Dünya İstihdam Konfederasyonu (WEC) Başkanı Bettina Schaller, son yıllarda küresel çapta yaşanan işten çıkarmalar, salgın sonrası değişen çalışma koşulları ve dünya ekonomisindeki yavaşlamanın iş gücü piyasalarına etkisine ilişkin, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Yüksek enflasyon ve ekonomilerdeki zayıflamanın etkisiyle son birkaç yıldır geniş çaplı işten çıkarmalar görüldüğünü anımsatan Schaller, teknoloji sektörünün en fazla etkilenen sektör olduğunu dile getirdi.
Schaller, salgın dönemi de dahil olmak üzere teknoloji sektöründe uzun yıllar boyunca çok fazla işe alımın olduğunu ifade ederek, özellikle son iki yıldır görülen işten çıkarmaları bu durumun düzeltilmesi olarak yorumladıklarını söyledi.
Yaygın işten çıkarmalara rağmen iş gücü piyasalarının direnç gösterdiği ve işsizliğin 2023’te küresel çapta yüzde 0,2 azalarak yüzde 5,1’e gerilediği bilgisini paylaşan Schaller, “Ancak insanlar salgın dönemi öncesinde olduğu gibi artık aynı saatlerde çalışma eğiliminde değil.” dedi.
Schaller, salgın dönemi ve sonrasında uzaktan ve hibrid çalışmayı deneyimleyen çalışanların tam zamanlı olarak ofise geri dönmeye direndiğini gördüklerini kaydederek, tüm gelir seviyelerindeki ülkelerde, ortalama çalışma saatlerinin 2019’daki seviyelerin altında kalmaya devam ettiğini ve sonuç olarak, bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde bakım, ulaşım, perakende, imalat ve inşaat gibi kilit sektörlerde iş gücü açığının ciddi boyutlara ulaştığını bildirdi.
Şu anda iş gücü piyasalarında tamamen yeni bir dönem yaşandığını belirten Schaller, şöyle devam etti:
“Bana göre bu dönemin en belirleyici dinamiği çalışanların giderek artan ‘esneklik’ arayışı. Çalışma durumunda olan profesyoneller artık sadece maaş değil çalışma saatleri, nerede çalışacakları, ne tür sosyal ve ek gelirleri olacağı gibi birçok konuda daha yüksek taleplerde bulunuyorlar. Birçok ülkede, serbest çalışanların oranı maaşlı çalışanları geçmeye başladı. Özellikle sağlık ve bilgi teknolojileri sektörleri başta olmak üzere farklı sektörlerde giderek daha fazla profesyonel esnek kontratlarla çalışmayı benimsiyor veya proje bazlı çalışıyor. Örneğin ABD’de, ‘seyahat eden hemşire’ kavramının hızla yaygınlaştığını ve bu şekilde çalışan hemşire sayısında patlama olduğunu gördük. Bu insanlar bir hastane çalışanı olmak yerine özel istihdam hizmetleri ajanslarına katılıyor ve kendi taleplerine göre esnek kontratlar yaparak çalışıyor. Bu yeni dinamik, tüm şirketlerin ve hükümetlerin de adapte olmasını gerektiren bir durum ve aynı zamanda işgücü piyasalarının nasıl işlediğine ilişkin tüm yaklaşımı önemli ölçüde etkiliyor.”
“Yetenek açığı hızla artıyor”
Schaller, çalışanların esneklik arayışı ve iş gücü piyasalarındaki yetenek açığının aynı dönemde yaşandığına dikkati çekerek, “Burada Küresel Kuzey ve Küresel Güney olmak üzere bir ayrım yaşandığını görüyoruz. Avrupa ülkeleri ve ABD’de ciddi bir yetenek açığı söz konusu. Öte yandan, Küresel Güney dediğimiz daha çok gelişmekte olan ülkelerde geniş bir yetenek havuzu var ve ancak bu ülkelerde de kayıt dışı çalışmanın oldukça yüksek olduğunu görüyoruz.” dedi.
Şirketlerin oldukça dar olan bu yetenek havuzu karşısında çalışanlar açısından cazip olması ve üretimlerini sürdürülebilmeleri için yeni koşullara adapte olması gerektiğine değinen Schaller, iş gücü piyasasındaki yeni dinamikler ve küresel ekonomideki yavaşlamanın yanı sıra dijitalleşmenin de işgücü piyasasını etkilediğini ifade etti.
Schaller, şirketlerin, süreçlerini dijitalleşmeyle uyumlu hale getirmeye çalıştıklarını aktararak, “Hala erken dönemlerdeyiz ancak mevcut çalışanların bir kısmının dijitalleşmenin gerektirdiği yetenekleri olmadığı görülüyor ve bu nedenle dijitalleşmenin etkisiyle önümüzdeki dönemde daha fazla işten çıkarma göreceğimizi düşünüyoruz. Bu da bazı sektörlerde iş gücü açığı ciddi boyutlarda olmaya devam edecek.” değerlendirmesinde bulundu.
İşverenlerin yüzde 75’i aradığı yetenekleri bulamıyor
Yetenek açığı, belirli bir beceri setine yönelik talebin piyasadaki mevcut arz tarafından karşılanmadığı durumu ifade etmek için kullanılıyor.
Uluslararası iş gücü çözümleri şirketi Manpower Group’un son araştırmasına göre, küresel çapta işverenlerin yüzde 75’i aradığı yeteneği bulamıyor. Bu oran 2015’te yüzde 38 seviyesindeydi.
Japonya yüzde 85 ile en fazla yetenek açığının görüldüğü ülke olurken, bunu yüzde 82 ile Almanya, Yunanistan ve İsrail, yüzde 81 ile İrlanda, Portekiz ve Hindistan, yüzde 80 ile İngiltere takip ediyor.
Bu oran Türkiye’de yüzde 76, İtalya’da yüzde 75 ve Belçika’da yüzde 74 ve ABD’de yüzde 70. Finlandiya ise yüzde 59 ile en düşük yetenek açığı oranının görüldüğü ülke konumunda bulunuyor.
Sağlık ve yaşam bilimleri yüzde 77 ile en yüksek yetenek açığının görüldüğü sektörler olarak öne çıkarken, bunu yüzde 76 ile tüketici hizmetleri, bilgi teknolojileri ve ulaşım, lojistik ve otomotiv sektörleri izliyor.