Arkeologlar bu konuda onlarca yıldır uyardı ve şimdi tahminler gerçekleşti: Özbekistan ve Kazakistan sınırında bulunan Aral Denizi neredeyse ortadan kayboldu. Sonuç olarak, bölge üç milyon insanı etkileyen en büyük çevre felaketiyle karşı karşıya kaldı.
1960’lara kadar, Göl Meydanı 68 bin kilometrekareye ulaştı, ancak 2015 yılına kadar rezervuarın çoğu cansız bir Aralkum çölüne dönüştü. En son raporlara göre, şimdi sadece 8 bin kilometrekarelik su kaldı.
Denizin ortadan kaybolması, bölgedeki atmosferik toz miktarının iki katına çıkmasına yol açtı: yıllık olarak 27 milyon ton toksik toz ve tuz havaya yükseldi. Bu parçacıklar rüzgar yüzlerce kilometre tarafından taşınır, hava kalitesini kötüleştirir ve buzulların hızlandırılmış erimesine katkıda bulunur. Zehirli tuzlar taşıyan fırtınalar bitkileri yok eder ve içme suyunu kirletir.
Felaketin nedeni, SSCB’deki pamuk tarlalarının sulanması için Amu Darya ve Syr Darya’nın nehirlerini büyük ölçekli yönlendirmesiydi. 7 milyon hektar kapsayan sulama sistemi, denizden hızlı bir şekilde kurutulmasına, birkaç küçük alana bölmesine ve ekosistemi yok etmesine yol açtı. Su, okyanustan daha fazla saman haline geldi, bu da çoğu yerel türün yok olmasına yol açtı. Denizin kurutulmuş dibine paslanma balıkçı gemileri, kaybolan balıkların sembolü oldu.
Aalkum tozu özellikle tehlikelidir: Sovyet silah testlerinden, gübreler ve pestisitlerden kalan kimyasallar içerir. Bu, yerel sakinler arasında konjenital patolojilerin ve hastalıkların sayısında bir artışa yol açtı. Toksik tozun yayılmasını durdurmak için yetkililer eski deniz tabanını peyzaj yapmaya çalışıyorlar.
Aral Denizi’nin tarihi tüm dünya için bir uyarı haline geldi: benzer süreçler, Orta Doğu’da, Avrupa, Avustralya ve ABD’de, doğal rezervuarları tüketen. /p>