Suriye muhalefeti ve insan hakları örgütleri, ABD Senatosu’nda konuşan “Mezar Kazıcı” kod adlı Suriyeli gizli tanığın ifadelerini, Beşşar Esed rejimi tarafından yapılan soykırıma yönelik “yeni bir suçlama” ve savaş suçlularına karşı yürütülen davalarda yasal olarak kullanılabilecek “yeni bir delil” olarak değerlendirdi.
CNN’nin haberine göre, 8 Haziran’da “Mezar Kazıcı” olarak bilinen tanık, Suriye’ye ilişkin bir oturum sırasında ABD’li senatörler önünde yaptığı konuşmada Esed rejiminin, Suriye’deki hapishanelerde tutuklulara yönelik gerçekleştirdiği katliamlar hakkında bilgi verdi.
“Mezar Kazıcı”, ABD’li senatörleri bilgilendirmenin öncesinde, Batı Almanya’nın Koblenz kentindeki Suriye Savaş Suçları Mahkemesi’nde insani suç işlemekten hüküm giyen eski istihbarat görevlisi Enver Raslan’ın davasında da benzer bir ifade verdi.
Suriye’de 2011-2018 yılları arasında bir toplu mezarda çalışan “Mezar Kazıcı”nın tanıklığı, başka bir itirafçı olan “Caesar”ın rejimin tutuklulara karşı işlediği savaş suçu ve vahşetine ilişkin ifadeleri ve sızdırdığı fotoğraflar ile örtüşüyor.
Esed rejiminden 2013’te kaçan “Caesar” kod adlı eski askeri polis, beraberinde rejiminin işlediği insanlık suçları ve tutuklulara yapılan işkenceleri gösteren 55 bin fotoğraf sızdırmıştı.
Şam Belediyesinin sivilleri gömmekle görevli eski bir çalışanı olan “Mezar Kazıcı” kod adlı tanık, ABD senatörleri önündeki konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bombardımanlar ve işkencelerle hayatını kaybetmiş ve sayıları 300 ile 600 arasında değişen kişileri taşıyan 3 büyük kamyon haftada iki kere geliyordu. Haftada iki kere de 4 küçük kamyon en çirkin şekilde hayatına son verilen 30 ila 40 kişinin cesedini getiriyordu.”
Suriye muhalefeti ve insan hakları örgütlerinden önemli isimler “Mezar Kazıcının” tanıklığına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
“Bu katliamlar UCM’nin yolunu açar”
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Salim el-Muslat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Mezar Kazıcı’nın ortaya çıkardığı katliamların, Esed rejiminin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) cezalandırılması ve adaletin sağlanmasının yolunu açtığını söyledi.
Muslat, “Mezar kazıcının tanıklığı, Suriyelilerin Esed rejimi ve güvenlik servisleri yöneticilerinin talimatıyla kasten öldürüldüğüne dair kanıtlar içeriyor.” şeklinde konuştu.
“Caesar”ın getirdiği görüntüler ve “Mezar Kazıcı”nın anlattıklarıyla, Esad rejiminin suçlarının tüm dünyaya ifşa olduğunu söyleyen Muslat, binlerce korkunç suçu işleyen Esed rejimine karşı, Suriye halkı için adalet getirecek ve onları bu acıdan kurtaracak herhangi bir uluslararası caydırıcılığın bulunmadığını dile getirdi.
Muslat, “Esed’in yargılanmasının ertelendiği her gün, rejim için daha fazla tutukluyu tasfiye etmek ve yeni suçlar işlemek için bir fırsat doğuyor. Uluslararası toplumun, bu rejimin kurnazlık ve küstahlığına aldırmadan siyasi bir çözüm için ısrar etmesinin zamanı geldi.” ifadelerini kullandı.
“Mezar Kazıcı’nın anlattıkları ürkütücü”
Suriye Yüksek Müzakere Heyeti Başkanı Enes el-Abde, “Esed rejiminin, Suriye halkına karşı vahşeti, ağır ihlalleri ve soykırım suçlarının boyutu ister soruşturma komisyonlarının belgeleriyle, ister ‘Mezar Kazıcı’ ve ‘Caesar’ın da aralarında bulunduğu tanıkların ifadeleriyle olsun günden güne ortaya çıkıyor.” dedi.
Abde, “Mezar Kazıcı’nın anlattıkları şoke edici ve ürkütücü, doğruluğuna ve bundan daha fazlası olduğuna kesinlikle inanıyoruz; Suriye’de yaşananların şimdiye kadar ortaya çıkanlardan çok daha büyük olduğunu vurguluyoruz. Her hafta bin ila beş bin kişi toplu mezarlara gömülüyordu.” diye konuştu.
Rejimin kurbanlarının sadece Suriyelilerden değil diğer milletlerden de olduğuna dikkati çeken Abde, “Yaşanmış ve yaşanıyor olanlar, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana insanlığa karşı işlenen en büyük suçtur. Ne yazık ki halen rejimle normalleşmeyi ve onunla diplomatik ilişkileri yeniden başlatmayı düşünen ülkeler var.” ifadelerini kullandı.
Abde, “Suriye devriminin tüm kurumlarının ve Suriye sivil toplum ve insan hakları örgütlerinin bu tanıklıkları en geniş ölçekte yayması, tanıkları desteklemesi, kanıt toplaması ve Suriye halkına karşı işlenen suçun boyutunu gözler önüne sermesi gerektiğini” kaydetti.
Rejimin kurbanları için adalet çağrısı
“Mağdurlara adalet” çağrısında bulunan Abde, tüm suç delillerinin, Suriyeli ve Suriyeli olmayan kurbanlara karşı işlenen suçlara ceza verilmesi ve adaleti sağlamak amacıyla mahkemelerde hesap verebilirliğin yolunu açması gerektiğini belirtti.
Rejim kurbanlarının ve aileleri için adaletin sağlanmasının, sürdürülebilir barışa, BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanan siyasi çözüme ulaşmak, siyasi geçiş sürecini güvence altına almak ve yeni Suriye devleti için bağlayıcı bir anayasa metni ile geçiş dönemi adalet sürecini sağlamak için bir ön koşul ve zorunluluk olduğunu belirten Abde, şunları kaydetti:
“Şam’da soykırım rejimi (Esed rejimi) var olduğu sürece, Suriyeliler şehirlerine ve köylerine gönüllü olarak dönme konusunda kendilerini güvende hissedemez. Bu rejim, bölge ve dünya için de bir tehdit teşkil ediyor. Bu dünya, Şam’da hüküm süren çetenin gölgesinde huzur bulamayacak.”
“Bu suçları belgelemek için rejim içinden insanlara ihtiyaç var”
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Başkanı Fadıl Abdulgani, tanıklığın “hukuki boyutuna” işaret ederek, “Suriye’de çok sayıda toplu mezar var ve SNHR bu mezarları defalarca belgeledi.” dedi.
Mezarların sayısının çok olduğu için yerlerinin belirlenmesinin zor olduğuna işaret eden Abdulgani, gözaltı merkezlerinde tutulanlar başta olmak üzere çok sayıda kurbanın katledildiğini ve daha sonra gömüldüğünü ya da tasfiye edildiğini söyledi.
Abdulgani, “Her emniyet ve Şebbiha (Esed rejimi destekçisi milisler) grubu bir mezarlık işletiyor ve öldürdüklerini oraya gömüyor. Ayrıca cesetleri yakmak için kurdukları mekanizmaları da var ve bu suçları belgelemek kolay değil. Bu, rejimin içerisinden insanlara ihtiyaç olan karmaşık bir süreç.” şeklinde konuştu.
“Mezar Kazıcı’nın” bu konuda çalıştığını belirten Abdulgani, gizli tanığın mezarlar konusundaki tanıklığı, rejimin işlediği ihlallere, suçlara ve bu kişilerin nasıl öldürüldüğüne dair yeni bir delil oluşturduğunu aktardı.
Abdulgani, şunları kaydetti:
“Kurbanlar rejimin kontrolü altındaki bölgelerde öldürüldü, rejim onları koruyamadı ve kaybolmalarına ilişkin soruşturma açmadı. Bunlar yaşanırken bu insanlar rejimin sorumluluğu altındaydı. Tabi ki bu, rejimin güvenlik unsurlarına suç işleme emri vermediği varsayımına dayanıyor. Ancak rejimin onları öldürme ve mezara atma emrini verdiğini tahmin ediyoruz.”
Cesetlerin mezardan çıkarılmasının ve uygun şekilde gömülmeleri için ailelerine teslim edilmesinin önemine işaret eden Abdulgani, bunun ayrıca yasal bir durum olduğunu ifade etti.