Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu “Dünya Eğitim İnovasyon Zirvesi’ne (WISE) 11” katılan White, AA’nın sorularını yanıtladı.
Yapay zeka çağında gazeteciliğin geleceğinin “iyi ve güvenli” olacağını kaydeden White, bunun için temel değerlere bağlı olunması, üretilen haberlerin doğru ve güvenilir olması gerektiğini söyledi.
White, gelecekte gazetecilerin kendi ahlaki değerlerine ve iş ahlakına bağlı kalmalarının önemine işaret ederek, “Gazetecilerin, kasıtlı kafa karışıklığının, dezenformasyonun ve sıklıkla kötüye kullanılan iletişimin olduğu bir dönemde insanların dünyayı anlamalarına yardım eden hareketin bir parçası olmaları gerekiyor.” dedi.
Gelecekte yapay zekanın haber üretmesinin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine White, gazeteciliğin birçok alanda yapay zekadan faydalandığını dile getirdi.
White, yapay zekanın gazetecilerin daha fazla araştırma ve analiz yapabilmesini sağlayacağını belirterek, “Yapay zekanın, hizmet ettiği topluluğun nüanslarını anlayan, iyi yetenekli bir muhabirin sosyal zekasının yerini alması mümkün değildir.” dedi.
“Batı medyasında bu konunun ele alınışında eşit bir yaklaşım göremiyoruz”
White, gazetecilerin Gazze’de olup biteni aktarırken kullandıkları terimlere ve bağlama çok dikkat etmeleri gerektiğini vurguladı.
Gazze’de kaybedilen canların kim olduğunun incelenmeye değer olduğunu belirten White, “Özellikle Batı medyasında bu konunun (Gazze) ele alınışında eşit bir yaklaşım göremiyoruz.” dedi.
İsrail’in rehin aldığı kişilerin “rehine” değil “tutuklu” olarak belirtildiğini kaydeden White, bu dilin kullanılmasının “kabul edilemez önyargıyı, basmakalıbı ve ayrımcılığı” barındırdığını dile getirdi.
White, medyanın çoğu zaman bunun farkında olmadığına dikkati çekerek, bu farkındalık eksikliğinin büyük sorun olduğunu vurguladı.
“Gazze savaşında ilk kez medyanın seçim yapmakta zorlandığını görüyoruz”
İsrail’in yabancı basın mensuplarının Gazze’ye girişine izin vermemesini değerlendiren White, “Her zaman çatışma ve benzeri alanlarda olduğu gibi, bunun nedeni gazetecilerin olup biteni incelemeye yaklaşmasını istememeleridir.” diye konuştu.
White, siyasi liderlerin, gazetecilerin tam olarak neler olup bittiğini anlatmalarını istemediklerine işaret ederek, bir çatışmada tüm tarafların mesajı kendi çıkarlarına uyacak şekilde manipüle etmek için ellerinden geleni yaptığını söyledi.
“Gazze savaşında ilk kez medyanın, açık ve önemli soruların sorulduğu konuları nasıl haberleştireceği hususunda gerçekten seçim yapmakta zorlandığını görüyoruz.” diyen White, uluslararası insancıl hukukun rolünün, şiddet mağduru insanlara ve sivillere yönelik muameleye ilişkin soruların sadece bir tarafın değil, olaya dahil olan herkesin hesap vermesi ve insanlığın temel değerlerine gerçekten saygı gösterilmesi olduğunu dile getirdi.
“Medya, kamuoyunun bu savaşla ilgili açık kaygılarına yanıt vermekte başarısız oldu”
White, Batı’daki bazı medya kuruluşlarının İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin tutumuna işaret ederek, “Pek çok Avrupa medyasının ve birçok Batı medyasının, bu savaşın aktarılma biçiminde İsrail çıkarlarına yönelik ağır önyargıya sahip olduğunu görmek gerçekten hayal kırıklığı yaratıyor.” ifadelerini kullandı.
Bunun, “medyanın hikayeyi dürüst ve doğru şekilde anlatmak için çok daha fazlasını yapması gerektiğini” gösterdiğini kaydeden White, Gazze’de yaşananların “dünya çapında iyi anlaşılan küresel bir çatışma” olduğunu, Avrupa’nın ve dünyanın dört bir yanındaki büyük şehirlerde gösteri ve protestolara binlerce insanın katılmasının bunun kanıtı olduğunu vurguladı.
White, Gazze’de yaşananın “küçük bir yerel anlaşmazlık” olmadığını kaydederek, “Medyanın, dünya başkentlerinin sokaklarında milyonlarca insan tarafından ifade edilen, gerçekte olup bitenlerin kabul edilemez olduğu yönündeki yaygın kamuoyu kaygısını doğru şekilde yansıtması iyi olacaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Gazze’deki “insani ara”nın medyanın baskısıyla değil insanların protesto yaparak gerçekleştiğini kaydeden White, şunları kaydetti:
“Medya, kamuoyunun bu savaşla ilgili açık kaygılarına yanıt vermekte başarısız oldu, bunun bedelini ağır ödeyecektir. Çünkü yine, kendi bakış açılarını yansıtacak şekilde güvenebilecekleri bilgileri sunabilmek, halkın medyaya ve gazeteciliğe olan güveninde temel bir çöküş anlamına geliyor.”