Edinburgh Kraliyet Cemiyetine (Royal Society of Edinburgh) portresi asılan ilk Afrika vatandaşı kadın mülteci Debora Kayembe, AA muhabirine, KDC’den Birleşik Krallık’a gelişini ve rektör seçilme sürecini anlattı.
KDC’nin başkenti Kinşasa’da varlıklı bir ailede dünyaya geldiğini aktaran Kayembe, insan hakları alanında çalışmak istediğini için hukuk okumayı tercih ettiğini söyledi.
Kayembe, 18 yaşındayken ülkesinin en fakir bölgelerini görünce “aktivist” tarafını keşfettiğini ve insan hakları alanında mücadele etmeye karar verdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“O gün açlıktan ölmek üzere olan bir çocuk gördüm. Çocuk iki gündür yemek yemediği için çığlık atıyordu. Evimden para ve yemek aldım, aileye vermek için geri döndüm. Bana nasıl yaşadıklarını gösterdiler, gördüğüm şey beni şok etti. İnsanlar hiçbir şey yiyemiyordu. Bu durumu görmek, insan hakları için mücadele etmeyi seçmemi sağladı. Bir genç olarak vizyonum sadece Demokratik Kongo Cumhuriyeti değil tüm dünyaydı. Ten rengi ne olursa olsun insanlar arasında eşitlik ve adaleti sağlamak istiyordum.”
Üniversiteden sonra KDC’deki Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisinde staj yapma fırsatı elde ettiğini kaydeden Kayembe, şu ifadeleri kullandı:
“İnsan haklarına yönelik çalışmalarım boyunca pek çok mücadele verdim. O dönemde ülkemde diktatörlük rejimi hakimdi ve insan haklarına saygı gösterilmiyordu. Ülkemin doğusunda araştırma yaptığım sırada hayatım politik nedenlerle tehlikeye girdi. Bu yüzden KDC’den ayrıldım ve 2005’te Birleşik Krallık’a iltica talebinde bulundum. İki yıl sonra mültecilik hakkı kazandım ve yeni bir hayata başladım. Değerlerime hep bağlı kaldım ve kariyerimi mülteciler ve insan hakları üzerine kurdum çünkü ben de bir mülteciydim.”
“İnsanlar avukat olduğuma inanmadı, yalancı olduğumu düşündü”
Kayembe, KDC’den ayrılma ve iltica sürecine ilişkin, “Kongo’dan 2004’te ayrıldım, Birleşik Krallık’a ulaşmam 9 ay sürdü. Ülkemde yüksek profilli biriydim ve beni geri göndermeyecek bir ülkeye gitmem gerekiyordu. İlk yıl zordu, Birleşik Krallık göçmenlik bürosu hikayeme inanmadı ve yanımda hiçbir şey olmadan geldiğim için kim olduğumu kanıtlamakta zorlandım.” diye konuştu.
Birleşik Krallık’ta ırkçı saldırılara uğradığını anlatan Kayembe, “İnsanlar Afrikalı ve siyahi olduğunuz için eğitimli olduğunuza inanmıyor, hiç okula gitmediğinizi, zeki olmadığınızı varsayıyor. Siyahi bir kadınla ilgili bu klişe hakim. Ülkemde hukuk okuduğumu ve avukat olduğumu söyledim ama inanmayıp yalancı olduğumu düşündüler. Bana karşı yapılan ırkçılık gerçekten kötüydü.” ifadesini kullandı.
Kayembe, Londra’da avukatlık için gerekli belgeleri alamayınca, üniversitesinin denkliğinin olduğu İskoçya’da hayatına devam ettiğini ifade ederek, Edinburgh’da insan hakları alanında çalışmalar yaptığını söyledi.
İskoçya Mülteci Konseyinin kuruluşunun 30. yıl dönümünde, İskoç parlamentosunda birçok kuruluşun önünde konuşma yaptığını belirten Kayembe, bunun üzerine Edinburgh Kraliyet Cemiyetine bağlı İskoçya Genç Akademisinden davet aldığını, burada gönüllü olarak çalışmaya başladığını anlattı.
“Edinburgh Kraliyet Cemiyeti’nde portresi asılan ilk Afrika vatandaşı oldum”
Kayembe, Edinburgh Kraliyet Cemiyetinde çalıştığı dönemle ilgili, “Buraya en zeki ve dünyayı değiştiren insanların portreleri asılıyordu. Portelerin hepsi güzel cübbeler giyen beyaz adamlardı. Burada siyahi birinin portesi bin yıl sonra yer alabilir, şimdi mümkün değil diye düşünüyordum. Çalışmalarım fark yarattı ve 2019’da İskoç toplumuna katkılarımdan dolayı Edinburgh Kraliyet Cemiyetinde portresi asılan ilk Afrika vatandaşı oldum.” diye konuştu.
Edinburgh’taki başarılarının ırkçı kişileri kızdırdığına işaret eden Kayembe, şunları dile getirdi:
“Orada bulunmam ırkçıları çok kızdırdı çünkü burası onların aziz gibi yaşadıkları, siyahilerin olmadığı bir yerdi. Bana yapılan ırkçı saldırılar ciddi bir hal aldı ve arabama pusu kuruldu. Bana saldırdıklarında sessiz kalıyordum ama beni öldürmeye çalıştıklarında olmaz dedim, mücadele edeceğim. 2021’de Özgürlük Yürüyüşü (Freedom Walk) kampanyasını düzenledim. Toplum içinde diyalog kurmak için mücadele ettiğim bu kampanya, Edinburgh Üniversitesinin beni rektör olmam için davet etmesini sağladı.”
Kayembe, kendi hikayesi gibi hayat hikayelerinin anlatılmasının insanlara cesaret vereceği için anlatılması gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Benimki gibi bir hikayenin dünyaya anlatılması çok önemli çünkü insanlara cesaret verebilir. Çok zor zamanlardan geçtim ama asla arkama bakmadım. Tamamen umutsuz olduğum zamanlarda bile tünelin sonunda ışık olmasını umdum ve asla pes etmedim. Tıpkı bana olduğu gibi göçmenlere ve mültecilere kötü davranılıyor. Onların da aileleri, sevenleri var ve ülkelerini seviyorlar. Olağanüstü şartlar altında iyileşecek kadar güvende olmak için ülkelerini terk ettiler. Bu dünyadaki herkes bu hakka sahip. Yapmamız gereken şey insanlara onurlu ve saygılı davranmak.”