Ekonomilerin Kovid-19 salgınından toparlanmaya başlaması sonrası arzın enerji talebindeki artışa yetişememesi sonucu geçen yıl eylül itibarıyla kendini hissettirmeye başlayan enerji krizi, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın ardından boyut değiştirdi.
Mevcut arz-talep dengesizliğine ek olarak Batılı ülkelerin savaş nedeniyle Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar ve Rusya’nın özellikle Avrupa’ya gaz arzını önce kademeli olarak, son olarak da süresiz bir şekilde kesmesi enerji krizini tırmandırdı.
Geçen yıl eylülün başında Avrupa’da en fazla derinliğe sahip Hollanda merkezli doğal gaz ticaret noktası TTF’de işlem gören vadeli kontratların fiyatı megavatsaat başı fiyatı 30 avro seviyesindeyken, fiyatlar bir yıl boyunca sürekli artış gösterdi ve yüzde 1000 artışla geçen hafta megavatsaat başına 346 avroyu gördü.
Doğal gazın megavatsaat başı fiyatı savaşın başlamasından önceki gün olan 23 Şubat’ta ise 87 avro seviyesindeydi. Doğal gazın Avrupa’nın elektrik üretimindeki payının yaklaşık yüzde 25 olması nedeniyle, yüksek gaz fiyatları elektrik üretim maliyetlerine de artış olarak yansıdı.
Kömür fiyatlarının da bu süreçte rekor seviyeye ulaşması ve arz endişeleri nedeniyle Avrupa’nın gösterge elektrik piyasalarından Almanya’da ağustosta elektrik fiyatları ilk kez megavatsaat başına 700 avroyu geçti. Bu rakam 6 ay önce 128 avro, 1 yıl önce 82 avro, 2 yıl önce 35 avro seviyesindeydi. Böylece, elektrik fiyatları da enerji krizinin başından beri yaklaşık yüzde 755 arttı.
Avrupa elektrik fiyatlarındaki artışlar, politika yapıcıları elektrik piyasasına müdahale etme konusunda harekete geçirdi.
Gaz fiyatı mart-ağustos döneminde yüzde 370 yükseldi
Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember Kıdemli Enerji ve İklim Analisti Sarah Brown, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, enerji krizinin kısmen salgın sonrası arz-talep dengesizliği nedeniyle oluştuğunu fakat Rusya’nın hamlelerinin savaştan öncesinde de Avrupa Birliği’ndeki (AB) gaz fiyatlarındaki artışa yol açtığını belirtti.
Gazprom’un stratejik davranarak AB’deki gaz depolarını doldurmadığını dile getiren Brown, şu bilgileri paylaştı:
“Rusya, gaz talebi arttığında AB’ye doğal gaz akışını da artırmadı. Temmuz-Aralık 2020’de megavatsaat başı ortalama 11 avro olan TTF fiyatı Temmuz-Aralık 2021 döneminde ortalama 70 avroya yükseldi. Bu artış savaş nedeniyle değildi ama savaş gaz krizini ağırlaştırdı. Mart ayında megavatsaat başı 216 avroya kadar çıkan TTF fiyatı temmuz ve ağustosta yeni rekor seviyelere ulaştı. Bu artışlar Kuzey Akım üzerinden gaz akışının önce yüzde 20’ye kadar düşürülmesi ve Rusya’nın gazın tamamen kesileceğine ilişkin tehditleri sonrası meydana geldi. TTF fiyatları Mart-Ağustos 2022 döneminde megavatsaat başı ortalama 136 avro oldu. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde megavatsaat başı ortalama 29 avroydu. Yani bu dönemde ortalama fiyatlar üzerinden yüzde 370 artış yaşandı. Avrupa gaz fiyatlarının en az 2025’e kadar megavatsaat başına 100 avronun üzerinde kalması bekleniyor. Bu seviyedeki fiyatlar, elektrik üretiminde doğal gaz kullanılmaya devam ettiği sürece elektrik için de yüksek fiyat anlamına geliyor.”
“AB’nin temel politika hatası ithal gazı geçiş kaynağı olarak görmesi”
Brown, Avrupa’nın enerji krizinden çıkış yolunun yenilenebilir kaynaklar olduğunu ifade ederek, “Avrupa’nın son 10 yılda enerji politikasındaki temel hata ithal ettikleri doğal gazı geçiş kaynağı olarak görmesi ve ucuz ve temiz olan yenilenebilir kaynakları daha hızlı devreye almaması. Fakat şu anda hatalardan ders çıkarıldığını düşünüyorum ve üye ülkeler elektrik tedarikinde temiz kaynakları daha fazla kullanmak için acil adımlar atıyor. Savaş ve enerji krizi, yenilenebilir enerjiye dönüşümü hızlandırdı.” diye konuştu.
AB’nin REPowerEU planında bu hedeflerin yer aldığını kaydeden Brown, 2035’e kadar elektrik üretiminin temiz kaynaklardan sağlanmasına yönelik hedefin başarılmasının elektrik faturalarını aşağı çekeceğini, enerji güvenliğine katkı sağlayacağını ve emisyonları düşüreceğini anlattı.
Brown, şu an alınan geçici acil çözümlerin AB’yi iklim hedeflerinden saptırmaması gerektiğine işaret ederek, “AB bu hedeflerden sapmayacaktır da. Şu anda toplam gaz tüketimini gelecek 7 ayda yüzde 15 düşürmek için önemli adımlar atılıyor ve fosil yakıtlara olan talebi düşürme çabaları bu kış sonrasında da devam edecek. Bu adımlara ek olarak daha hızlı şekilde güneş ve rüzgar kapasitesi oluşturulması, enerji krizinin çözümü.” dedi.
“Talebi ve gaz kullanımını azaltmak için somut adımlar gerekli”
Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) Avrupa Analisti Ana Maria Jaller-Makarewicz de enerji krizini tetikleyen arz-talep sorunlarına dikkati çekerek, “Aşırı hava olayları nedeniyle enerji talebinin artması ve nükleerden elektrik üretiminde yaşanan sorunlar da krizin diğer faktörleri arasında yer alıyor. Gaz ve elektrik fiyatlarının önümüzdeki 1-2 yıl daha aşırı yüksek kalabileceğini ve sonrasında biraz olsun düşüş yaşanmasına rağmen gelecek 5 yılda yüksek fiyatların bizimle olacağını düşünüyorum.” öngörüsünde bulundu.
AB’nin REPowerEU planında enerji krizini çözmek için iddialı hedefler belirlediğini anımsatan Jaller-Makarewic, ülkelerin birlikte hareket etmemesi durumunda bu hedeflerin uygulanmasında sorunlar yaşanabileceğini dile getirdi.
Jaller-Makarewic aynı zamanda ülkelerin doğal gaz altyapısını genişleterek doğal gaz tedarik sorunlarına çözüm bulma ihtimalinin de bir risk oluşturduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Hükümetler şimdiden başlayarak doğal gaz ve elektrik talebini düşürmek ya da gazın payını azaltmak için somut çözümler sunmalı. Bunlardan birisi geniş çaplı bir programla ısı pompalarının yaygınlaştırılması olabilir.”