Yaşlanan dünya nüfusunun sorunlarının ele alınması, yaşlıların sağlık, sosyal ve ekonomik açıdan koşullarının iyileştirilmesi ve bu konuda farkındalık oluşturulması amacıyla Birleşmiş Milletlerin (BM) 1990’da aldığı kararla 1 Ekim, her yıl “Dünya Yaşlılar Günü” ilan edildi.
Bu kapsamda her yıl belirli bir tema çerçevesinde konferanslar ve etkinlikler düzenleniyor.
BM tarafından bu yıl 33’üncü kez kutlanan Dünya Yaşlılar Günü’nün bu yılki teması “Yaşlılar İçin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Vaatlerinin Yerine Getirilmesi: Nesiller Boyu” olarak belirlendi.
Bu yılki kutlama kapsamında yaşlıların özgün karakterlerine dikkat çekilecek ve nesiller arasındaki birliğin sürdürülebilir gelişim hedeflerini nasıl güçlendirebileceği üzerinde durulacak.
Yaşlı nüfusu 2050’de 1,6 milyara yükselecek
BM’nin “Yaşlanan Dünyada Kimseyi Geride Bırakmamak” sloganıyla hazırladığı 2023 Dünya Sosyal Raporu’na göre, dünya nüfusunda yaşlıların oranı giderek artıyor.
2021’de 761 milyon olan 65 yaş üstü nüfusun iki kattan fazla artarak 2050’de 1,6 milyara ulaşması bekleniyor. Bu öngörünün gerçekleşmesi durumunda yaşlılar dünya nüfusunun yüzde 16’sından fazlasını oluşturacak.
Yaşlı nüfus olarak görülen 65 yaş ve üzeri nüfus 1950’de dünyadaki 20 kişiden 1’ine, 2021’de 10 kişiden 1’ine tekabül ederken, 2050’de bu yaş grubunun dünyadaki 6 kişiden 1’ini oluşturacağı tahmin ediliyor.
Kuzey Afrika ile Batı Asya bölgelerinde 2021’de 65 yaş ve üzeri 30 milyon kişi bulunuyordu, 2050’de bu sayının 98 milyona yükseleceği öngörülüyor. Benzer şekilde, Sahra Altı Afrika’da 2021’de 35 milyon olan yaşlı nüfusun 2050’de 100 milyona çıkması bekleniyor.
Bu bölgelerdeki yaşlı nüfus oranının gelecek 30 yılda en hızlı büyümeyi yaşayacağı öngörülüyor.
Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’da yaşlı nüfusunun 2021’de 293 milyon olduğu aktarılırken, bu sayının artış göstererek 2050’de 598 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Günümüzde yaşlı nüfusunun en yüksek olduğu bölgeler arasında olan Avrupa ve Kuzey Amerika’da ise 2021’de 65 yaş üstü kişi sayısı 208 milyon olarak kayıtlarda yer aldı. 2050’de bu sayının 303 milyona yükselmesi bekleniyor.
2050’de Doğu Asya ve Avrupa ülkelerinin yaşlı nüfusu ciddi oranda artacak
Dünyada en yaşlı nüfusa sahip ülkenin 2021’de Japonya olduğu belirtilirken, Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi ile Güney Kore’nin 2050’den önce Japonya’yı geçeceği düşünülüyor.
1980’de en çok yaşlı nüfus oranına sahip ülkelerin sırasıyla, yüzde 16,3’le İsveç, yüzde 15,7’yle Almanya, yüzde 15,4’le Avusturya, yüzde 14,9’la İngiltere, yüzde 14,8’le Norveç, yüzde 14,4’le Belçika ve Danimarka, yüzde 14’le Fransa, yüzde 13,8’le İsviçre ve yüzde 13,6’yla Lüksemburg olduğu kaydedildi.
Bu sıralama 2021’de büyük ölçüde değişti. Dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip Japonya’da yaşlılar, nüfusun yüzde 29,8’ini oluşturdu. Japonya’yı yüzde 23,7’yle İtalya, yüzde 22,9’la Finlandiya, yüzde 22,6’yla Portekiz, yüzde 22,5’le Yunanistan, yüzde 22,4’le Bulgaristan ve Porto Riko, yüzde 22,2’yle Almanya, yüzde 22,1’le Fransa’nın Hint Okyanusu’ndaki denizaşırı toprağı Martinik ve yüzde 22’yle Hırvatistan takip etti.
2050’de ise Doğu Asya ülkelerinde yaşlı nüfus oranının önemli ölçüde yükseleceği öngörülüyor. Rapora göre, 2050’de Hong Kong nüfusunun yüzde 40,6’sı yaşlılardan oluşacak. Hong Kong’u sırasıyla yüzde 39,4’le Güney Kore, yüzde 37,5’yle Japonya, yüzde 37,1’le İtalya, yüzde 36,6’yla İspanya, yüzde 35,3’le Tayvan, yüzde 34,8’le Yunanistan, yüzde 34,5’le Portekiz, yüzde 34,2’yle Singapur ve yüzde 33,6’yla Kuveyt’in takip edeceği tahmin ediliyor.
Sağlık koşulları ve eğitim yaşlıların hayat kalitesini etkiliyor
Yaşlıların yaşam standartları, içinde bulunduğu koşullara göre önemli farklılıklar gösteriyor.
Fakirliğin önlenmesi ve yaşlılıktan önce uygun iş imkanlarının yaratılmasının yaşlılar için ekonomik güvenliği sağlamak adına önemli olduğu ifade ediliyor.
Hijyen şartlarının gelişmesi ve eğitimin daha erişilebilir hale gelmesinin insanların daha uzun ve sağlıklı yaşlanmasına yardımcı olduğu vurgulanıyor.
Gelir eşitsizliği ve olumsuz çalışma koşulları
Birçok yaşlı refah içerisinde ve sağlıklı bir ömür sürerken, birçoğunun da hayatı yoksulluk ve hastalıkla geçiyor.
BM’nin raporunda, sağlık ve çalışma şartlarının birbirini etkilediği vurgulanarak, kötü sağlık koşullarının düzgün iş imkanlarının önüne geçtiği, olumsuz çalışma şartlarının ise insan sağlığına zarar verdiği belirtiliyor.
Gelir eşitsizliği, eğitim durumu ve sağlık hizmetlerine erişim insanların ortalama yaşam süresini ve ileri yaşta sağlık durumunu etkiliyor.