Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2021’de yüzde 11, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 9,1 büyüme kaydetti.
- Türkiye ekonomisi 2021’de yüzde 11 büyüdü
- Türkiye 2021’in son çeyreğinde de büyümede zirveyi bırakmadı
AA Finans Beklenti Anketi’ne göre ekonomistler, 2021’de Türkiye ekonomisinin yüzde 11,1 büyümesini, 2021 yılı 4. çeyrekte milli gelirin yüzde 8,7 artmasını öngörmüştü.
Verilere ilişkin değerlendirmelerde bulunan AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, yılın son çeyreğinde Türkiye ekonomisinde büyümenin beklentilerin üzerinde gerçekleştiğine işaret ederek, 2021 yılı milli gelir toplamının da 802,7 milyar dolarla 2017’den bu yana en yüksek değerine ulaştığını söyledi.
Büyüme trendinin gücüne ilişkin göstergelerin önceki çeyreğe göre ılımlı artışa işaret ettiğini aktaran Bürümcekçi, “Üretim yöntemiyle hesaplanan Gayrisafi Yurt içi Hasıla’yı (GSYH) son çeyrekte sanayi ve hizmet sektörü yukarı çekti. Bu dönemde, toplam katma değere bir önceki yılın aynı çeyreğine göre hizmetler yüzde 16,7, finans yüzde 13,7, sanayi yüzde 10,7, tarım yüzde 3,3 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,1 artış yönünde katkı sağlarken, inşaat sektörü yüzde 3,9 azalış yönünde etki yaptı.” dedi.
Bürümcekçi, harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH bazında bakıldığında son çeyrekte özel tüketim harcamalarının ve net dış talebin büyümeyi yukarı çektiğini, yatırımların ve stok azalışının olumsuz etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:
“Stoklar büyümeyi 7 puan aşağı çekerken, net dış talep büyümeye 4,2 puan katkı sağladı. Özel yatırımların göstergesi olan makine-teçhizat yatırımları yüzde 7 ile son 9 çeyrektir üst üste yükseliş kaydetti. Önümüzdeki dönem görünümünü ele aldığımızda ise ilk sinyaller büyümenin yılın ilk çeyreğinde bir miktar güç kaybettiğine işaret ediyor. İmalat ve diğer sektörler öncü göstergelerinin yanı sıra elektrik tüketimi, kredi kartı harcamaları ve ihracat gibi sık frekansta açıklanan diğer öncü göstergeler yılın ilk iki ayında büyüme eğiliminin korunduğunu ancak yıllık artışların daha sınırlı olabileceğini düşündürdü. Bu bağlamda, milli gelir endeksinin tarihi zirvesinde olmasının da katkısıyla çeyrekten çeyreğe artışların yatay kaldığı senaryoda yüzde 3 büyümeye ulaşmak kolay görünmektedir. Dönemsel değişimlerin sınırlı da olsa pozitif olması durumunda ise yüzde 5’e ulaşmak mümkün dururken, sadece çeyrekten çeyreğe düşüş veya düşüşler görülmesi durumunda yüzde 3’ün altındaki büyüme tahminleri gerçekçi görünecektir.”
“Bu yılı yüzde 3,5 civarında bir büyümeyle kapatabiliriz”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da kendisinin geçen yıla ilişkin yüzde 12’lik büyüme beklentisinin hafif altında kalındığını belirterek, Türkiye ekonomisinin son 6 çeyrektir arka arkaya büyüdüğünü, bunun azımsanamayacağını söyledi.
Büyüme rakamlarında salgının etkisinin yoğun hissedildiğine işaret eden Arzova, “Bu yıl aynı oranda bir büyüme görmeyeceğiz ama ben bunu daralma olarak değil normalleşme şeklinde nitelendiriyorum.” dedi.
Arzova, verinin detaylarına bakıldığında, makine teçhizat yatırımlarında yıllık bazda gözlenen yüzde 7’lik büyümenin önemine vurgu yaparak, şunları kaydetti:
“Diğer taraftan inşaat yatırımlarında da yüzde 8’lik bir gerileme var. İnşaat sektöründeki bu durum, büyümeyi olumsuz etkileyen bir durum. Stoklar tarafı da büyüme üzerinde en negatif katkıyı yapan unsur oldu. Öte yandan son 4 çeyrektir aralıksız düşen iş gücü ödemelerinin toplam büyüme içerisindeki payı yüzde 25,8’e kadar geriledi. Bu oldukça düşük ve son dönemlerde görmediğimiz bir oran. Enflasyonun en önemli etkisini burada gördük diyebiliriz. Büyümenin hissedilmemesinin en önemli nedenlerinden biri bu. Tüm bunlara karşın büyüme verisi genel olarak olumlu. Yüzde 11’lik bir büyüme azımsanacak ve küçümsenecek bir rakam değil. Mevsim etkisinden arındırılmış rakamlara baktığımızda çeyreklik bazda yüzde 1,5’lik bir büyüme var. Bu da önemli bir büyüme. Kaldı ki bu aylar büyümenin yoğun hissedilmediği, yavaşlamanın olacağı aylar olarak değerlendirilir ama gelen rakam oldukça kuvvetli.”
Bu yıl için büyüme açısından şartların biraz daha zor olduğunu anlatan Arzova, jeopolitik gerilimler ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların etkisinin zamanla gözlenebileceğini ifade etti.
Arzova, salgın sonrası normalleşme yaşanılacağına da dikkati çekerek, “Tüm bu nedenlerle bu yılın Türkiye’nin potansiyel büyümesine yakın seviyelerde, yüzde 3,5 civarında bir rakamla kapatılacağını düşünüyorum. Bu da tahminlerin ötesinde bir rakam ve gelişmelere bağlı olarak revizyonlara tabii tutulabilir.” diye konuştu.
“Bu yıl büyümenin yüzde 3-4 bandına gerçekleşeceğini düşünüyorum”
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise açıklanan rakamların sürpriz olmadığını, oldukça güçlü açıklanan verinin piyasa beklentileri doğrultusunda gerçekleştiğini söyledi.
Detaylara bakıldığında, hizmetler ve sanayi ağırlıklı bir büyüme kaydedildiğine işaret eden Aslanoğlu, “Baz etkisi ve ekonomilerin açılmasıyla büyümenin hizmetler sektörüne yansıdığını görüyoruz. Sanayi sektörü zaten 2020’nin ikinci yarısından itibaren gücünü ortaya koymuştu, bu son çeyrekte de devam etmiş görünüyor. Burada ihracatımızın sanayi ağırlıklı ürünlerden oluşması etkili.” dedi.
Aslanoğlu, ihracat ve turizm sektörlerinin öne çıkmasıyla dış ticaretin büyümeye önemli katkı sağladığını vurgulayarak, iç talebin de düşük kalmadığını ifade etti.
Bir diğer dikkati çeken noktanın ise yatırımlardaki artış olduğunu belirten Aslanoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yıllık bazda yatırımlardaki artış, ihracattaki yükseliş ve bu paralelde kapasite kullanımının artırılması doğrultusunda ekonominin bu talebi karşılama ihtiyacıyla anlatılabilir. Diğer taraftan iş gücü faktörlerinin payının ise azaldığını görüyoruz. Bu kadar güçlü bir büyüme yılında en azından buranın nötr kalmasını beklerdik ama iş gücü payının azalması büyümedeki olumsuz taraf diyebiliriz. Bu yıl Türkiye yine büyüme kaydedecektir ama 2021’e kıyasla belli bir yavaşlama da beklemek gerekli. Normal karşılanacak bir durum. Özellikle Rusya-Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın bize ve Avrupa’ya olumsuz yansımalarından kaynaklanacak bir dış talep zayıflaması büyüme için olumsuz olabilir. İç talepte de bir zayıflama görebiliriz. İhracat ve turizmin seyri, açıklanacak destekler ve jeopolitik gelişmeler paralelinde yeniden gözden geçirilebilir ama şimdilik bu yıl büyümenin yüzde 3-4 bandına gerçekleşeceğini düşünüyorum.”