Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, bazı ülkelerin uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal etmekten çekinmediğini, mülteciler hukukunun en temel ilkelerinden “geri itmeme” ilkesinin açıkça çiğnendiğini belirterek, son üç yılda, 80 binden fazla mültecinin Yunanistan tarafından Türkiye’ye geri itildiğini bildirdi.
Kıran, Türkiye’nin Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) Dönem Başkanlığı kapsamında Türkiye Adalet Akademisi tarafından düzenlenen, “İnsan Ticareti ve Mülteci Hukuku” başlıklı programda konuştu.
Türkiye’nin Balkan ülkelerini aynı masa etrafında bir araya getiren tek bölgesel platform olan GDAÜ’nün geçen yıl üçüncü defa dönem başkanlığını üstlendiğini anımsatan Kıran, Balkan ülkeleriyle sadece ikili düzeyde değil, üçlü mekanizmalar aracılığıyla da iş birliğinin güçlendirildiğini kaydetti.
Kıran, Türkiye’nin dönem başkanlığı önceliklerini bölgenin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda tespit ettiğini, bu kapsamda mülteci ve göç konusunun önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.
“Tüm mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz”
Bugünkü toplantının 1951 Mültecilere Dair Cenevre Sözleşmesi’nin 70’inci yıl dönümünde düzenleniyor olmasının son derece anlamlı olduğuna işaret eden Kıran, “Bugün dünya genelinde 280 milyonu aşkın göçmen, 46 milyona yakın yerlerinden edilmiş kişi ve 30 milyona yakın mülteci bulunuyor. Suriye’den Afganistan’a, Rohingya’dan Eritre’ye kadar milyonlarca insan savaş, açlık ve yoksulluk nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi kökenine bakmadan tüm mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kıran, Türkiye’nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğuna, 3,6 milyonu Suriyeli olmak üzere toplam 4 milyon mültecinin ülkede yaşadığına dikkati çekti.
Türkiye’de doğan Suriyeli çocuk sayısının 600 bini aştığını ve Suriye içindeki yerinden edilmiş kişilere yapılan yardımlarla birlikte yaklaşık 9 milyon mülteci ve yerinden edilmiş kişiye destek sağlandığını kaydeden Kıran, sığınma hakkının uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmış temel bir hak olduğunu vurguladı.
Kıran, “Burada bir hususun altını çizmek istiyorum. Sadece baskı ve zulümden kaçanlara kapıları açmak değil, aynı zamanda bu insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için de bütün kaynaklarımızı seferber ediyoruz.” dedi.
Türkiye’nin sadece Suriyeliler için ulusal kaynaklarından 40 milyar doların üzerinde harcama yaptığını belirten Kıran, İdlib bölgesinde inşa edilen 52 bin konutun da burada zor koşullar altına yaşayan 2 milyon yerinden edilmiş kişinin dertlerine bir nebze de olsa çare olacağını söyledi.
Kıran, Suriye’deki insani krizin küresel bir mesele olduğuna dikkati çekerek, “Komşu ülkeler bu krizin tüm yükünü üstlenmekte tek başlarına bırakılamaz. Bu bakımdan uluslararası camiaya adil yük paylaşımı çağrımızı her vesileyle yineliyoruz. Mültecilerin ihtiyaçları ancak uluslararası iş birliğiyle kalıcı bir şekilde karşılanabilir diyoruz. Ne yazık ki bugüne kadar bu çağrılarımızın yeterli karşılığı bulduğunu söyleyemeyiz.” diye konuştu.
“Bazı ülkeler uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal etmekten çekinmiyor”
Kıran, mültecilerin insanca bir yaşam sürmeleri için daha fazla uluslararası iş birliği ihtiyacının ortada olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maalesef bazı ülkeler uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal etmekten çekinmiyor. Mülteciler hukukunun en temel ilkelerinden ‘geri itmeme’ ilkesinin açıkça çiğnendiğini üzülerek görüyoruz. Son üç yılda, 80 binden fazla mülteci Yunanistan tarafından ülkemize geri itildi. Bu geri itmelerin görüntülerini ve bütün belgelerini hem uluslararası kuruluşlarla hem Avrupa Birliği (AB) ile paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz. Uluslararası hukuka ve temel insan hakları sözleşmelerine hepimiz uymakla yükümlüyüz.”
Türkiye’nin gerek Suriye olsun gerek başka ülkelerden kaynaklı olsun göç ve mülteci krizinin her boyutunda elini taşın altına soktuğunu ifade eden Kıran, AB ile imzalanan 18 Mart Mutabakatı’yla 2 milyon düzensiz göçmenin Balkan ülkeleri üzerinden kıtaya gitmesini durdurduğunu, bu çerçevede insan odaklı yaklaşımla hareket edildiğini bildirdi.
Kıran, Türkiye’nin baskı ve zulümden kaçan sığınmacıların bir de insan ticareti nedeniyle ilave mağduriyetler yaşamalarını önlemeye de özellikle önem verdiğini, mağdur koruma programı çerçevesinde insan ticareti mağdurlarına insani ikamet ve çalışma izni verildiğini, insanlık suçu olarak görülen insan ticaretiyle mücadelenin süreceğini vurguladı.
Bakan Yardımcısı Kıran, “Bölgemizde mülteci hukukunun hakkıyla uygulanması ve insan ticaretiyle mücadele için etkin bir iş birliği modeli oluşturmamız gerekiyor. Konunun uluslararası platformlarda gündemde tutulması için de birlikte çalışmalıyız.” mesajını verdi.