Hollande, P&G’nin ana sponsorluğunda Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından Sapanca’daki bir otelde düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci gününde “Yeni Küresel Düzen ve Gelecek” konulu oturumda konuştu.
Tüm dünyada bazı tedirginlikler olmasına rağmen ümitlerin devam ettiğini belirten Hollande, Rusya-Ukrayna Savaşı’na değindi.
Hollande, savaşın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kararı olduğunu, komşusunun topraklarını işgal etmesinin tüm dünyayı şaşırttığını söyledi.
Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Putin ile sıklıkla görüştüğünü dile getiren Hollande, “2014’teki ilk Ukrayna savaşından sonra dolaylı veya dolaysız bir girişimin olacağını düşünüyordum. O da Ukrayna’yı, Rusya’nın kontrolü altına koymak. Birkaç hafta sürecek olan savaş esasında birkaç ay daha sürecektir. Zira temeller bile birleşmemiştir ki bir müzakere başlasın. Müzakerelerin başlaması uzun sürecektir.” diye konuştu.
Hollande, 4 bölgenin ilhak edilmesinin Batılılar ve Ukrayna tarafından kabul görmediğini belirterek şöyle devam etti:
“Uluslararası toplum, burada derin bir çatışmaya yer veremez, uluslararası hukukun ihlal edilmesini kabul edemez. Diğer taraftan, Rus ordusunun askeri kayıpları var, Ukrayna’nın karşı saldırıları başarılı oluyor. Ukraynalıların ve Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin bir zafer beklediğini görüyoruz. İki inatlaşma var karşımızda, iki irade karşı karşıya duruyor. Dolayısıyla bu çatışmanın çok hızlı bir şekilde biteceğini düşünemeyiz. Muhakkak ki kış, operasyonları donduracak ama savaşı durdurmayacaktır. Şunu sormamız lazım; acaba ilk baharda yeni koşullar mümkün olabilir mi? Putin, uluslararası izolasyonundan çıkmak isteyecek mi yoksa tam tersine başka bir şey mi yapacak? Her zaman kitle imha silahlarını kullanacaklarını tehdit olarak söylüyor. Batılı toplumları etkilemek için aynı zamanda büyük bir savaşın ortaya çıkacağını bile söyleyerek tehdit ediyor. Fakat biz biliyoruz ki nükleer caydırıcılık kuralları taktik bir silah kullanmasına yer vermeyecektir. Onun için önemli olan korkutmak, tehdit etmek; silah kullanmak değildir.”
ABD Başkanı Joe Biden’ın bu savaş konusundaki tutumuna değinen Hollande, kasım ayında Amerikan Kongresi’nde yapılacak seçimlerin önemine işaret etti.
Savaşın etkilerinden de bahseden Hollande, doğal gaz tedarikindeki sıkıntıları, tüm dünya ekonomilerindeki daralmayı ve enerji fiyatlarındaki etkileri anlattı.
“Şu anda bir resesyon durumu var”
Hollande, ABD’de ve Avrupa’da enflasyonun yerleştiğini belirterek, “Bu enflasyonu biz daha önce 30 yıl boyunca görmemiştik. Bu enflasyona ilaveten şu anda bir resesyon durumu var. Hem ABD’de hem de Avrupa’da bildiğiniz gibi faiz oranları artacaktır ve dünyada ticaret yavaşlayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Çin’de bir büyüme yavaşlaması olacağını öngördüğünü söyleyen Hollande, Afrika ülkelerinde de gıda maddeleri ve borçlanma açısından tedirgin edici bir durumun hakim olduğunu ifade etti.
Hollande, Avrupa’nın enerji tedariki konusunda bir arada kalmaya devam edip etmeyeceğinin merak konusu olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Almanlar bugün gaz açısından en bağımlı ülke, acaba öncelikle bir arayış içine mi girecekler yoksa bunu tek başlarına mı yoksa partnerleriyle mi yapacaklar? Bir soru daha var. ABD, bu enerji durumundan yararlanıyor çünkü ABD, sıvılaştırılmış gaz satıyor. İlk petrol üreticileri, fiyat göreceli olarak yüksek ama ABD bu rantı bu şekilde muhafaza mı edecekler yoksa petrol üreten ülkelere baskı yapıp fiyatları düşürüp daha fazla miktar gelmesini mi bekleyecekler? Ama şu anda pek bir şey yapamadılar. Kabul edelim; 2023’te ekonomik durum çok daha karmaşık olacaktır ve büyüme oranları gittikçe zayıflayacak hatta sıfır düzeyinde olacaktır. Bütün Avrupa ve Amerika’da bir resesyon görülecektir.”
Ukrayna’nın işgaliyle Avrupalıların artık korunma ihtiyacı hissetmeye başladığına işaret eden Hollande, “Daha özerk olmak isterler ve aynı zamanda NATO’da daha sıkı bir politika gütmeye çalışacaklar. NATO’nun artık daha belirli, daha iyi donatılmış bir organizasyon olmasını mı isteyecekler ki bu tür saldırılara hazır olsunlar… Dolayısıyla İsveç ve Finlandiya NATO’ya katılmak istemişlerdir, Türkiye isterse katılacaklardır.” dedi.
Hollande, ABD’nin dünya sahnesine yeniden çıktığını dile getirerek, “ABD, hem Avrupa’da hem Asya’da bir ittifak sistemi kurmak istemekte. Savunma partnerlerini artırmak için yeni ülkeler arayışındalar. Bunu Asya’da, Amerikalıların girişimlerinde görüyoruz. Asya’da bir direnç sağlamak istiyorlar Çin niyetlerine karşı.” diye konuştu.
Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonraki başka bir felaketin “iklim şokları” olduğunu söyleyen Hollande, bütün ülkelerin karbon emisyonunu azaltmak için yoğun çaba sarf ettiğini belirtti.
Sanayicilerin karbonsuzlaşma, sera gazı üretiminin önlenmesi ve yenilenebilir enerji üretim sistemlerine ulaşmaya odaklandığını ifade eden Hollande, “Karbon emisyonlarını azaltmak isteyen ülkeler, artık fosil enerji kullanmayacak ve üretim ile taşımacılıkta inovasyon yapmak isteyen ve bu gayreti sarf etmek isteyen ülkeler, rekabetçi konumuna geleceklerdir. Teknolojilerini ihraç edecekler ve ürünlerini farklı yerlerde satabilecekleri gibi halklarına daha iyi refah sağlayabilecekler.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin, coğrafi konumu nedeniyle büyük bir avantajı var”
Dünyada ticaretin her zaman olacağını ifade eden Hollande, birçok ülkenin iradesinin de bu ticareti devam ettirme yönünde olduğunu dile getirdi.
Hollande, artık faaliyetlerin tüketim yerlerine daha yakın bölgelere kaydığına işaret ederek şöyle dedi:
“Türkiye’nin, coğrafi konumu nedeniyle büyük bir avantajı var. Birçok faaliyet Türkiye’de yapılabilir. Bu faaliyetlerin çoğu şimdiye kadar Asya’da ya da başka ülkelerde yapılıyordu. Bu bağlamda Avrupa çok büyük bir zorlukla karşı karşıya. Birliği var, aynı zamanda değişimi de söz konusu. Enerji, savunma konuları da var. Acaba egemenliğini nasıl sağlayacak, nasıl korunacak? Şimdi bütün bu sorulara cevap verebilmek için Avrupa’nın hem birlik içinde olması gerekir, her ne kadar içinde çelişkiler varsa da açık olmalı. Prag’daki toplantı düşündüğümüzden daha büyük bir organizasyondu. Önümüzdeki bütün zorluk ve meydan okumalara karşı mücadele edebilmek için Avrupa’nın çok geniş bir çerçevesi ve farklı coğrafyası olması gerekir, tek para birimi gibi. Türkiye bu açıdan duruma bakmalıdır çünkü geleceği Avrupa’dadır.”