Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla AA muhabirine dünyadaki yaşlı nüfusun durumu ve üniversite bünyesindeki YAŞAM’da yaşlılara yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu.
14 Aralık 1990’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1 Ekim tarihinin “Dünya Yaşlılar Günü” olmasına karar verildiğini anımsatan Özmete, bu kapsamda her yıl farkındalık çalışmalarının yapıldığını ve bu yılın temasının “Saygın Yaşlanmak: Dünya Genelinde Yaşlılar İçin Bakım ve Destek Sistemlerini Güçlendirmenin Önemi” olarak belirlendiğini aktardı.
Özmete, dünya nüfusunun daha önce hiç görülmediği şekilde hızla yaşlandığını ve buna bağlı olarak yaşlı nüfus oranının arttığını dile getirerek, “Nüfus yaşlanması, dünya genelinde toplumları yeniden şekillendiren önemli bir küresel eğilimdir. Doğumda yaşam beklentisi artık dünya ülkelerinin yarısında 75 yılı aşmaktadır ve bu 1950 yılı ile kıyaslandığında 25 yıl daha uzundur. Dünyada 2030 yılına kadar, yaşlı nüfusunun genç nüfusu geride bırakması ve bu artışın gelişmekte olan ülkelerde daha hızlı olması öngörülmektedir.” dedi.
Tıp ve teknolojideki gelişmeler, sağlık hizmetleri ve eğitim hizmetlerine daha fazla erişim, arz odaklı sosyal hizmetlerin sunulması gibi birçok olanağın beklenen yaşam süresini uzattığını belirten Özmete, diğer yandan doğurganlık düzeyinin azalmasının toplam nüfus içinde yaşlı nüfusun hızla artmasına neden olduğunu söyledi.
“Türkiye için demografik fırsat penceresi 2005’te açıldı”
Prof. Dr. Özmete, 2050’ye kadar dünyada 65 yaş ve üzeri kişi sayısının 1,6 milyara ulaşacağının tahmin edildiğini bildirdi.
Türkiye’de yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 yaş ve üzeri kişi sayısının 2018 yılında 7 milyon 186 bin 204 kişi olduğunu belirten Özmete, son 5 yılda bu sayının yüzde 21,4 artarak 8 milyon 722 bin 806 kişiye ulaştığına dikkati çekti.
Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranın ise 2018 yılında yüzde 8,8 iken, 2023’te yüzde 10,2’ye yükseldiğini aktaran Özmete, “Yaşlı nüfusun 2023’te yüzde 44,5’ini erkek, yüzde 55,5’ini kadın nüfus oluşturdu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun nüfus projeksiyonlarında yaşlı nüfus oranı 2030’da yüzde 12,9, 2040’ta yüzde 16,3, 2060’ta yüzde 22,6 ve 2080’de yüzde 25,6 olacağı öngörüldü. Bu verilere göre, ülkemiz kalkınma açısından çok önemli olan demografik fırsat penceresini iyi değerlendirmesi gereken bir noktadadır.” diye konuştu.
Özmete, çalışma çağındaki nüfusun, genç ve yaşlı nüfusun toplamından fazla olduğu döneme “demografik fırsat penceresi” olarak adlandırıldığını ve bunun genellikle 30 ila 40 yıl sürdüğünü belirterek, şunları söyledi:
“Bu dönemde daha fazla istihdam yaratılması ve kaynakların verimli kullanılması önem taşımaktadır. Doğurganlık oranının azalması ve yaşlı nüfusun artması süreci verimli değerlendirilemezse yük artar ve fırsatlar krize dönüşebilir. Türkiye için demografik fırsat penceresi 2005’te açıldı bu nedenle kaynakların hizmet modellerine ve nitelikli iş gücü oluşturmaya yönlendirilmesi önem arz etmektedir.”
Özmede, Türkiye’nin son yıllarda yaşlı refahı alanında önemli adımlar attığını, 10, 11 ve 12. kalkınma planlarında yaşlılara ve yaşlanmaya yönelik birçok çalışmalar yapıldığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2019’un “Yaşlılık Yılı” ilan edildiğini anımsatan Özmete, bu kapsamda uluslararası katılımla “1. Yaşlılık Şurası”nın düzenlendiğini burada alınan tavsiye niteliğindeki kararların yaşlılık alanındaki politikaya ışık tuttuğunu dile getirdi.
3. Yaş Üniversitesi: 50+ Hayat Okulu
Prof. Dr. Özmete, 2010’da üniversite bünyesinde kurulan ve müdürlüğünü de yaptığı YAŞAM’a ilişkin de bilgiler verdi.
Burada yaşlıların topluma katılımını, aktif ve sağlıklı yaşlanmalarını desteklemek amacıyla “3. Yaş Üniversitesi: 50+ Hayat Okulu” programının yürütüldüğünü belirten Özmete, Türkiye’de ilk kez ilham verici, eğitici ve sosyal ekosistem olarak hayat boyu öğrenmenin sunulduğu okulun bu yıl Türk Patent ve Marka Kurumunca tescillendiğini bildirdi.
Okulda 50 yaş ve üstü kişilere eğitimin bahar ve güz aylarında verildiğini aktaran Özmete, “Yaşamın anlamı ve felsefesi, alzheimer farkındalığı, sağlık okur yazarlığı, sağlıklı beslenme, Tai Chi gibi fiziksel egzersiz ve spor aktiviteleri, düşme ve denge, siber güvenlik, İngilizce, acil ile ilk yardım gibi konulara kadar geniş yelpazede interaktif olarak sürdürülen dersler, gönüllü öğretim elemanları tarafından yürütülüyor. Yıllık 72 saatlik ders programında, proje, vize ve finaller yapılıyor, derslerin sonunda mezuniyet töreni gerçekleştiriyoruz.” ifadelerini kullandı.
Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı ile protokol kapsamında huzurevi sakinlerinin birincil katılımcı olduğunu aktaran Özmete, bu yıl okula gazilerin ve emeklilerin de katıldığını belirtti.
Prof. Dr. Özmete, 50 yaş ve üzeri kişilerin kayıt formunu doldurarak okulda eğitim alabileceğini kaydederek, “Üniversitemizin topluma açılan kapısı olan okulumuzda, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik ilkesi ile sosyal etkileşimi sağlama, sağlıklı yaşam biçimini teşvik etme, koruyucu ve önleyici tutumları ve davranışları geliştirme gibi amaçlar ile hayat boyu öğrenme fırsatı sunuyoruz.” dedi.