Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, 9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle Türkiye-AB ilişkilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Tarihlerinde birbirlerine karşı çok ciddi kanlı dünya savaşları yaşamış iki ülkeyi bir araya getiren Schuman Bildirgesi’nin 9 Mayıs 1950’de yayımlandığını hatırlatan Kaymakcı, bu birliktelikten Avrupa’da barışı istikrarı, uzlaşmayı ve ortak çıkarı yaratan bir proje ortaya çıktığını anlattı.
Kaymakcı, 9 Mayıs Avrupa Günü’nün Türkiye’de de 1999’da, ülke resmen AB’ye aday ilan edildikten sonra kutlanmaya başladığını belirterek “Türkiye’nin Avrupalılığı sadece AB’yle ilişkisine bağlı değil. Esasen 5 Mayıs 1949’dan itibaren Türkiye, Avrupa Konseyi ile de bir Avrupalılık ve üyelik ilişkisi içerisinde olduğu için aslında biz Avrupa Günü’nü hem AB üyelik sürecimiz bağlamında hem de Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden bir tanesi olarak kutluyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’de her yıl 9 Mayıs Avrupa Günü Tenis Turnuvası gibi çeşitli etkinlikler düzenlendiğini hatırlatan Kaymakcı, bu yıl ise yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında bazı etkinliklerin düzenlenemediğini belirtti.
Kaymakcı, bu yıl üniversitelerle düzenledikleri çevrim içi etkinliklerde bir araya geldiklerini, Milli Eğitim Bakanlığıyla birlikte Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin taraflara neler katabileceğine ilişkin bir kısa film yarışması düzenlediklerini ve ayrıca, AB Başkanlığı’nın Ankara’da Hipodrom’da Avrupa Günü Koşusu düzenleyeceğini de anlattı.
Her yıl Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında genelde Almanya’da başlayıp Türkiye’de sonlanan ralli düzenlendiğini de hatırlatan Kaymakcı, “Rallinin en uzun turu Türkiye’de gerçekleşiyor. Bu ralli sayesinde kuzey ve batı Avrupalıların güneydoğu Avrupa’yı ve Türkiye’yi daha iyi anlamasını sağlıyoruz. Bu tür etkinliklerimiz de devam edecek.” dedi.
“Türkiye genelinde de AB üyeliğine desteğin yüzde 79, yüzde 80 civarında olduğunu söyleyebiliriz”
Türk halkının Avrupa’ya ve AB üyeliğine bakışını değerlendiren Kaymakcı, İktisadi Kalkınma Vakfının (İKV) çalışmasına göre, Türk halkının yüzde 79’unun, Türkiye’nin AB üyeliğinin yararlı olduğuna ve bu sürecin ilerletilmesi gerektiğine inandığını, yüzde 55 ila yüzde 60’ının da Türkiye’nin AB’ye üye olabilecek altyapıya sahip olduğunu düşündüğünü aktardı.
Kaymakcı, AB’yi daha iyi tanıyan kesimlere sorulduğunda ise AB’ye üye olma isteğinin en az yüzde 95 civarında olduğunu belirterek “Türkiye genelinde de AB üyeliğine desteğin yüzde 79, yüzde 80 civarında olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Zaman zaman konuya ilişkin farklı oranlar ortaya koyan anketlerin açıklandığını belirten Kaymakcı, “‘Üyelik yararlı mıdır istiyor musunuz?’ sorusu ile ‘Üye olunabilir mi veya şu koşullarda üye yapılabilir mi Türkiye?’ sorularını birbirinden ayırt etmek gerek.” ifadesini kullandı.
Türkiye 6 AB programına daha katılmayı değerlendiriyor
Kaymakcı, AB programları ve ajanslarına ilişkin de “Bu programlar aslında Türkiye’nin AB müktesebatına uyumuna yardım eden, Türkiye’yi üyeliğe hazırlayan, Türkiye’deki altyapıyı güçlendiren ve Türk insanının ufkunu Avrupa yönünde açan programlar. Türkiye 2014-2020 döneminde 7 AB programına katıldı, aynı zamanda 2 AB ajansına üye.” dedi.
Özellikle eski adıyla Ufuk2020, yeni adıyla Ufuk Avrupa ve Erasmus programlarının önemli olduğunu belirten Kaymakcı, “Ufuk Avrupa’ya baktığımızda şunu görüyoruz: Önümüzdeki dönemde 95,5 milyar avroluk bir bütçe söz konusu. Bu bütçe tamamen araştırma ve yenilikçiliğe yönelecek, yeşil ve dijital Avrupa’nın temelleri bu programla atılacak. Dolayısıyla Türkiye’nin de Ufuk Avrupa programına gerek araştırma kurumlarıyla gerek üniversitelerle özel sektörle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kobileriyle katılması çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaymakcı, Erasmus programının ise 550 bini Türk, 150 bini diğer Avrupa ülke vatandaşları olmak üzere 700 bin kişinin Türkiye ile AB etkileşim sağlandığını belirterek bunun karşılıklı ön yargıların aşılmasında çok önemli olduğunu vurguladı.
Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Aracı (IPARD) Programı ile de Türkiye’de en uzak noktadaki çiftçinin dahi tarım projelerini hayata geçirebildiğini belirten Kaymakcı, Türkiye’nin, 2021-2027 döneminde mevcut 7 programa ek olarak AB Sağlık (EU4Health), Dijital Avrupa, Çevre ve İklim Eylemi, Yatırım AB, Tek Pazar ve Uzay programlarına katılma konusunu değerlendirdiğini de anlattı.
“Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu gündeme geçilmesinden yanayız”
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in Türkiye ziyaretiyle de üst düzey görüşmelerin hareketlendiği son dönemi değerlendiren Kaymakcı, “Her şeyden önce AB’nin iki önemli kurumunun liderinin Türkiye’ye birlikte gelmiş olmaları bir aday ülke olan Türkiye’ye gösterilen ilgiyi yansıtıyor. Çok önemli bir ziyaretti.” değerlendirmesini yaptı.
Kaymakcı, mart ayındaki AB Zirvesi’nden hemen sonra, haziran ayında düzenlenecek zirveden önce yapılan ve gelecek dönemde atılabilecek adımların ele alındığı ziyaretin çok yararlı olduğunu belirterek “Türkiye de özellikle Haziran 2021’den sonra, eğer daha önce mümkün olmazsa tabii, Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu gündeme geçilmesinden yana. Biliyorsunuz olumlu gündem dediğimiz zaman aslında kastettiğimiz, 18 Mart 2016 mutabakatının tüm yönleriyle güncellenmesi ve tüm yönleriyle iletilmesi.” dedi.
Türkiye- AB ilişkilerinde olumlu gündem için 6 parametre
İlişkilerde olumlu gündeme geçmenin 6 parametredeki gelişmelere bağlı olduğuna işaret eden Kaymakcı, ilk parametrenin Türkiye’nin katılım perspektifinin güçlendirilmesi olduğunu söyledi.
Kaymakcı, “Türkiye ilerleme adımlarını hızlandırdıkça da ilgili fasılların açılıp kapanması önemli. Bu, Türkiye- AB ilişkilerinde en önemli bir dinamik.” diye konuştu.
İkinci parametrenin ise Türkiye-AB üst düzey diyalog toplantılarının ve zirvelerinin eskiden olduğu gibi düzenli olarak yapılması olduğunu söyleyen Kaymakcı, ulaştırmadan enerjiye, terörle mücadeleden dış politikaya ve tarıma kadar her alanda birlikte atılabilecek birçok adım olduğunun, diyalog mekanizmalarının işletilmesinin her iki tarafın da yararına olduğunun altını çizdi.
Kaymakcı, AB’nin mart ayındaki zirvede mevcut siyasi diyaloglara ek olarak iklim değişikliği, sağlık ve terörle mücadele konularında üç üst düzey diyalog mekanizması daha kurulmasını önerdiğine dikkati çekerek “Arzumuz bu diyalog toplantılarının ilgili Türk bakanlarımız ile ilgili AB komiserleri arasında hemen başlatılması.” diye konuştu.
Üçüncü parametrenin ise Gümrük Birliği’nin güncellemesi olduğunu söyleyen Kaymakcı, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarından Türkiye’nin yararlanamamasının, karar alma mekanizmasında istediği ölçüde etkin olamamasının ve aynı zamanda özellikle ulaştırma konusunda tır sürücülerinin karşılaştığı ayrımcılıkların ortaya koyduğu sıkıntıların aşılması gerektiğini vurguladı.
Kaymakcı, “Gümrük Birliği’nin genişletilmesi de lazım. Şu anda sadece sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsıyor. Biz ise hizmetler, tarım, belki ileride kamu alımları, enerji gibi sektörleri de kapsamasının iki tarafın da yararına olacağına inanıyoruz. Tabii bu, müzakerelerin seyrine bağlı olacak.” dedi.
Dördüncü parametre olarak ise terörle mücadele alanını sayan Kaymakcı, “Terörle mücadele önemsediğimiz bir alan ve Türkiye’nin de talebi üzerine AB üst düzey bir diyalog mekanizması oluşturulması kararını verdi. Umarız bu süreçten de önemli sonuçlar alabiliriz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin vize serbestisinde 72 kriterin 66’sını yerine getirdiğini söyleyen Kaymakcı, sözlerine şöyle devam etti:
“Son 6 kriterle ilgili de çalışmalarını sürdürüyor. Bu kriterlerden bir tanesini de aslında büyük ölçüde tamamlanmış sayabiliriz, Europol ile iş birliği anlaşması. Geri kabul anlaşmasının tam uygulanması konusunda da iyi bir noktaya geldik. Kişisel verilerin korunması konusunda da AB’ye yaklaşım olarak durumumuz oldukça iyi bir noktaya geldi. Bu alanda atacağımız adımlarla da vize serbestisinin gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Umarız bu önümüzdeki dönem daha da güçlü bir şekilde ortaya konur. Gerek vize serbestisi gerek Gümrük Birliği’nin güncellemesinin aslında salgının yarattığı sosyo-ekonomik krizden çıkışta da hem Türkiye için hem diğer Avrupa ülkeleri için önemli bir teşvik aracı olacağına inanıyoruz. Umarız bunu diğer Avrupalı ortaklarımız da görecektir.”
Son parametre olarak Türkiye ve AB’nin göç konusundaki iş birliğini sayan Kaymakcı, “18 Mart mutabakatının göç boyutunda AB’nin yerine getirmediği sözleri önümüzdeki dönem ciddi bir şekilde yerine getirmesini bekliyoruz. Nedir bu sözler? Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile yakın iş birliği yapılması. Gönüllü, insani ve güvenli dönüşlerin mutlaka teşvik edilmesi lazım. Keza, AB’nin taahhüt etmiş olduğu maddi desteği Suriyelilere hızlı ve etkin bir şekilde sürdürmesi lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaymakcı, Türkiye’de 3,7 milyonu Suriyeli, 500 bini Asyalı olmak üzere büyük bir kısmı geçici kabul altında bulunan yaklaşık 4,2 milyon göçmen olduğunu belirterek “AB’nin külfet paylaşımı konusunda samimiyetle Türkiye’yle birlikte çalışması önemli.” dedi.
“Umarız AB’deki liderlik, Türkiye-AB ilişkilerini Kıbrıs meselesinin ipoteğinde tutmaz”
Tüm bu alanlarda hazirandan itibaren ilişkilerde gelişme görmeyi hedeflediklerini belirten Kaymakcı, şunları kaydetti:
“Umarız AB’deki liderlik, Türkiye-AB ilişkilerini sadece Kıbrıs meselesine indirgemez ve bu ilişkiyi Kıbrıs meselesinin ipoteğinde tutmaz. Çünkü gerçekten Türkiye-AB ilişkilerinin gerek üyelik boyutuyla gerek üyeliğe giden iş birliği sürecinde hem AB ülkelerine hem Türkiye’ye katacağı çok ciddi katkılar ve çok ciddi avantajlar var. Umarız bunlar Kıbrıs meselesine veya bir iki ülkenin kendi maksimalist ve makul olmayan taleplerini dayatmalarının kurbanı olmaz.”
Kaymakcı, sözlerini vatandaşların 9 Mayıs Avrupa Günü’nü ve yaklaşan Ramazan Bayramı’nı tebrik ederek sonlandırdı.