Seçim ve siyasi partiler ile parlamento hukuku alanında öne çıkan eserleriyle tanınan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İba, AA muhabirine, altılı masanın 11. toplantısı sonrasında açıklanan bildirideki, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, TBMM yenileme kararı almadığı müddetçe seçimlerde bir kez daha aday olmasının mümkün olmadığı ve Anayasa’ya aykırı olduğu” iddialarını değerlendirdi.
Anayasal ve siyasal teamüllere değinen İba, “Türkiye’de cumhurbaşkanları, TBMM’de olduğu gibi yasama dönemine göre yani seçim sayısına göre değil ismen sayılıyor ve isminin başına kaçıncı cumhurbaşkanı olduğu eklenerek ifade ediliyor. Sayın Erdoğan, yeni sistemde ilk kez seçildiğinde mazbatayla ilgili başvuru üzerine düzeltme yapılmıştı.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilen 2017’deki Anayasa değişikliğinin çerçeve 7. maddesiyle, Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı adaylığı ve seçimi”ni düzenleyen 101. maddesinin bütünüyle değiştirildiğini hatırlatan İba, “Anayasa değişikliğinin, her maddeyi ayrı ayrı zikrederek üç etap halinde yürürlüğe girmesini düzenleyen çerçeve 18. maddesine göre, 101. maddedeki değişikliklerin, ‘birlikte yapılacak ilk TBMM genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin takviminin başladığı tarihte’ yürürlüğe girmesi öngörülmüştür. Daha önceki, 2007 metninden taşınan ‘bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir’ hükmünün de yer aldığı 101. maddenin yürürlük tarihi, 30 Nisan 2018’dir. Bu tarihin geriye yürütülmesi hukuken mümkün değil.” ifadelerini kullandı.
Yasama organının abesle iştigal etmeyeceğini dile getiren İba, “Eski sistemdeki Cumhurbaşkanlığının sayılıp sayılmayacağına ilişkin geçici madde düzenlemediğine göre, eski sistemdeki cumhurbaşkanlığı dönemini istisna tutup dikkate almama yönünde bir tercihte bulunulduğunu kabul etmek gerekir. Bu yorumun, siyasi gerçekliğe de daha uygun olduğu ortada.” değerlendirmesini yaptı.
Parlamento hukuku ve TBMM’nin çalışma düzeni açısından lafızda tereddüt varsa gerekçe ve komisyon raporu gibi yasama belgelerine bakıldığına dikkati çeken İba, komisyon raporunun, yasama organının iradesinin çarpıtılmasının önündeki güçlü maddi engel olduğunu belirtti.
“Anayasa Komisyonu raporu aydınlatıcı ve yol gösterici bir kılavuz metin”
Komisyon raporunun, Genel Kurulda kabul edildikten sonra kanunlaşan metnin nihai gerekçesi niteliğinde olduğunu anlatan İba, şöyle devam etti:
“Kanun tekniğinde, genel olarak teklifin imza sahiplerinin hazırladığı genel gerekçe ve madde gerekçeleri, komisyon ve Genel Kurul aşamalarında değişikliğe uğrayabilir. Hatta madde metni aynı kaldığı halde gerekçe değiştirilerek de kabul edilebilir. Kanun teklifinin gerekçesi teklifi hazırlayanların iradesini, komisyon raporunun gerekçesi ise komisyonun iradesini yansıtır ve değişikliğe uğramadıysa en üst organ olan Genel Kurulun iradesi haline gelir. Bu anlamda tartışma konusu pozitif normların gereği gibi anlaşılmasına ve yorumlanmasına ışık tutan aydınlatıcı ve yol gösterici niteliğe sahip 447 sıra sayılı Anayasa Komisyonu raporu, görüşme ve kanunlaştırma sürecinin temel başvuru kaynağı değerinde. Çünkü kanun yapım tekniği bakımından Genel Kurul görüşmelerinde daha işin başlangıcında komisyon raporu, parçalar ya da kısımlar halinde değil bir bütün olarak dağıtılıyor, görüşülüyor ve nihayet maddeler halinde oya sunuluyor.”
“Komisyon raporundaki değerlendirme net”
Anayasa değişikliğine ilişkin Anayasa Komisyonu raporuna değinen İba, adaylık tartışması konusunda, “Yine yürürlükteki ve teklifte yer alan Anayasa hükümlerinde ‘Cumhurbaşkanı’ ifadesi aynen kullanılmakla beraber mevcut hükümlere göre, Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile yürütme içindeki konumu, teklifle getirilen hükümlerde esaslı bir şekilde değiştirildiği ve bütünüyle farklı bir hükümet sistemi içinde Cumhurbaşkanının düzenlendiği açık bir husus olduğu için teklifin kanunlaşmasıyla getirilen iki dönem seçilebilme imkanında bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce görev yapan Cumhurbaşkanlarının görev dönemlerinin hesaba katılmayacağı tartışmasızdır.” şeklindeki net değerlendirmenin öne çıktığına dikkati çekti. İba, şöyle konuştu:
“TBMM Genel Kurulundaki Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında ne yazılı ne de sözlü bir tartışma yürütülmeksizin itiraz edilmeden kabul edilen ve referandumda yürütülen kampanya sürecinde de dile getirilmeyen bir tartışmanın gündeme taşınması, ‘şaibeli seçim’ iddialarına zemin hazırlamak için hukukun araçsallaştırılmasına hizmet eden yaman bir çelişki görünümünde. Bu kapsamda hükümet sistemini değiştiren Anayasa değişikliği kanununun ikinci etabında; 30 Nisan 2018’de yürürlüğe giren iki dönem sınırının geçerli hale gelmesinden itibaren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ilk kez 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın,14 Mayıs 2023’te yapılması öngörülen seçimde cumhurbaşkanı adaylığı ikinci olacak.”
Meclisin, kanunları yorumlama yetkisinin 1961 Anayasası’ndan itibaren kaldırıldığını ve söz konusu yetkinin genel olarak yargıya, somut olayda ise seçim yargısına yani Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) geçtiğini söyleyen İba, resmi anlamda geçerli olacak yorum yetkisinin YSK’ye ait olduğuna işaret etti.