Benyair, İrlanda’nın “The Journal” haber sitesi için yazdığı makalede, Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları örgütlerinin, İsrail hükümetinin işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirdiği eylemleri “apartheid (sistemsel ayrımcılık)” olarak sınıflandırmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Eski Başsavcı olarak kariyerini İsrail’in en acil hukuki sorularını analiz ederek geçirdiğini kaydeden Benyair, İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgalinin görev süresi boyunca ve sonrasında “temel bir ikilem” olduğunu belirtti.
Acilen düzeltilmesi gereken büyük bir adaletsizlik
Benyair, İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki hegemonyasının “acilen düzeltilmesi gereken büyük bir adaletsizlik” olduğuna işaret ederek, “Battığı siyasi ve ahlaki derinlikler nedeniyle, büyük bir üzüntüyle ülkemin artık bir apartheid rejimi olduğu sonucuna varmak zorundayım. Uluslararası toplumun da artık bu gerçeği kabul etmesinin zamanı geldi.” ifadelerini kullandı.
İsrailli yetkililerin, 1967’den bu yana işgali “barışçıl bir çözüm bulunana kadar geçici olduğunu” iddia ederek “haklı çıkardıklarını” kaydeden Benyair, ancak üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen İsrail’in bu kontrolü bitirmeye niyetli olmadığını vurguladı.
Yahudileştirme politikasıyla, Filistinliler evlerinden çıkmaya zorlanıyor
Eski Başsavcı, işgalin “kalıcı bir gerçek” olduğunu ve başka türlü bir sonuca varmanın imkansızlığını vurgulayarak, bunun “iki farklı halkın eşit olmayan haklarla yaşadığı tek devlet gerçeğini gösterdiği” tespitinde bulundu.
İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te uyguladığı ayrımcı yerleşim politikalara da dikkati çeken Benyair, şunları kaydetti:
“Uluslararası hukuku ihlal eden İsrail, 650 binden fazla Yahudi vatandaşını Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşim birimlerinde yaşamaları için transfer etti. Bu yerleşimler, Filistin köylerini çevreleyen alanlarda, Filistin topluluklarını kasıtlı olarak birbirinden ayırarak, nihayetinde bitişik bir Filistin devleti olasılığını önlemek için kuruluyor. Doğu Kudüs’teki ayrımcı mülkiyet yasaları, devlet destekli bir şehri Yahudileştirme politikasıyla Filistinlileri evlerinden çıkmaya zorluyor.”
Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddeti
Benyair, şöyle devam etti:
“Batı Şeria’nın C Bölgesi’nde, Filistinli toplulukları topraklarından sürmek için ayrımcı planlama yasaları kullanılıyor. Bu topluluklar, yetkisiz ileri karakollardan (İsrail yasalarına göre bile yasa dışı) gelen bir yerleşimci şiddeti seliyle karşı karşıya ve şiddetin failleri ya çok az bir sonuçla karşılaşıyor ya da hiç karşılaşmıyor.”
Apartheid sisteme direniş girişimleri ve İsrail’in “terörist” yakıştırması
Benyair, Filistinli sivil toplum gruplarının “apartheid sisteme direnmeye yönelik her türlü girişiminin” İsrail tarafından yoğun bir şekilde denetlendiğinin ve “sahte bir şekilde terörist olarak adlandırıldığının” altını çizdi.
İsrail hükümetlerinin, bir Filistin devleti kurma niyetleri olmadığını açık şekilde teyit ettiğine dikkati çeken Benyair, “Başka bir halk üzerinde apartheid uygularsanız, liberal bir demokrasi olamazsınız. Bu bir çelişkidir çünkü tüm İsrail toplumu bu adaletsiz gerçekliğin suç ortağıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Eski Başsavcı, görev yaptığı sürede yasa dışı yerleşimlerin inşasında üstlendiği role ilişkin de şunları kaydetti:
“İşgal altındaki topraklardaki yasa dışı yerleşimleri İsrail hükümeti kabinesi onaylar. Yerleşimlerin genişlemesini sağlayan yol gibi altyapı inşası için Filistinlilere ait şahsi toprakların kamulaştırılmasını onaylayan da Başsavcı rolündeki bendim.”
Sahadaki statüko için “ahlaki iğrençlik” nitelemesi
Sahadaki statükoyu “ahlaki bir iğrençlik” olarak nitelendiren Benyair, uluslararası toplumun, İsrail’i sürdürmekte olduğu apartheid rejimi için sorumlu tutacak anlamlı adımlar atmakta gecikmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Benyair, makalesinde “apartheid” vurgusunu yineleyerek, “Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında, milyonlarca Filistinliyi medeni ve siyasi haklarından kalıcı olarak mahrum bırakan İsrail’dir. Bu bir İsrail apartheididir.” ifadelerini kullandı.
Af Örgütünün “apartheid” raporu
Uluslararası Af Örgütü, 1 Şubat’ta işgal altındaki Doğu Kudüs’te düzenlediği basın toplantısında, “İsrail’in Apartheid Rejimi: Filistinlilere Yönelik Irksal Ayrımcılık ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar” başlığıyla hazırladığı 280 sayfalık detaylı raporunu duyurmuştu.
İsrail’in Filistinlilerin haklarını kontrol ettiği tüm bölgelerde, Filistinlilere karşı uyguladığı baskı ve tahakküm sistemine geniş detaylarıyla yer verilen araştırma raporunda, “apartheid suçunun” İsrail ve işgal altındaki Filistin toprakları ile yerinden edilerek diğer ülkelere sığınan Filistinlileri kapsayacak kadar geniş olduğu vurgulanmıştı.
Apartheid sistemi, uluslararası hukuka göre, bir ırksal grubun diğer bir ırksal grup üzerinde kurduğu kurumsallaşmış ve sistematik baskı ve tahakküm rejimi olarak tanımlanıyor. Ciddi bir insan hakları ihlali sayılan apartheid, uluslararası kamu hukukuna aykırı kabul ediliyor.