Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ürdün’ün El-Ghad gazetesine “Tarihi Dönemeçte Türkiye-Ürdün İlişkileri” başlıklı makale kaleme aldı.
Makalede Çavuşoğlu “Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı değerli dostum Ayman Safadi’nin davetlisi olarak iki yıl aradan sonra Ürdün’ü yeniden ziyaret ediyorum. Bereketli Hilal’in bu güzel ülkesi, kuruluşunun 100. bağımsızlığının ise 75. yıl dönümünü kutluyor. Bu da ziyaretimizi daha anlamlı kılıyor.” ifadesini kullandı.
Önemli tarihi dönemeçte Ürdün’e gerçekleştirdiği ziyaretin kendisi için ayrı önemi bulunduğunu belirten Çavuşoğlu şunları kaydetti:
“Ürdün, geçen bir asır zarfında hemen her alanda önemli mesafe kat etti. Ülkenin tarihi mirası, kritik coğrafi konumu ve iyi eğitilmiş, donanımlı nüfusu bu ilerlemenin sağlanmasında başat rol oynadı. Ürdün’ün bugün ulaştığı seviye bizim için de bir kıvanç kaynağıdır. Biz, Ürdün’ün refah ve esenliğini Türkiye’ninkinden farklı görmüyoruz.”
Yüzyıllık zaman zarfında Türkiye ile Ürdün’ün ikili ilişkilerinin her alanda ilerlediğini ve Ürdün Kralı Birinci Abdullah’ın 1937’de Türkiye’yi ziyaret eden ilk Arap lider olmasının iki ilişkilerin gelişmesi yolunda sağlam zemin tesis ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu şöyle devam etti:
“Bundan 10 yıl sonra imzaladığımız Dostluk Anlaşması’yla da diplomatik ilişkilerimizin temeli atıldı. Egemen eşitlik ve karşılıklı saygı ilkelerine dayanan ilişkilerimiz bugün köklü kültürel bağlarımızdan ve beşeri temaslarımızdan güç alıyor. Her yıl yüzbinlerce Ürdünlünün Türkiye’yi ziyaret etmesi, halklarımız arasındaki samimi dostluğun somut bir göstergesidir. Türkiye ve Ürdün arasındaki bu kuvvetli bağlar, bölgemizin geleceğe güvenle bakmasını da mümkün kılıyor.
Ürdün ile somut iş birliğimizi, ilişkilerimizin kapsam ve derinliğiyle uyumlu bir şekilde daha da ileri götürmek arzusundayız. Özellikle ticaret ve yatırım alanlarında ilave adımlara ihtiyaç var. Salgın dönemini tamamen geride bıraktıktan sonra bu alandaki yeni fırsatları elbirliğiyle araştırabiliriz. Yukarıda değindiğim egemen eşitlik ve karşılıklı saygı ilkeleri doğrultusunda, iş birliğimizin ancak karşılıklı çıkarlar temelinde ve kazan-kazan anlayışıyla geliştirilebileceği inancındayız. Hedefimiz ticari ve ekonomik iş birliğimizi dengeli ve sürdürülebilir bir zeminde geliştirmektir.”
Filistin sorununun daha sağlıklı biçimde ele alınabileceği döneme giriliyor”
“Geçtiğimiz yıllara kıyasla, Filistin sorununun daha gerçekçi ve sağlıklı bir biçimde ele alınabileceği bir döneme girildiğine inanıyoruz. Bu temel meselede iki ülkenin yaklaşımlarının çok benzeştiğini memnuniyetle görüyorum.” ifadesini kullanan Çavuşoğlu, ülkedeki Haşimi Hanedanı’nın Kudüs’teki kutsal mekanları himaye rolünü kuvvetle desteklediklerinin ve Ürdün’ün bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirdiğine inandıklarının altını çizdi.
Suriye’nin ekonomik ve siyasi külfetini en fazla hisseden Türkiye ve Ürdün
Türkiye’nin bulunduğu bölgede sınamaların eksik olmadığına dikkati çeken Çavuşoğlu makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Nitekim Suriye’de on yılını geride bırakan ihtilafın yarattığı insani, siyasi ve ekonomik külfeti en fazla hisseden ülkeler Türkiye ve Ürdün’dür. Sığınmacıların güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşlerini temin etmek amacıyla, iki komşu ülke olarak Suriye meselesine çözüm bulunması ortak önceliğimizdir.
Libya’nın da milli birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası ortak hedefimizi teşkil ediyor. Milli Birlik Hükümeti’ne tam destekle, ulusal seçimlerin yapılması ve Libya’nın bir an önce demokratik, istikrarlı, güvenli ve müreffeh bir yapıya kavuşması için samimiyetle çalışıyoruz.”
Türkiye, Doğu Akdeniz’i barış havzası haline getirmeyi amaçlıyor
Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’in Türkiye ve Ürdün’ün ortak ilgi alanlarından biri olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de diyalog ve iş birliğinden yana olduğunu belirtti.
Türkiye’nin bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı Doğu Akdeniz konulu bölgesel konferans toplanması çağrısında da bulunduğunu anımsatan Çavuşoğlu şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısı tarihte olduğu gibi bugün de Doğu Akdeniz’i bir iş birliği ve barış havzası haline getirmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda, tüm tarafların hak ve çıkarlarına azami saygı gösteriyoruz. Mamafih, aynı hassasiyeti bölge ülkelerinden de bekliyoruz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hakları bakidir. Biz, deniz yetki alanlarının hakça ve uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmesinden yanayız. Rum ve Yunan ikilisinin maksimalist talepleri karşısında, hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs Türklerinin bölgedeki hak ve çıkarlarına sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
Köklü bağlar, ilişkileri daha ileri götürmek için zemin sağlıyor
Çavuşoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası dönem bölgeyi de yakından etkileyecek önemli küresel dönüşümleri beraberinde getirdiğine işaret ederek şimdiden küresel tedarik zincirlerindeki değişim başta olmak üzere bölge ekonomilerini doğrudan etkileyen bazı gelişmelere tanık olunduğuna dikkati çekti.
Bölgenin en büyük ekonomilerinden biri olarak, bölgesel ölçekte sürdürülebilir ekonomik iş birliği ağının tesisinin Türkiye’nin temel hedeflerinden biri olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu şunları kaydetti:
“Salgın koşullarının hafiflemesi ve hayatın olağan akışına dönmesini takiben, Ürdün ile bu anlayış doğrultusunda ikili iş birliğimizi hızla canlandırmayı ümit ediyoruz. Türkiye ve Ürdün, birçok tehdit ve soruna rağmen, devlet yapılarının dayanıklılığı ve kurumsal tecrübelerinin de katkısıyla sorunların üstesinden gelebilme kapasitelerini ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde başta ağır göç yükünün getirdiği meseleler olmak üzere karşı karşıya olduğumuz ortak sınamaların da iş birliği ruhu içinde üstesinden geleceğimize dair inancım tamdır. Köklü bağlarımız, halklarımız arasındaki kardeşlik hukuku, gelecekte ortak bir vizyon temelinde ilişkilerimizi daha da ileri götürmek için bizlere ihtiyaç duyduğumuz sağlam zemini fazlasıyla sağlıyor.”