Rejim ordusu ve İran destekli gruplar, Rusya’nın desteğiyle, iç savaşta muhaliflerin kontrolündeki bölgelere düzenledikleri şiddetli saldırılarda milyonlarca sivili yerinden etti.
Rejim, 2018’de “10 Numaralı Yasa” ile tüm vatandaşlardan bir ay içinde bizzat yerinden başvurarak mal beyanında bulunmasını istedi ve aksi takdirde mallara el koyabileceğini ilan etti.
Başkent Şam’ın Doğu Guta bölgesinde bu şekilde, bölgeden kaçan bireylere ait taşınmaz malların bir bölümüne el konuldu.
Rejim, aynı uygulamayı şiddetli saldırılarla nüfusun büyük bölümünü göç ettirdiği İdlib ve Hama kırsallarında uygulamaya başladı.
Rejimin güvenlik güçleri ve Baas Partisi yöneticilerinin de yer aldığı komiteler, Haziran 2020’den bu yana tespit ettikleri arsaların ve bahçelerin kullanımını, yakınlarına ve destekçilerine “açık artırmalar” üzerinden aktarıyor.
Rızası aranmayan mülk sahiplerinin, geride bıraktığı taşınmazlarının kullanımını istediği kişilere devretmesi veya işletme için vekalet verme talepleri ise genellikle reddediliyor.
Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) konuyla ilgili son raporunda rejimin bu ay İdlib’in güneyi ve Hama’nın kuzeyinde toplam 570 bin dönüm arazinin “bir yıllığına kiralanması için 3 ayrı müzayede” düzenleyeceği bildirildi.
“Bu şartlarda geri dönmeyi düşünmeleri imkansız”
Uygulamanın diğer illere genişletebileceğinden endişe eden SNHR Direktörü Fadıl Abdülgani, “Rejim, sivilleri yerinden ederek pek çok kazanç elde ediyor. Muhalif olarak gördüğü bu insanlardan kurtulup mülklerinin kontrolünü eline geçiriyor.” dedi.
“Hukuki açıdan rejimin bu uygulamalarını mülkiyet hırsızlığı ve yağmalama olarak görüyoruz. Mülkiyet hakkının ihlali anlamına geliyor.” diyen Abdülgani, rejimin kendisine yeni gelir kaynağı elde etmek için bu uygulamaya başvurduğunu, aynı zamanda milis güçleri Şebbiha ve destekçilerini ödüllendirmek, muhalifleri de cezalandırmak istediğini belirtti.
Abdülgani, rejimin taşınmazları ve arazileri kontrolüne almasının mültecilerin ve yerinden edilmişlerin geri dönüşünün engellenmesinde büyük sorun teşkil ettiğini vurgulayarak, “Rejim, bu insanların gelir kaynağı olan arazilerini kontrol ederken bunlar nasıl ülkeye geri dönecek? Ne iş yapacaklar? Nerede yaşayacaklar? Zaten maddi durumları da iyi değil. Bu şartlarda geri dönmeyi düşünmeleri imkansız.” değerlendirmesini yaptı.
Rejimin, yerinden ettiği ve göçe zorladığı Suriyelilerin geri dönmesini istemediğini söyleyen Abdülgani, “Hatta onların geri dönmemesi için elinden geleni yapıyor. Onları istemiyor. Geri dönenler hakkında da pek çok hak ihlalleri kaydediliyor. Rejimin taşınmazlara yönelik çıkardığı yasalar da milyonlarca Suriyelinin aleyhinde.” ifadelerini kullandı.
“Geri dön çağrısı ile sahadaki uygulamalar uyuşmuyor”
Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde ekonomi ve yerel yönetimler konusunda çalışmalar yürüten Eymen Dasuki de “Rejimin çıkardığı bu yasalar, kendi anayasasının maddelerine aykırı.” dedi.
Rejimin muhalif gördüğü halkın topraklarına dönmesini istemediğini ifade eden Dasuki, “Yerinden ettiği sivillere geri dönün çağrısıyla sahada uyguladığı dışlayıcı ve intikamcı adımlar birbiriyle uyuşmuyor. Rejimin sadece ona karşı çıkmayanların geri dönüşüne izin verdiği anlaşılıyor.” diye konuştu.
Dasuki, rejimin gönüllü geri dönüşleri engellediğini belirterek, “Rejim, kendine destek veren ve ileride varlığına tehlike oluşturmayan bir demografik yapı oluşturmak istiyor. Muhalif olanları cezalandırıp destekçilerini ödüllendiriyor.” yorumunu yaptı.
Mevcut uygulamaların gönüllü geri dönüş imkanlarını azalttığına dikkati çeken Dasuki, “Rejim, demografik yapıyı değiştirip finans kaynaklarını da güçlendirmek istiyor.” dedi.
Rejimin söylemi ve uluslararası çağrılar
2011 öncesi nüfusu 22-23 milyon civarındaki ülkede Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (BMMYK) verilerine göre 6,6 milyon Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisine (OCHA) göre, 6,5 milyondan fazla kişi ise ülke içinde yerinden edildi.
Rejimin Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, 20 Ekim’de yaptığı açıklamada, ülkesine dönmek isteyenlere kapıların açık olduğunu, bu konuda kolaylık sağlayacaklarını, ilgili kurumların altyapı çalışmaları yaptığını ve rejimin 21 kez çıkardığı genel af yasalarının Suriyelilerin geri dönüşlerini kolaylaştırdığını savunmuştu.
BM ve Avrupa Birliği başta olmak üzere çok sayıda uluslararası örgüt ve sivil toplum kuruluşu ise Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşü için Esed rejiminin gerekli şartları sağlaması çağrısında bulunuyor ancak özellikle Lübnan’dan gerçekleşen geri dönüş denemelerinde rejimin çok sayıda hak ihlalinde bulunması raporlara yansımıştı.
Son olarak Esed rejimi, 26 Ekim ve 5 Kasım’da Lübnan’daki kamplardan yüzlerce kişinin Suriye’ye döndüğünü duyurmuş ancak durumlarına ilişkin ayrıntılı bilgi vermemişti.