Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Sevecen Çelik İnce, ‘No Mobile Phone Phobia’ kelimelerinden türeyen ve ‘nomofobi’ olarak adlandırılan, telefonsuz kalma korkusu ya da telefonla internet erişiminin kısıtlanmasından korku duymayla şekillenen bağımlılık türünün artmaya başladığını belirtti. Lisans ve ön lisans düzeyinde yaptığı farklı araştırmalarda yüzlerce öğrenci ile çalışan İnce, “Çalışmamda literatürle uyumlu bir şekilde üniversite öğrencilerinde genellikle nomofobi düzeylerinin orta ve yüksek düzeyde olduğunu araştırma sonuçları söylüyor. Benim çalışmamda da öğrencilerde orta düzeyde nomofobik davranış ya da bağımlılık türünün olduğunu söyleyebilirim” dedi.
‘Kişi sürekli telefonda maruz kaldığı için bu durumda iletişim sorunları yaşayabiliyor’
Nomofobinin telefonsuz kalma korkusuna bağlı olarak kişileri etkilediğini kaydeden İnce, “Kişi telefona erişememe, telefonda çevrimiçi olamama, her an internete bağlanamama ya da iletişim kuramamakla ilgili korku duyduğu için bu korkuya bağlı kişi; stres, sıkıntı, huzursuzluk, gerginlik, öfke yaşayabiliyor. Aynı zamanda sürekli telefonla iç içe olduğu için bu hem biyolojik hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal yönden kişiyi olumsuz etkileyebiliyor. Fiziksel sağlık sorunu görebiliyoruz, bel sırt ağrıları ya da parmaklarda birtakım eklem rahatsızlıkları görebiliyoruz. Sosyal anlamda kişi sürekli telefonda maruz kaldığı için bu durumda iletişim sorunları yaşayabiliyor, yalnızlaşmaya gidebiliyor. Buna bağlı depresyon, anksiyete bozuklukları karşımıza çıkabiliyor hatta intiharla sonuçlanan durumlar bile karşımıza çıkabiliyor. Nomofobinin çok boyutlu yaşamımızı etkilediğini söyleyebilirim” diye konuştu.
‘Hepimizi, her yaş grubunu etkileyen bir sorun’
Bu davranışın sadece gençleri değil 7’den 70’ye herkesi etkilediğini söyleyen İnce, “Şu anda teknoloji ve akıllı telefonlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Aslında hepimiz bu telefonları kullanıyoruz. Hepimizi, her yaş grubunu etkileyen bir sorun. Tabi ki telefon kullanmamız gerekiyor ama bunu kötüye kullandığımız noktada nomofobi ve telefon bağımlılığı karşımıza çıkıyor. Üniversite öğrencilerinde, bu yaş grubunda akademik performanslarını, sağlıklarını ya da günlük rutin işlerini yerine getirmekle ilgili sorunlar yaşadıklarını söyleyebilirim” dedi.
‘Türkiye’de ortalama 13 dakikada bir telefona bakıyoruz’
Nomofobiye dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan İnce “Sadece bizlere değil, bizleri yetiştiren anne- babaların da bu konuda çok dikkatli olması lazım. Çünkü doğan çocuk teknolojiye doğuyor. Z Kuşağı teknolojiye doğan bir kuşak ve ilk önce bizim çocuklara iyi bir rol model olmamız lazım. Biz çocuklara teknolojiyi bir ödül sunmamalıyız. Tabii telefonu tamamen hayatımızdan çıkaramayacağız ama belli sınırlamalar getirerek teknolojiden uzak durmayı bilmemiz gerekiyor. Şu çok çarpıcı bir bulgu uyku öncesinde veya uyanır uyanmaz hep telefon elimizde. Tuvalete gidiyoruz, telefon elimizde gidiyoruz. Sürekli ona bakma ihtiyacı var hatta bu konuda yapılan bir çalışmada; Türkiye’de ortalama 13 dakikada bir telefona bakıyoruz. Günde ortalama 78 kez telefona baktığımız ortaya çıkmış. Bu ciddi yüksek bir oran. Telefon bağımlılığı ya da nomofobi açısından sürekli telefona bakma isteğimiz bir risk oluşturabiliyor. Bunu biraz kısıtlamamamız gerekiyor. Yani telefon kullanmadığımız zamanları belirleyip aslında bu zamanları yaratmak ve bunu gerçekleştirebiliyor olmamız lazım. Yani kontrolün bizde olması lazım, telefonlarımızda değil” dedi.