To Vima gazetesine konuşan Papandreu, Türkiye ve Yunanistan’ın 2004’te kıta sahanlığı sorununu çözmeye çok yakın olduklarını ileri sürerek, “Ancak ardından seçimler geldi.” diye konuştu.
İkili ilişkilerde diyaloğun önemini vurgulayan Papandreou, “Diyalog korkusu bir güçsüzlük hissi oluşturur. Üçüncü tarafların aracı olarak karışması için alan yaratır, ama beklenildiği gibi kendi çıkarlarıyla.” ifadelerini kullandı.
Papandreu, Türkiye ve Yunanistan arasında iletişim kanallarının açık olmasının önemli olduğunu belirterek, “İki taraf arasında en üst düzeyde iletişim önceden, hükümetin göreve başlamasının ardından talep edilmeliydi. Eğer (bu iletişim) olsaydı, belki de bugünkü gerginlik düzeyi olmazdı.” değerlendirmesinde bulundu.
Papandreu, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kara sularını 12 mile çıkarmasının ancak sonucu Uluslararası Adalet Divanına varacak şekilde, üzerinde uzlaşılmış bir anlaşma ve inisiyatif ile birleştirilmesi halinde mantıklı olacağını savundu.
Yunanistan’ın üçüncü ülkelerle kurduğu ittifaklara ilişkin de değerlendirmede bulunan Papandreu, şu ifadeleri kullandı:
“Tecrübem gösterdi ki ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ mantığındansa pozitif gündem daha özlü faydalar sağlıyor. Bunu, kendi arzularını gizlemek için birçok kez Yunanistan’ı öne sürdüklerinde ya da silah sistemleri satmak için Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginliğe yatırım yaptıklarında, Helsinki döneminde de çok iyi gördük. Gerçekte, Yunanistan, Türkiye ve Avrupa için pozitif bir gündem oluşturduk ve sunduk. Bunun sonucunda da bugün (Güney) Kıbrıs Avrupa Birliği (AB) üyesi.”