Kıran, Birleşmiş Milletler (BM) ve AB ortaklığında çevrim içi düzenlenen “Suriye’nin ve bölgenin geleceğinin desteklenmesi” konulu Beşinci Suriye Konferansı Bakanlar Oturumu’na katılarak bir konuşma yaptı.
Suriye krizinin geride kalan 10 yılda İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana meydana gelen en büyük insani trajediye neden olduğunu vurgulayan Kıran, çok karanlık bir tabloyla karşı karşıya kalındığını söyledi.
Kıran, Türkiye’de 4 milyon zorla yerinden edilmiş insanın yaşadığını ve bunların 3,7 milyonunun Suriyeli olduğunu hatırlatarak, “Son 7 yıldır dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyoruz. Suriye’dekiler dahil 9 milyon Suriyelinin fiilen sorumluluğunu üstleniyoruz. Bu krizle başa çıkarken, insani değerleri dar siyasi çıkarların önüne koyuyoruz. Hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkemizde barış ve güvenlik arayan mültecilere kollarımızı ve kalbimizi açtık.” dedi.
Mültecilerin yaşam hakkını korumanın yasal ve ahlaki bir sorumluluk olduğunun altını çizen Kıran, Yunanistan’ın geri itmeleri ve sığınma hakkını reddetmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkati çekti.
Kıran, Yunanistan’ın sistematik hale gelen geri itmelerinin son günlerde yeni boyut kazandığını aktararak, “19 Mart’ta Türk Sahil Güvenlik Kuvvetleri tarafından 5 mülteci kurtarıldı, 2 mülteci ölü bulundu. Kurtarılanların ifadelerine göre, Yunan yetkililer bu kişileri elleri bağlı vaziyette denize bırakmışlar. Bu uluslararası hukukun ve insan hayatını koruma hususundaki ahlaki sorumluluğun açık bir şekilde ihlalidir.” diye konuştu.
Bu olaylarla 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 70. yıl dönümünü anarken karşılaştıklarına dikkati çeken Kıran, “AB’den ve tüm üye devletlerden yaşam hakkına saygı göstermelerini ve sığınmacılara insanlık onuruna yaraşır şekilde davranmalarını bekliyoruz.” dedi.
“Sorumluluk paylaşımına ihtiyacımız var”
Suriyeli mültecilerin mevcut yaşam koşullarını iyileştirmek için de çalıştıklarını kaydeden Kıran, mültecilerin sosyal ve ekonomik hayata aktif katılımlarının bu konudaki politikalarının temel bir unsuru olduğunu vurguladı.
Kıran, buna rağmen sürdürülebilir çözümün mültecilerin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geri dönmesi olduğuna işaret ederek, “Bu hedefe ulaşmak için uluslararası toplum ve AB’nin Suriye’de gerekli altyapıyı inşa etmek için daha fazlasını yapması gerekiyor.” dedi.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki mültecilere 1,1 milyar dolarlık insani yardım sağladığını ve bölgede 900 okulu, 27 spor tesisini, 9 hastaneyi, 70 tıp merkezini inşa ya da tadil ettirdiğini belirten Kıran, bu çalışmaların bölgedeki yaşam koşullarını iyileştirdiğinin altını çizdi.
Yakın dönemde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısında 32 bin tuğla barınak inşa ettirdiğini ve neredeyse 19 bin ailenin şimdiden buralara yerleştiğini ifade eden Kıran, yaza kadar 52 binden fazla barınağı tamamlamayı hedeflediklerini belirtti.
Kıran, 420 binden fazla Suriyelinin Türkiye’den terörden arındırılmış bölgelere güvenli ve gönüllü olarak geri döndüğünü söyleyerek, “Mültecilerin gönüllü dönüşünde gerekli koşulları sağlamak için sorumluluk paylaşımına ihtiyacımız var.” dedi.
Uluslararası mülteci kriziyle mücadelede kaderin bir ve ortak olduğuna işaret eden Kıran, “Uluslararası toplum bu insani trajediye kalıcı çözümler geliştirmek için birlikte hareket etmelidir. Suriyeliler için yasal ve güvenli geçiş yolları açmak ve yeniden yerleşim kotalarını artırmak, kalıcı bir çözümün temel unsurlarıdır. Bu bağlamda, AB’nin Gönüllü İnsani Kabul Planını etkinleştirmesini bekliyoruz.” ifadelerine yer verdi.
“AB, Türkiye’nin omuzladığı ağır yükü dikkate almalıdır”
Kıran, Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT) kapsamında AB ile iş birliğine değinerek, bu kapsamda söz verilen 3+3 milyar avronun tamamını alamadıklarını ve AB’den taahhütlerini yerine getirmesini beklediklerini hatırlattı.
FRIT-1 ve 2’den sonra da iş birliğinin devam etmesi gerektiğini vurgulayan Kıran, bu bağlamda Türkiye’ye mali yardım sağlamaya devam etmesi hususunda AB Konseyinin kararlarını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Kıran, 18 Mart Mutabakatı’nın Türkiye ve AB’nin bölgede güvenlik, istikrar ve refahına nasıl katkı sağlayabildiğine iyi bir örnek olduğuna dikkati çekerek, değişen koşullara uygun olarak mutabakatın güncellenmesi gerekliliğine vurgu yaptı.
Kıran, “Gümrük Birliğinin de güncellenmesi, vize serbestisinin uygulanması, terörizmle mücadele konusunda iş birliği ve Türkiye-AB Yüksek Düzeyli diyaloğuna yeniden başlanması hususlarında çalışmalıyız. Karşılıklı olarak mutabık kalınan şartlarda göç yönetimi konusunda iş birliğimizi geliştirmeliyiz. AB, krizin başlangıcından bu yana Türkiye’nin omuzladığı ağır yükü dikkate almalıdır.” ifadelerini kullandı.
Ev sahibi ülkeleri desteklemek için uluslararası toplumun daha fazla sorumluluk almasının da hayati önem taşıdığını vurgulayan Kıran, BM Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planına (3RP) değer verdiklerini belirterek katkıda bulunan ortaklara teşekkür etti.
Kıran, beklentilerinin “mülteciler için hayati önem taşıyan fonların tam olarak sağlanması” olduğunu aktararak, “Mülteciler ve ev sahibi ülkelere daha güçlü destek, bu krizin insani maliyetini azaltmak için çok önemlidir. Bunu ancak uluslararası toplumun etkin katkısıyla yapabiliriz.” sözlerine yer verdi.