Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 20 Aralık 2013’teki 68. oturumunda, 1973’te Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmenin (CITES) imzalandığı gün olan 3 Mart’ı, vahşi hayvan ve bitkiler hakkında farkındalık yaratmak ve bilinç oluşturmak amacıyla “Dünya Yaban Hayatı Günü” ilan etti.
Her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Yaban Hayatı Günü’nün bu yılki teması, dünya çapında kritik düzeyde nesli tükenmekte olan yabani bitki ve hayvanların statüsüne dikkat çekmek ve onları korumak için çözümler tasarlamak ve uygulamak amacıyla “Ekosistemin Yenilenmesi için Kilit Türleri İyileştirmek” olarak belirlendi.
AA muhabirinin Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Bilim-Politika Platformunun (IPBES) son raporundan derlediği bilgilere göre, çoğu 10 yıl içinde olmak üzere yaklaşık 1 milyon hayvan ve bitki türünün nesli tükenme tehdidi altında bulunuyor.
Biyolojik çeşitlilik büyük zarar görüyor
Rapora göre, insanların ve diğer tüm türlerin bağımlı olduğu ekosistemlerin sağlığı her zamankinden daha hızlı kötüye gidiyor. Bunun da dünyanın dört bir yanındaki insanlar üzerinde ciddi etkiler yaratacağı öngörülüyor.
İnsanlardan kaynaklı tahribat nedeniyle biyolojik çeşitliliğin büyük zarar gördüğü vurgulanan raporda, endemik türlerin yok olmak tehlikesinin gittikçe büyüdüğü yer aldı.
Araştırmada yer alan bulgular, dünya genelinde nesli tükenmekte olan tür sayısının giderek arttığını ortaya koyuyor.
Özellikle insan nüfusunun ikiye katlandığı son 50 yıllık zaman dilimindeki tahribatın tarihte benzeri olmadığı kaydediliyor.
Araştırmada, günümüzdeki nesli tükenmekte olan canlı türü oranının dünya üzerinde son 10 milyon yılda görülen oranın yüzlerce kat üzerinde olduğunun altını çiziyor.
Rapor, 2016’ya değin gıda ve tarım amacıyla evcilleştirilmiş 6 bin 190 memeli hayvandan 559’unun soyunun tükendiğini ve en az 1000’inin de tehdit altında olduğunu ortaya koydu.
Yerli türlerin ortalama bolluğu, yerleşik habitatlarda 1900’den bu yana en az yüzde 20 azaldı. Amfibi türlerin yüzde 40’ından fazlası, resif oluşturan mercanların neredeyse yüzde 33’ü ve tüm deniz memelilerinin üçte birinden fazlası ise tehdit altında.
Böceklere ilişkin net verilere ulaşılmazken, mevcut veriler böcek türlerinin tahminen yüzde 10’unun tehlikede olduğuna işaret ediyor.
Rapora göre, 16. yüzyıldan bu yana en az 680 omurgalı türünün nesli tükendi.
Denizlerdeki hayat da tehdit altında
Rapor, su üzerinde devam eden ekosistemin de insan etkisi nedeniyle ciddi bir tahribata uğradığını ortaya koyuyor.
Dünya üzerinde yer alan okyanusların yalnızca yüzde 3’lük kısmı insan etkisinden uzak kalabiliyor. Yaklaşık yüzde 66’lık kısmıysa insan etkisiyle zarar görüyor. Bu kısımlarda yaşayan deniz canlıları için yaşam daha da zorlaşıyor.
İklim değişikliği, tüketici tercihleri, kentleşme, demografinin değişmesi, arazi kullanımında değişiklikler, kirlilik, aşırı hasat ve istilacı türlerin yayılımı gibi unsurlar, biyolojik çeşitliliği olumsuz etkiliyor.
Rapora göre, yerleşik çevrenin dörtte üçü insan eylemleri tarafından önemli ölçüde değiştirildi, sulak alanlarınsa yüzde 85’i yok oldu.
Ülke başına istilacı yabancı türlerin sayısı, ayrıntılı verilere sahip 21 ülkede 1970’ten bu yana yaklaşık yüzde 70 artış gösterdi.
Raporda, karada yaşayan, uçamayan memelilerin neredeyse yarısının (yüzde 47) ve iklim değişikliğinden zaten olumsuz etkilenmiş olabilecek kuşların yüzde 23’ünün tehdit altında olduğu belirtiliyor.
Ayrıca karada yaşayan, tatlı su ve deniz omurgalıları, omurgasızlar ile bitki gruplarının yüzde 25’i de nesli tükenme tehdidiyle karşı karşıya.
Öte yandan, habitat kaybı ve bozulmasının neden olduğu küresel karasal habitat bütünlüğü de yüzde 30 azaldı.
Kıyı bölgelerinde yaşanan habitat kaybı ile mercan kayalarının yok olması nedeniyle 300 milyona yakın insanın yaşadığı bölgelerdeki sel ve fırtına riski artmış durumda.
2030 hedeflerine ulaşılması zor görünüyor
BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Paris Anlaşması ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi gibi yol haritaları, doğanın yaşam örgüsünün ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında çok önemli rol oynuyor.
IPBES’e göre, doğayı koruma ve politikaları uygulama konusundaki ilerlemelere rağmen, doğayı korumak ve sürdürülebilirliği sağlamak için küresel hedefler mevcut yönergelerle karşılanamayabilir ve 2030 ve ötesindeki hedeflere ancak ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik faktörlerdeki dönüştürücü değişikliklerle ulaşılabilir.