Dünya genelinde hız kazanan temiz enerji dönüşümüne bağlı olarak fosil yakıt talebinin ve bu alandaki yatırımların azalması sonucu ekonomileri büyük ölçüde fosil kaynaklara bağımlı üretici ülkelerin gelirlerinde 2030’a kadar yüzde 75 seviyesinde düşüş yaşanacağı öngörülüyor.
AA muhabirinin Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) “2050’de Sıfır Emisyon: Küresel Enerji Sektörü için Yol Haritası” raporundan derlediği bilgilere göre, küresel ısınmayı sınırlandırmak ve ülkelerin belirlediği sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için yeni petrol ve doğal gaz yatakları ile kömür santrali yatırımına ihtiyaç duyulmuyor.
Temiz enerji dönüşümü ve iklim kriziyle mücadele kapsamında bu yakıtlara olan talep ve yatırımlar azalırken, petrol ve doğal gaz üretimindeki daralmanın bu alanda üretici ülke ve şirketler üzerinde derin etkilerinin olacağı öngörülüyor.
Petrol fiyatlarının 2030’da varil başına ortalama 35 dolar, 2050’ye kadar ise 25 dolar olacağının tahmin edildiği senaryoda, doğal gazın fiyatı milyon BTU (İngiliz ısı birimi) başına bölgelere göre 1,9 ila 5,2 dolar ve kömürün fiyatının ton başına 20 ila 60 dolar arasında olacağı hesaplanıyor.
Dünya genelinde kömüre olan talebin 2050’de yüzde 90 azalarak toplam enerji talebinin yalnızca yüzde 1’ini oluşturması beklenirken, küresel doğal gaz talebinin yüzde 55 düşüşle yaklaşık 1,75 trilyon metreküpe, günlük petrol talebinin de yüzde 75’lik düşüşle 2020’deki yaklaşık 90 milyon varillik seviyesinden 24 milyon varile gerileyeceği tahmin ediliyor.
Dünyada hızlanan temiz enerji dönüşümüne bağlı olarak fosil yakıt talebinin ve bu alandaki yatırımların azalması neticesinde petrol ve gaz üretici ülkelerin gelirlerinde 2030’a kadar yüzde 75 seviyesinde düşüş yaşanacağı öngörülüyor.
Nijerya, Mozambik, İran, Irak, Kuveyt, Rusya, Umman, Suudi Arabistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezuela’nın aralarında bulunduğu petrol ve gaz üreticisi ülkelerin yıllık kişi başına düşen gelirinin bugünkü 1800 dolar seviyesinden 2030’da 450 dolara kadar gerileme riski bulunuyor.
Gelir kaybı 20 yılda 9 trilyon doları bulabilir
Fosil yakıt gelirlerine bağlı bu ülkelerin ekonomilerini çeşitlendirecek yeni gelir kaynaklarına ve yapısal reformlara ihtiyacı artarken, bu adımların da petrol ve doğal gaz gelirlerini tamamen telafi edemeyeceği öngörülüyor.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Carbon Tracker’a göre, petrol üreticisi ülkelerin gelecek 20 yılda 9 trilyon dolara yakın gelir kaybı yaşayacağı tahmin ediliyor.
Ekonomisinin yüzde 89’u petrol ve gaz gelirlerine bağlı olan Irak bu kapsamda en kırılgan ülkeler arasında ilk sırada yer alırken, bunu yüzde 81 ile Ekvator Ginesi, yüzde 78 ile Güney Sudan, yüzde 72 ile Bahreyn ve Libya, yüzde 69 ile Suudi Arabistan takip ediyor.
Kuveyt ekonomisinin yüzde 67’si, Azerbaycan ekonomisinin yüzde 64’ü, Birleşik Arap Emirlikleri ve Nijerya’nın gelirlerinin sırasıyla yüzde 52 ve yüzde 45’i petrol ve doğal gaz gelirlerine bağımlı bulunuyor.
Rusya ekonomisinin yüzde 23’ünü ise söz konusu sektörler oluşturuyor.
Devlet bütçesiyle yapılan petrol ve gaz harcamaları sağlık harcamalarından yüksek
Bu kapsamda, milli petrol şirketleri devlet bütçesinin önemli bölümünü kullanarak petrol ve doğal gaz yatırımları gerçekleştirdiği için bu şirketler, ülkelerinin enerji dönüşümüne yönelik hedeflerini hayata geçirmesinde öne çıkıyor.
New York merkezli Doğal Kaynak Yönetim Enstitüsünün verilerine göre, petrol fiyatlarının düşük seyretmesi ve enerji dönüşümüyle fosil yakıtlara olan talebin giderek azalmasına bağlı olarak, Mozambik milli petrol şirketi ENH’nin değerinin devlet harcamalarına oranla yüzde 179’u risk altında bulunuyor.
Bu oran Azerbaycan milli petrol şirketi SOCAR için yüzde 157, Umman’ın OOC şirketi için yüzde 61, Nijerya’nın NNPC şirketi için yüzde 53, Cezayir’in Sonatrach şirketi için yüzde 36, Katar Petroleum için yüzde 31 ve Rus Gazprom için yüzde 27 olarak hesaplanıyor.
Ülkelerde petrol ve doğal gaz yatırımlarına ayrılan bu harcamalar, yıllık sağlık gelirlerinden daha yüksek bir seviyede bulunuyor.
“Ülkeler mevcut gelirlerini temiz enerji dönüşümüne harcamalı”
Londra merkezli araştırma kuruluşu E3G Program Lideri Lisa Fischer, petrol ve doğal gaz gelirlerindeki düşüşün en fazla yeni ve gelişmekte olan üretici ülkeler için risk oluşturduğunu söyledi.
Fischer, birçok Afrika ülkesinin bu durumda olduğuna dikkati çekerek, “Rüzgar ve gaz üretiminin yanı sıra LNG tesislerini de büyük ölçüde geliştirmeyi taahhüt eden ve kendisini geri ödenmesi gereken uluslararası kredilere bağlamış olan Mozambik’i örnek olarak verebiliriz.” dedi.
Bu ülkelerin, iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerji dönüşümünün bir sonucu olarak petrol ve doğal gazı satamadıkları takdirde kredileri ödemek için mücadele vermek zorunda kalacağını kaydeden Fischer, şöyle devam etti:
“Gereksiz altyapıyla büyümek isteyen herkes riski artırıyor ancak bu duruma karşı en savunmasız olanlar yeni üreticiler veya yeni üretim sahaları çünkü onlar henüz maliyeti amorti edemediler. Tıpkı Mozambik’te olduğu gibi bu işlem petrol ve gaz fiyatlarına bağlı olarak çok uzun yıllar alabiliyor. Bu kredilerin ödemesi çok uzun zaman alıyor. İkinci risk taşıyan grup ise özellikle Avrupa’ya petrol ve gaz tedariki sağlayan ülkeler çünkü Avrupa’nın gaz talebini azaltma konusunda ciddi taahhütleri var. Avrupa Birliği (AB) gaz tüketimini 2030’a kadar yüzde 30 azaltmayı hedefliyor ve AB’ye tedarik sağlayanlar bu risklere ciddi şekilde maruz kalacak. Rusya, Cezayir ve Norveç bu ülkeler arasında başı çekiyor.”
Fischer, Avrupa’ya tedarik sağlamada transit konumundaki ülkelerin de bu dönüşümden etkileneceğini belirterek, “Pazar talebi olarak Avrupa’ya bağımlı olan herkes önemli ölçüde etkilenecektir. Bu nedenle, gelirlerini kaybetme riski altındaki ülkelerin bir şekilde sürücü koltuğuna oturması, dönüşüme ayak uydurması ve ekonomilerini dönüştürmeye başlaması için çok geç değil.” diye konuştu.
Söz konusu ülkelerin ekonomilerini dönüştürmek için petrol ve gaz gelirlerinden elde ettiği her türlü nakde ihtiyacı olduğunu vurgulayan Fischer, “Buradan elde ettikleri gelirleri fosil yakıt yerine yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve temiz enerji dönüşümüne yatırım yaparak daha güçlü bir ekonomi oluşturabilirler.” ifadelerini kullandı.
Carbon Tracker Enerji Stratejisti Kingsmill Bond ise fosil kaynaklara bağımlı ve kaynak çeşitliliği olmayan ekonomilerin kırılganlığına işaret ederek, “Bu ülkeler yeni dünyaya ayak uydurmak için hızla dönüşümlerini gerçekleştirmeli. Elbette, devasa yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip ancak bir fosil yakıt ithalatçısı konumundaki Türkiye, temiz enerji dönüşümünden ciddi kazanımlar sağlayacaktır.” dedi.