Son dönemlerde özellikle sosyal medyanın da etkisiyle ya da eş dost tavsiyesiyle doktor önerisi dışında kullanılan gıda takviyeleri, vitaminler, bitki kürleri gibi uygulamalarının insanların sağlığını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekildi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Murat Akarsu da bilinçsiz vitamin ve gıda takviyesi, çeşitli sebzelerin sıklıkla tüketilmesi gibi durumlara karşı önemli tavsiyelerde bulundu. Doç. Dr. Akarsu, uzman önerisi dışında kişilerin sağlık durumu göz önüne alınmadan sürdürülen kullanımların başta karaciğer, böbrek gibi birçok organa olumsuz etkisi olduğunu söyledi.
Maydanoz ya da sarımsak diyerek geçmeyin sağlığınızı riske atmayın
Hastalıkların tedavisinde doktor kontrolü olmadan, çevre tavsiyesiyle kullanılan ürünlerle tedavi çabasının yanlış olduğunu söyleyen Dahiliye Uzmanı Doç. Dr. Murat Akarsu şunları söyledi;
“Maydanoz ekstreleri, sarımsak, tarçın gibi sosyal medyada da çok konuşulan, arkadaş, komşu tavsiyesi gibi sebeplerle çok yanlış kullanımlar görüyoruz. Bir maydanozu ekstre haline getirip günde 3 öğün tükettiğinizde toksik hepatit tablosuyla hastalar hastanelere başvurabiliyor. Karaciğer enzimleri çok yüksek şekilde gelebiliyor.
Bir hasta sarımsak suyuyla ya da sarımsak yutarak tansiyonunu tedavi etmeye çalışabiliyor. Bu tip durumlarda çoğu zaman bizim verdiğimiz tedaviler bir kenara itiliyor. Birçok hastaları görüyoruz sadece tarçınla diyabetini tedavi etmeye çalışıyor. Hiçbir zaman diyabeti tarçınla tedavi etmiyoruz, diyabet tedavimizi bir kenara itmiyoruz. Bir maydanoz ekstresiyle sindirim sorunlarımızı ya da vücuttaki tansiyon, kan basıncı problemlerimizi çözmeye çalışmıyoruz. Soframızda bulundurmamız gereken ürünler, bunları ekstre yapıp da ilaç yerine kullanmamalıyız. Bol bol salata tüketmeli, Akdeniz tipi diyetle beslenmeliyiz. Tutup da bunu bir doktor reçetesinin yerine sanki doktor bu ekstreleri önermiş gibi tedavi yerine kullandığımızda 2 problemle karşılaşıyoruz. Bir tedavi aksıyor, ilaçları kesmiş oluyor, ikincisi de toksik tablolarla karşımıza geliyor. Bunların en başında hepatotoksisite (karaciğerde oluşmuş hasar) gelişebiliyor ya da böbrek fonksiyonları bozulabiliyor, bazen alerjik reaksiyonlar olabiliyor. Özellikle yeşil çaylar, ishal tabloları, kronik ishal sebebi olabiliyor, bunlara dikkat etmemiz gerekiyor” dedi.
Zayıflamak istersek sağlığınızdan olmayın uyarısı
Türkiye’nin obezite konusunda olumsuz bir tablo çizdiğini ve zayıflama konusunda da kişilerin zaman zaman farklı tercihlere yönelebildiğini söyleyen Doç. Dr. Akarsu, sağlıklı kilo vermenin önemini vurguladı.
Doç. Dr. Akarsu sözlerini şöyle sürdürdü; “Ülkemiz, Avrupa’da en fazla obez hastanın olduğu ülkelerden biri, giderek de sayımız artıyor. Obezite için çoğunlukla bitkisel, yeşil çaylar kullanılıyor. Bu çayların önemli bir kısmı içeriğini bilmediğimiz karışımlar ve bunların çok önemli oranda toksik etkileri var. Hem bağırsak mukozası hem karaciğer üzerine çok önemli toksik etkileri var. Kişiler, 2-3 kilo vermiş oluyor, ertesi gün sıvı alımıyla zaten o kilolar yerini buluyor. Bu konuda da özellikle uyarmak istiyorum; aşırı ishal yapan, ishal mekanizması üzerinden bir kilo vermek sağlıklı değildir. Zayıflama çayları çoğunlukla ishal mekanizması üzerinden sıvı kaybıyla vücuttaki total sıvıyı azaltarak kilo verdiriyor ya da yalancı kilo verme duygusunu hissettiriyor. Toksik hepatit bu tip çaylarda da çok yüksek oranda karşımıza çıkabiliyor. Zayıflamak isteyen arkadaşlarımıza şunu söylüyorum; mutlaka bir hekim görüşü alın, hekim kontrolünde olun. “
Kendi kendinizi tedavi etmeyin
Toplumda bilinçsiz vitamin kullanımının yüksekliğine dikkat çeken Doç. Dr. Akarsu, sözlerine şöyle devam etti:
“B vitamini yüksekliğini çok görüyoruz. Hastalar günün bir parçası, öğünlerinin bir parçası olarak gördüğü takviye ürünü sürekli kullanıyor ve B12 vitamini yüksek çıkıyor. Biz de altta yatan bir sebep var mı diye çalıştığımız çok oluyor. Yüksek vitamin depolama durumları ciddi toksik etkiler olabiliyor, çok dikkat etmemiz gerekiyor. Klinikte de çok sık karşılaştığımız tablolara yol açabiliyor.
Toplumda D ve B12 vitaminiyle ilgili kullanımların çok bilinçsiz kullanımlar olduğunu görüyoruz. Kış aylarında önerilerimiz, genellikle C vitaminini gıdalardan almak şeklinde, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu olduğu için C vitaminini öneriyoruz ama tüm mevsimlerde yoğun vitamin takviyelerini de önermiyoruz.
Vatandaşlar kendi kendini tedavi etmeye çalışan bir pozisyonda olabiliyorlar. Sosyal medyadan etkileniyor olabilirler, komşularından, çevrelerinden etkileniyorlar ve genellikle bir doktorun teşhisi olmadan bu tip kullanımların, reçetesiz alınabilen ilaçlara çok yoğun talep ettiklerini, hele ki bu vitamin ve takviyelerin çok yanlış kullanıldığını söylemek istiyorum. Böbrek, karaciğer fonksiyonlarımızı, sinirsel, aktivitelerimizi, fonksiyonlarımızı bozabiliyor, kardiyak etkiler de oluşturabiliyor”