Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Eyüp Varol, anne karnında oksijensiz kalan, sonradan damar tümörü, kalp, nefes borusu darlığı gibi bir birçok sorunla da mücadele ettiği anlaşılan 2 yaşındaki oğlunun kazandığı yaşam savaşının kahramanı oldu.
Oğlunun hikayesi, eşinin gebelik zehirlenmesi yaşamasıyla başlayan Dr. Varol, bu süreçte belki de meslek hayatının en çetin sınavını verdi.
Dr. Varol, baba olmanın mutluluğunu yaşayamadan, birçok hastalıkla savaşmak zorunda kalan oğlunun hekim arkadaşlarının da desteğiyle takip ve tedavisini üstlenmek durumunda kaldı.
Bu süreçte aktif şekilde de salgınla mücadelede görev alan Varol, hem Kovid-19’dan ailesini korumaya çalıştı hem de oğlunun bir an önce sağlığına kavuşması için büyük gayret gösterdi.
Hem oğlunu hem de Kovid-19’a yakalanan hastaları hayatta tutmak için zorluklar içerisinde geçirdiği 1,5 yılı AA muhabirine anlatan Varol, oğlunun hikayesinin eşinin yaşadığı gebelik zehirlenmesi sonucu anne karnında oksijensiz kalmasıyla başladığını dile getirdi.
Varol, doğum anını “Doğumu çok acil ve problemli oldu, doğumu ben de izledim. Gerçekten o çocuğun o anda, o morarmış halde çıkması, orada nefes alamadığını görmek gerçekten çok üzücü ve etkileyiciydi. Yani benim için de çok travmatik bir durumdu.” ifadeleriyle anlattı.
Anne karnından yoğun bakıma
Varol, oğlunun doğar doğmaz yoğun bakıma alındığını, süreçte kendisinin de doktor bir baba olarak çocuğunun takip ve tedavisini üstlendiğini ifade ederek, “O süreçte her an kötü haber alacağım, anneye bunu nasıl açıklayacağım düşüncesi insanı yiyip bitiriyor.” dedi.
Oğlunun 6 aylıkken nefes darlığı nedeniyle bir atak geçirdiğini yeniden yoğun bakım sürecinin yaşandığını ve riskli bir ameliyatın yapılmasına karar verildiğini belirten Varol, şöyle devam etti:
“Bir doktor olamıyorsunuz artık. Doktor gözüyle bakamıyorsunuz yani. Hani o anda orada yatan bir can. Biz gerçekten hastalarımıza profesyonel bakarız. Yani bir hasta geldiğinde duygusal şeyi az tutmaya çalışırız ki gerçekten mantıklı düşünebilelim, işimizi en layıkıyla yapabilelim. Ama işin baba kısmında olunca olay tamamen değişiyor gerçekten. Hani orada bir duygusal bağı yok sayamıyorsunuz. Ben de normal bir hastanın ağzımdan çıkan kelimeye baktığı gibi karşımdaki doktor arkadaşımın ağzından çıkacak kelimelere bakıyorum. Söyledikleri şeyleri daha iyi anlayabiliyorum bir hasta yakınına göre ama ‘Sonuç olarak şimdi ne olacak?’ sorusunu sürekli ben de sordum. Artık hasta yakınlarıyla konuşurken, onlara yaklaşırken bu baba rolünü, figürünü kendimde hissedip, daha iyi empati yapabildiğimi düşünüyorum. Bu empati olayını tamamen anladığımı düşünüyorum gerçekten.”
“Çok ciddi dersler aldık”
Çocuklarının sağlığındaki dönüm noktasının tüm riskleri göze alarak ameliyata gönderdikleri sırada tek bir kesi dahi yapılmadan oğullarının geri gönderilmesi olduğunu, o anda ameliyatın ileri döneme bırakılacak kadar bir iyileşme yaşandığının tespit edildiğini, bunun da insanlardan aldıkları dua sayesinde gerçekleştiğine inandıklarını dile getiren Varol, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çok ciddi, büyük bir sınav yaşadık ve bundan çok ciddi dersler aldık. Hem hayata bakışım hem olgunlaşma konusunda bir babanın o hissettiği duygular olsun… Gerçekten baba olmanın ne demek olduğunu tam olarak bu olaylarla, bu süreçte anladım diyebilirim. Bu süreçte kesinlikle kaybetme duygusu hiç aklınızdan çıkmıyor. Hani ‘Şu an beni ararsa, çağırırlarsa ben ne yapacağım?’ diye. Düşünüyorum ama cevap yok. ‘Anneye ne diyeceğim? Anne ne yapacak?’ O konum bir doktor olarak benim için gerçekten çok zordu.”
Varol, Kovid-19 ile mücadele sürecinde de aktif olarak görev yaptığını, hastalıktan ailesini korumak için çok uzun süre evinden ayrı kaldığını, çocuğunu ve eşini sadece kapıdan gördüğünü anlatarak, her Babalar Günü’nü babalarını ya da evlatlarını kaybeden kişilerin ve salgın nedeniyle kaybettikleri meslektaşlarının burukluğuyla yaşayacaklarını sözlerine ekledi.