Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, resmi ziyaret için bulunduğu Bosna Hersek’te ülkenin önde gelen iki gazetesi Oslobodjenje ve Nezavisne Novine’ye mülakat verdi.
Oslobodjenje’de yayınlanan mülakatta Bosna Hersek ve Türkiye ilişkilerini değerlendiren Çavuşoğlu, “Türkiye, NATO müttefiki ve Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzakereleri sürdüren bir ülke olarak Bosna Hersek’in bu kurumlarla iş birliğinin ve devamında entegrasyonunun, Bosna Hersek’in ve bölgenin istikrarı açısından önem taşıdığını, bunun hiç kimseyi rahatsız etmemesi gerektiğini değerlendirmekte ve desteklemektedir.” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Bosna Hersek ve Türkiye arasında güncellenen Serbest Ticaret Anlaşması’na büyük önem verdiklerine işaret ederek, Türkiye Büyük Milet Meclisi’nde (TBMM) onaylanan ve gelecek haftalarda yürürlüğe girecek yeni anlaşmanın ikili ekonomik ilişkilere ivme kazandıracağını belirtti.
Saraybosna-Belgrad Otoyol Projesi’nin Türkiye için öncelik olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, “Altyapı, sanayi yatırımları, eğitim, turizm ve gelecekte yenilenebilir enerji, diğer iş birliği alanları olarak öne çıkıyor. Bosna Hersek’in istikrar ve bütünlüğü için müreffeh bir toplumun inşasını ve ülkenin topyekun kalkınmasını elzem görüyoruz. Bu çerçevede, bütün imkanlarımızla Bosna Hersek’in yanında olmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin temel hedefinin Balkanlar’da barış ve istikrar ortamının korunması ile bölge refahının artırılmasının olduğunu belirterek, Balkan ülkeleriyle yakın diyalog içinde bölgenin barış ve istikrarına yönelik aktif politikanın sürdürüleceğini vurguladı.
Bosna Hersek veya herhangi bir ülkenin egemenliğinin veya toprak bütünlüğünün tartışılmasının bölge istikrarını tehlikeye atacağını aktaran Çavuşoğlu, “Bir Balkan ülkesi olarak, Türkiye’nin Bosna Hersek’in siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne desteği tamdır. Bu desteğimizi her düzeyde ikili ve çok taraflı tüm platformlarda vurguluyoruz.” dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin AB üyelik sürecini değerlendirerek, şunları kaydetti:
“Biz her zaman AB ile ilişkilerimizi, tam üyelik perspektifiyle, somut ve olumlu bir gündem temelinde geliştirmeyi samimi biçimde arzu ettik. Gerginliğin azaltılması ve diyalog kanallarının açılması için çabaladık. Mart ayındaki AB Zirvesi’nde kabul edilen kararlarla, AB de olumlu yönde iradesini ortaya koydu ve bazı öneriler sundu. Aynı zamanda, bazı koşullar getirdi ve somut adımların atılması için hazirandaki zirveyi işaret etti. Biz, haziran ayına kadar beklenmesine gerek bulunmadığını, olumlu gündemin unsurlarına dair somut adımların bir an önce atılabileceğini düşünüyoruz. Aksi halde yakalanan ivme kaybedilebilir.
Bugün AB ile ilişkilerimizde yeni bir dönem başlatmak için önümüzde bir fırsat mevcuttur. Ancak bu sadece Türkiye’nin çabalarıyla gerçekleşemez. Her iki tarafın da karşılıklı olarak çaba göstermesi ve adım atması gerekir. Bazı AB üyelerinin ülkemizle olan sorunlarını AB gündemine taşıması, üyelik dayanışması ve veto hakkını kötüye kullanarak Türkiye- AB ilişkilerine zarar vermesi doğru bir yaklaşım değildir. Bunu bazı diğer aday Balkan ülkelerine karşı da gördük ve bugün de görüyoruz.”
“Bosna Hersek ile ilişkilerimiz mükemmel seviyede”
Nezavisne Novine’ye verdiği mülakatta ise Çavuşoğlu, Bosna Hersek-Türkiye ilişkilerinin mükemmel seviyede olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sonuçta hem Türkiye hem Bosna Hersek aynı coğrafyanın çocukları. Bizler ‘komşuluk’ anlayışıyla şekillenmiş ülkeleriz. Zamanı geldiğinde kara gün dostu olur, zamanı geldiğinde mutluluklarımızı paylaşırız. 2014’teki sel felaketinde hemen yardıma koşmamız da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı elimizdeki koruyucu ve tıbbi malzemeler ile aşıları Bosna Hersek’le paylaşmamız da hep bu anlayışımızın ürünleridir.”
Türkiye’nin hiçbir ülkeyi dışlamadan “kapsayıcılık” ile bölgedeki sorunların çözümünde “bölgesel sahiplenme” ilkelerine özel önem verdiğini belirten Çavuşoğlu, “Bu anlayışla 2009 yılında Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan ve 2010 yılında Türkiye-Bosna Hersek-Hırvatistan Üçlü Danışma Mekanizmalarının kurulmasına öncülük ettik. Her iki mekanizma çerçevesinde dışişleri bakanları olarak birçok defa bir araya geldik.” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin (OHR) kaldırılmasına ilişkin söylemleri şu sözlerle değerlendirdi:
“Bosna Hersek’te Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde tesis edilmiş bulunan uluslararası gözetimin kaldırılması için belirlenmiş şartları içeren ‘5+2 Gündemi’ tamamlanana kadar Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin varlığının sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla, Yüksek Temsilci’nin kim olduğundan ziyade, Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin Bosna Hersek’in istikrarına katkıda bulunmaya yönelik çalışmalarının devamı önemlidir.
Diğer yandan, Christian Schmidt’in Yüksek Temsilcilik görevine gelmesi hususuna uzlaşma sağlanabildiği ölçüde olumlu bakıyoruz. Schmidt’in göreve gelmesi halinde, Avrupa ile entegre, barışçıl ve işler bir devlet yapısına sahip Bosna Hersek hedefine yönelik çalışmalara katkı sağlamasını temenni ediyoruz.”
Ülkedeki olası anayasa ve seçim kanunu değişikliklerinin Bosna Hersek’in iç uzlaşısıyla hayata geçirilmesi gereken hususlar olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, “Biz gerek Barışı Uygulama Konseyi Yönetim Kurulunun bir üyesi olarak gerekse bölge ülkesi olarak bu alanlarda yapılacak değişiklikleri Bosna Hersek’in gelişmesine, ülkedeki uzlaşıya, demokratik kurumların işlerliğine ve istikrara katkıda bulunacağı ölçüde tabiatıyla destekler, bunlara olumlu bakarız.” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, son olarak, Kovid-19 ile mücadelede Türkiye’nin aşı yardım ağının yerli aşı üretimiyle genişleyeceğine dikkati çekerek, “İhtiyaç olduğu sürece ve imkanlarımız ölçüsünde tıbbi yardımlarımız da devam edecek. Diğer her alanda olduğu gibi bu alanda da Bosna Hersek’in yanında olmayı sürdüreceğiz.” dedi.