Türk vatandaşı Gündüz, ABD’deki çocuk esirgeme çalışmaları, uygulamalardaki tarihi kökenleri ve Türkiye’deki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü (ÇHGM) faaliyetleri ile aralarındaki farklar konusunda hazırladığı doktora tezi hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
ABD’ye 1989’da doktora eğitimi için gittiğini aktaran Gündüz, ailevi şartlardan dolayı burada kaldığını, son 12 yıldır da Pennsylvania’nın Pittsburgh şehrindeki çocuk esirgeme ofisinde görev yaptığını anlattı.
Gündüz, Türkiye’de 1986’da başladığı ve tez aşamasında bıraktığı Gazi Üniversitesi’ndeki diğer doktora çalışmasını, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde tüm ülkede eve kapanmayı fırsat bilerek tamamladığını belirterek, ABD’deki çocuk esirgemedeki uygulamaları ihtiyaç halinde Türk kültürüne uygun bir model olarak geliştirme amacıyla böyle bir tez konusunu seçtiğini kaydetti.
ABD’de çocuk esirgeme çalışmalarının Türkiye’deki gibi merkezi bir yapıya bağlı olmadığına dikkati çeken Gündüz, bu alanda federal, eyalet ve hatta bölgeler düzeyinde 750’ye yakın farklı kurumun farklı isimler altında faaliyet gösterdiklerine işaret etti.
“ABD’de çocuk esirgeme tarihi, çocukları annelerinden babalarından ayırma tarihidir”
Pittsburgh’taki çocuk esirgeme ofisinde çalışmaya başlamadan önce bu alanda eşiyle birlikte birçok eğitim ve sertifika programına katıldığını söyleyen Gündüz, ABD’de 8 yıl koruyucu aile olarak hizmet ettikleri, daha sonra ailelerine dönemeyen iki çocuğu evlatlık edindikleri bilgisini paylaştı.
Gündüz, tez çalışmasıyla bu alanda daha derin ve ilginç bilgilere ulaştığını kaydederek, şu değerlendirmede bulundu:
“ABD’de çocuk esirgeme tarihi, çocukları annelerinden babalarından uzaklaştırma tarihidir. Açık ve net olarak böyle söylenebilecek bir tarih. Bu, buraya gelen ilk İngilizlerle başlıyor. İngilizler, Kızılderili çocukları ya kaçırarak ya da savaşlarda onları elde ederek, annelerinden babalarından özellikle ayırıyorlar ve ‘medeni’ olsunlar diye, medenileştirmek için İngiliz ailelere veriliyor. Yani çocukları ailelerinden ayırmak böyle başlıyor Amerika’nın tarihinde.”
ABD’de Kızılderililerden, köle olarak kullanılan siyahi topluma, hatta Protestanların hakimiyeti altındaki Katolik çocuklara kadar ülke içinde belli kesimlere yönelik çocukları ailelerinden ayırma politikalarının 1970’lere kadar uygulandığını belirten Gündüz, bunun kökeninde, İngilizlerin milliyetçi ve Proteston kaygılarının yattığını söyledi.
Gündüz, “Bu şu demek değildir. İngilizler gitti, o da bitti. Değil. O kültür kaldı ve hala devam ediyor. Bugün de çocukları anne babalarından çok kolay uzaklaştırıyoruz biz çocuk esirgemede.” diye konuştu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi sırasında, 2018’de Meksika sınırından geçen düzensiz göçmen çocukların ailelerinden koparılmasının bunun en son örneği olduğunu dile getiren Gündüz, bu konuda 2019’da aleyhte verilen mahkeme kararına rağmen ailelerinden alınan göçmen çocukların yüzde 90’ının hala ailelerine dönemediğini kaydetti.
Gündüz, 21. yüzyılda ABD toplumunda, sınırdaki düzensiz göçmen çocukları ailelerinden ayırırlarken bile anne babalarının kayıtlarının iyi bir şekilde alınmadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Şimdi bu durum nasıl açıklanabilir? Çocuk aynen bir meta, bir malzeme gibi düşünülüyor, yani bir kalem, bunu alıp bir kenara koyacaksam kimden aldığımın önemi yok gibi. Annelerin babaların kayıtları tutulmamış veya tutulsa da adresleri yok, ulaşamıyoruz diyorlar, yani o kadar kolay hazmediliyor, bu kültür hala devam ediyor.”
ABD’de çocukların ailelerden “çocukların menfaatine” diyerek alındığını dile getiren Gündüz, “Dolayısıyla ABD’de çocuk esirgeme tarihi çocukları annelerinden babalarından ayırma tarihidir deyince mübalağa falan yapmış olmuyoruz, olanı ifade etmiş oluyoruz.” dedi.
Çocuk esirgeme alanında ilk kez mukayeseli çalışma yapılıyor
Türkiye’de ise başından beri bakıma muhtaç çocuklarla “müşfik bir komşu” gibi ilgilenildiğini belirten Gündüz, Türkiye’de çocuğu ailesinin yanında tutmak için ne gerekiyorsa o yapılırken ABD’de ise çocuğu korumak adına evden uzaklaştırma eğiliminin bulunduğu değerlendirmesini yaptı.
Gündüz, “Türkiye ÇHGM aile merkezli, ABD çocuk esirgeme kurumları ise ailesine karşı çocuk merkezli. Zaten modern anlamda çocuk esirgemenin Amerika’daki vazifesi çocuğu anne babasına karşı korumaktır, tanımı bu.” şeklinde konuştu.
Türkiye ile ABD arasındaki çocuk esirgeme mukayeseli böyle bir çalışmanın bildiği kadarıyla ilk kez yapıldığını belirten Gündüz, “Amerikan çocuk esirgemesini Türkiye’de eleştirel olarak inceleyen bir çalışma da yok. Çünkü Amerika kültürel olarak baskın olduğu için ‘ABD’de her şey güzeldir, hoştur’ diye biliyoruz ya dolayısıyla eleştirel bakmakta zaten zorlanıyoruz.” dedi.
Gündüz, Türkiye’de çocuk merkezli Sosyal Ekonomik Destek (SED) adı verilen bir önleyici uygulama programı olduğuna vurgu yaparak, “Yani Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, çocuklar çocuk esirgemeye düşmesin, bunun kapsamına girmesin diye önleyici tedbir olarak ailelere yardım ediyor.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’deki uygulama tüm dünyaya örnek olacak bir şey”
ABD’de ülkenin hukuki ve kültürel yapısından dolayı “önleyici program” olmadığını belirten Gündüz, “Çocuk esirgemede çalışıyorum. Biz, hukuki sınırlamalardan dolayı, çocukla ilgili bir problem oluşmadan önce gidip onu önlemeye yönelik bir faaliyet göstermeyiz ama Türkiye bunu çok güzel yapıyor, tüm dünyaya örnek olacak bir şey.” dedi.
Gündüz şöyle devam etti:
“Türkiye’deki çocuk esirgeme kapsamındaki çocukların yüzde 85’i önleyici programa giriyor. Bu, dünyanın çok az yerinde uygulanıyor. ABD’de bu yüzde sıfır. ABD’deki çocuk esirgemede ‘önleyici’ demek, çocuk problem oluşup çocuk esirgeme kurumuna geldikten sonra daha kötüsü olmasın diye yapılan programlara deniyor. Böyle açık bir farklılık var. Böyle olunca ne oluyor, ABD’de her 1000 çocuktan 6’sı evinin dışındayken, Türkiye’de her 1000 çocuktan sadece 1’i evinin dışında, 5’ine de SED veriliyor.”
ABD’de, çocukları anne babalarından genel anlamda zorla ayırdığı için çocuk esirgeme kurumunun “öcü” gibi çok negatif bir kurum olarak bilindiğini dile getiren Gündüz, Türkiye’de ise anne babaların ihtiyaç halinde ÇHGM’ye çocuklarını kendileri teslim edecek kadar farklı bir anlayış olduğuna dikkati çekti.
Gündüz, “Anlayış farkını söylemek için diyorum, anne baba kendisi veriyor çocuğu, o da 1000’de 1’e tekabül ediyor. ABD’de zorla alınıyor, o da 1000’de 6 ediyor. Bu da çok yüksek bir rakam.” şeklinde konuştu.
Kendi evinde bakılan çocuğa 1, evinden uzaktakine ise 9 dolar harcanıyor
Dünyada her yıl ortalama 250 bin çocuğun evlatlık edinildiği bilgisini paylaşan Gündüz, bunun yüzde 50’sinin ABD’de gerçekleştiğini söyledi.
Gündüz, ABD’de yıllık 120 ila 130 bin çocuğun evlatlık edinildiğini, Türkiye’de ise bu rakamın 17 bin civarında olduğunu ifade ederek, ABD’de evlatlık edinilen veya koruyucu aileye verilen çocukların neredeyse tamamına yakınının anne babalarının hayatta olduğuna dikkati çekti.
Evlatlık edinilen bazı çocukları anne babaları geri istediği halde devletin genelde bunu reddettiğini aktaran Gündüz, geri verilse dahi o çocuklarda daha fazla travmatik zararın ortaya çıktığının görüldüğü değerlendirmesinde bulundu.
Gündüz, “Çocuğa, evde annesi babası baksın, onları destekle. Bunu niye rahatlıkla söyleyebiliyorum çünkü evinden uzaklaştırılan çocukların yüzde 70’e yakını ihmal sebebiyle evinden uzaklaştırılıyor, ortada istismar yok.” dedi.
Muhtaç çocukların, kurum veya yabancı aileler yerine kendi aileleri veya akrabaları arasında desteklenerek büyümesinin en güzel uygulama olduğunu belirten Gündüz, bunun da Türkiye’de başarılı bir şekilde uygulandığını kaydetti.
Gündüz, tez çalışmasından çıkan sonuçları şöyle özetledi:
“Açık ve net olarak, bir, Türkiye’deki ÇHGM, aile ve çocuk merkezlidir, ABD’de ise anne babasına karşı çocuk merkezlidir, bir kere bu çocuk lehine çok önemli bir durum. Çünkü Türkiye çocuk esirgemesi çocuğu evinde bakmak için ne gerekiyorsa onu yapıyor, ABD’nin böyle bir kaygısı yok. Teoride var ama uygulamaya bakınca, hukuki düzenlemeler buna engel oluyor. İki, Türkiye’de birinci derecede önleyici paket uygulamaları yapıldığı için çocuk esirgeme kapsamındaki çocukların yüzde 85’ine kendi evinde bakılıyor, ABD’de bu olmuyor. Üç, kendi evinde bakılması için çocuğa harcadığın her 1 dolar için, evinden uzakta bakmaya kalkarsan 9 dolar harcıyorsun, yani çocuğu evinden uzaklaştırmak ekonomik olarak çok büyük bir yük. Bunlar araştırmalar, 1’e 9 ödüyorsun.”
Türkiye’de ayrıca ÇHGM’nin çocukla hayat boyu ilgilendiğinin, 18 yaşını doldurduktan sonra iş garantisi verdiğinin altını çizen Gündüz, ABD’de böyle bir uygulamanın da olmadığını kaydederek, “Yani hayata hazırlamak bakımından Türkiye çocuk esirgemesi çok ileri derecede bir uygulamaya imza atıyor. Birçok ülkede bu yok.” dedi.