferansa katılan bir Yunan diplomatın Türkiye’ye yönelik suçlamalarına diplomasi dersi niteliğinde yanıtlar veren Kaymakcı, “Bizim istediğimiz tek şey, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin (AB içinde) veto hakkını suiistimal etmemesi. Eğer bu şekilde devam etmek istiyorsanız siz bilirsiniz ancak bu suiistimalle hiçbir sorunu çözemeyiz.” ifadelerini kullandı.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Türkiye’de ciddi anlamda bir gündem oluşturmadığını aktaran Kaymakcı, Yunan basınının ana gündem maddesini Türkiye’nin oluşturduğunu, bunun gereksiz bir tutum olduğunu, Atina’nın düşman değil dost edinmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Avusturya’daki temasları kapsamında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Genel Sekreteri Helga Schimdle bir araya gelen Kaymakcı, temaslarını yarın da sürdürecek.