Teknolojik gelişme ve üretim yapısındaki dönüşümle birlikte endüstriyel robotların sayısı hızla artarken, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının neden olduğu iş gücü sıkıntıları ve artan ücretler, üreticileri daha önce hiç olmadığı kadar robotlara yönelmeye zorluyor.
Kovid-19 salgının başlangıcından bu yana birçok sektörde insanlar arası teması en aza indirmeye yönelik önlemler alınırken, ekonomik faaliyetlerdeki otomasyonun ivme kazanması da dikkati çekiyor.
Uluslararası Robotik Federasyonu’nun (IFR) verileri, dünya çapındaki fabrikalardaki endüstriyel robotların sayısının 2020 yılı sonunda yüzde 10 artışla 3 milyonu aşarak rekor kırdığını ortaya koyuyor.
Dünya genelinde geçen yıl toplam 384 bin yeni robotun fabrikalara teslim edildiği kayıtlarda yer alıyor.
Endüstriyel robotlarda en büyük pazar Asya
Asya, endüstriyel robotlar için dünyanın en büyük pazarı olmayı sürdürürken, 2020’de devreye alınan tüm robotların yüzde 71’inin Asya’da olduğu belirtiliyor.
Çin, 168 bin 400 robotla geçen yıl en fazla robot satın alan ülke olurken, ülkedeki fabrikalardaki robot sayısının 943 bin 223 adede ulaştığı aktarılıyor. Çin’de bu yıl ise 1 milyon eşiğinin aşılması bekleniyor.
Dünyanın otomasyon ekonomisine liderlik etmek için benzersiz bir konumda bulunan Çin’de, büyük bir iş gücü olmasına rağmen son 20 yılda işçilik maliyetlerinin 10 kat arttığı biliniyor. Dünyanın fabrikası Çin, yüksek kaliteli ürünlerde imalat sektörünü otomatikleştirmek için çabalıyor.
Robot alımında Çin’i 38 bin 653 robotla Japonya, 30 bin 800 robotla ABD, 30 bin 500 robotla Güney Kore ve 22 bin 300 robotla Almanya izliyor.
Mevcut durumda kullanılan endüstriyel robotların yüzde 70’i otomotiv, elektronik, metal ve makine sanayinde hizmet veriyor.
IFR, 2021’de küresel robot kurulumlarının 2020’ye göre yüzde 13 artarak 435 bine ulaşacağını öngörüyor.
İş gücü sıkıntıları ve artan ücretler üreticileri robotlara yönelmeye zorluyor
Gelişmiş ülkelerde ortalama saatlik ücretler artış gösterirken, gelişmekte olan ülkelerde ise asgari ücretlere yüksek zam çağrıları giderek artıyor.
Kovid-19 salgınının neden olduğu iş gücü sıkıntıları ve artan ücretler, üreticileri daha önce hiç olmadığı kadar robotlara yönelmeye zorluyor.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) finans yöneticileri ile yaptığı bir anket, işe alımda zorluklarla karşılaşan firmaların üçte birinin çalışanların yerini alacak otomasyonu artırdığını gösteriyor.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ekonomistlerinden David Autor gibi birçok ekonomist, ekonomik krizi ve Kovid-19 salgınını “otomasyona zorlayan bir olay” olarak nitelendiriyor.
MIT’den Prof. Dr. Daron Acemoğlu da otomasyonun devam etmesi halinde iş gücü talebinin yavaşlayacağı, eşitsizliklerin artacağı ve düşük eğitimli birçok işçinin geleceğinin pek iyi olmayacağı konusunda uyarıyor.
Robotların küresel gelir ve servet uçurumlarını derinleştirme riski bulunuyor
Robotların yaygınlaşması ekonomik ve sosyal bazı sorunlar ile tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Bu tartışmaların odak noktalarından birini, robotların üretimde insanların yerini almasının olası sonuçları oluşturuyor.
Robotların fabrikalarda vergi ödeyen insanların yerini almasının devletler için vergi kayıplarına neden olacağı, bunun da ülke ekonomilerini olumsuz etkileyeceği belirtiliyor. Robotların küresel gelir ve servet uçurumlarını daha da derinleştirme riski bulunuyor.
Uzmanlar, özellikle 5G teknolojisi ve robotların taklit yerine “bağımsız” olarak gelişmesiyle, robot trendinin gelecek 5 yıl içinde hızlanacağını belirtiyor.
Robotik yeteneklerin gelişmeye devam edeceğine ve daha fazla insanı işinden edeceğine işaret eden uzmanlar, robot evriminin kademeli olarak, insanların hem pratik hem de psikolojik olarak uyum sağlaması için zamanla gerçekleşeceğini kaydediyor.
“Kovid-19 salgını itici güç gibi görünüyor”
IFR Basın Sözcüsü Carsten Heer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, otomasyona yatırım yapma olasılığı en yüksek olan şirketlerin bir süredir bunun düşünen ancak henüz adım atmamış olan şirketler olduğunu söyledi.
Heer, “Salgın ve bunun sonucunda tedarik zinciri ile iş gücü mevcudiyetinde meydana gelen aksaklıklar, birçok kişinin yatırımı haklı çıkarmak için ihtiyaç duyduğu itici güç gibi görünüyor.” dedi.
Otomasyonun istihdam üzerindeki etkisinin önceki teknoloji odaklı değişim dalgalarından hiçbir şekilde farklı olmadığını belirten Heer, şunları kaydetti:
“Otomasyonun verimlilik artışları ve rekabet avantajları işlerin yerini alamaz. Bunlar görevleri otomatikleştirecek, işleri artıracak ve yenilerini yaratacaktır. OECD tarafından yapılan araştırmalar, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanan şirketlerin, kullanmayanlara göre 10 kat daha verimli olduğunu gösteriyor. İş gücünü Kovid-19 sonrası ekonomide gerekli olan yumuşak beceriler ve teknik bilgilerle donatmak için endüstri, hükümet ve eğitim kurumları arasında sıkı bir iş birliğine ihtiyaç var. Devlet politikası, kurumsal yatırımları eğitime teşvik etmeli ve eğitimin finansmanını desteklemelidir.”
Heer, hükümetlerin eğitim politikalarını güncelleme ihtiyacı ile karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bir robotu programlama ve kullanma yeterliliği, işçiler için atölyede bir işe girmeden önce gerekli olan temel bir beceridir. Geçişi sağlamak için robot üreticileri, akıllı otomasyon sistemleriyle çalışmak için gerekli doğru becerileri sağlayan, mümkün olan en iyi ortaklardır.” dedi.
Carsten Heer, IFR’nin kamu yetkililerini uzmanlarla birlikte çalışmaya ve bilgi birikimlerini geleceğin iş yerlerine eğitim vermek için kullanmaya davet ettiğini sözlerine ekledi.