2002 yılında bulunmasının ardından merhum Dr. Mustafa Süel tarafından bilim dünyasına kazandırılan savaşçı miğferinin dünyada eşi benzeri bulunmuyor. Bronz savaş malzemelerinin savaşlarda ganimet olarak alınması ve bronzun tekrar eritilerek yeniden başka üretimlerde kullanılmasından dolayı günümüze çok azı ulaşabilen, ezilmiş ve tahrip olmuş durumdaki miğfer, Hitit İmparatorluğu döneminden günümüze ulaşan tek örnek olması açısından oldukça önem arz ediyor. Mitolojide ‘Fırtına tanrısı’na hediye olarak sunulan miğfer, 8 medeniyete ev sahipliği yapan Çorum Müzesi’nde sergilenmeye başladı.
Savaşçı miğferinin Çorum Müzesi’nde bu yıl sergiye çıktığını açıklayan Çorum Müzesi arkeologlarından Özge Eren, “Bu yıl sergiye çıkan bronz miğfer, Ortaköy Şapinuva ören yerinde 2002 yılında yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarında D binasında bir sunu sekisi üzerinde bulunmuş ve merhum Dr. Mustafa Süel tarafından yayınlanmıştır. Sivri tepelikli konik formlu olan miğferin ense ve yanak kısmında perçin delikleri vardır. Bu kısımlara yanakları ve enseyi koruyan aparatlar takılmaktadır. D binasında yapılan kazılarda miğferin yanında savaşlarda kesici silahlara karşı başı ve vücudu korumak amacıyla üretilen miğfer yanaklığı ile vücut zırhına ait bronz pullar, mızrak uçları, bronz baltalar toplu halde bulunmuştur” dedi.
3 bin 300 yıllık miğfer günümüze ulaşan tek örnek
Bronz miğferin yaklaşık 3 bin 300 yıl önce büyük bir yangın sonucunda yıkılan “D” binası olarak adlandırılan dini yapının enkazının altında kaldığı için ezilmiş ve tahrip olmuş durumda bulunduğunu anlatan Eren, “Bronz savaş malzemelerinin savaşlarda ganimet olarak alınarak götürülmesi ve bronzun tekrar tekrar eritilerek yeniden başka üretimlerde kullanılmasından dolayı günümüze çok azı ulaşabilmektedir. Bu nedenle Ortaköy Şapinuva’da bulunan bu miğfer, ezilmiş ve tahrip olmuş durumda bulunmasına rağmen ait olduğu Hitit İmparatorluk döneminden günümüze ulaşan tek örnek olması açısından oldukça önemlidir” ifadelerini kullandı.
Hurrice ismi “gur-sip-pi”, Hititçe ismi “hupruşhi” olan eserin savaşı da temsil eden ‘Fırtına tanrısı’na adanmış bir mabette ona sunulan hediyelerden biri olduğunu anlatan Eren, şunları kaydetti: