İstanbul’da devlet memuru İbrahim Etem ve Mediha Uygur çiftinin ilk çocuğu olarak 15 Ocak 1925’te dünyaya gelen Uygur, ilk öğrenimine Pendik’te başladı, 1936’da Büyükada İlkokulu’ndan mezun oldu.
Galatasaray Lisesi’nin Latince Bölümü’nü 1944’de tamamlayan Uygur, aynı yıl girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden 1948’de mezun oldu. 1948-1949’da yedek subay olarak askerliğini yaptı.
Nermi Uygur, 1950’de İstanbul Üniversitesi’nde asistan olarak göreve başladı. 1952’de kültür bilimlerinin varlık yapısı ve yöntemine dayalı doktora teziyle “Felsefe Doktoru” unvanını aldı.
Türkiye’de felsefe doktorası yapan ilk isim oldu
Türkiye’de felsefe doktorası yapan ilk felsefecilerden biri olan Uygur, kendi ifadesi ile bilgi ve görgüsünü artırmak için İstanbul Üniversitesi tarafından 1952-1954’te yurt dışına gönderildi. Almanya, Fransa ve Belçika’da Görüngübilim (Fenomonoloji) üzerine araştırmalar yaptı.
Uygur, Almanya’daki incelemelerini, 1960 ve 1966’da aldığı Alexander von Humboldt bursuyla sürdürdü. Türkiye’ye dönüşünde “Husserl’de Başkasının Ben’i” teziyle doçent olan Uygur, 1979-1981’de Almanya’da Wuppertal Üniversitesi’nde konuk profesör oldu. Burada mantık, dil, sanat, kültür felsefesi ağırlıklı dersler verdi.
Usta felsefeci, ayrıca 1954’te Brüksel’de, 1958’de Venedik’te, 1968’de Viyana’da ve 1978’de Dusseldorf’ta düzenlenen Uluslararası Felsefe Kongreleri ile 1983’te Würzburg’da toplanan Uluslararası Çok-Kültürlülük Konferansı’na katıldı.
İstanbul Üniversitesi’nde 1981-1990 arasında da Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanlığı yapan Nermi Uygur, burada Antik ve Çağdaş Felsefe Tarihi, Dil ve Kültür Felsefesi, Bilim Felsefesi, Felsefe Metinleri Semineri, Analitik Felsefe Seminerleri derslerini verdi.
Dünya Yazarlar Birliği, Türk Dil Kurumu ve Türk Fizik Derneği üyeliği bulunan Uygur, Dağcılık Kulübü’nün de ilk üyelerinden oldu.
Türkiye Bilimler Akademisi Hizmet Ödülü aldı
Uygur, felsefe alanınca denemeci anlayışın Türkiye’deki öncüsü sayıldı. Kendisine Türkiye’de felsefenin kurumlaşmasına ve Türkçe’nin felsefe dili olarak gelişmesine katkılarından ötürü 2000’de Türkiye Bilimler Akademisi Hizmet Ödülü verildi.
Uygur, 1992’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden emekliye ayrıldı. Emekliliğin ardından Marmara Üniversitesi’nde düşünce-sanat ilişkileri üzerine yüksek lisans ve doktora dersleri ile seminerler vermeye devam etti.
Dünyayı, felsefeyi, kültürü sorgulama serüvenini denemeler şeklinde kitaplaştıran Uygur’un 1960’lardan itibaren yazıları yurt dışında da yayımlanmaya başladı.
Türk felsefe ve düşünce tarihinde önemli bir yeri olan Nermi Uygur, 21 Şubat 2005’te kalp yetmezliğinden İstanbul’da vefat etti.
Dil, felsefe, varlık, kültür ve sanat ve benzeri konularda çok sayıda eser kaleme aldı
Mehmet Akkaya, “Dil ve Kültür Bağlamında Nermi Uygur’un Felsefe Anlayışı” başlıklı tezinde, “Nermi Uygur, felsefenin temeli olan düşünceye ve düşünmeye önem verir. Düşünmeyi özgürlükle eş değer görür. Uygur’a göre bir yerde düşünme varsa özgürlük var demektir. Bir insanın özgürlüğü istediğini yapmasında değil, düşünme eyleminde etkin olmasındadır. Düşünmeyi ve özgürlüğü dilden giderek yalnızca bilinçli insana özgü olarak gören Nermi Uygur, bu nedenle susmanın ve dolayısıyla susturmanın suç olduğunu iddia eder.” ifadelerine yer vermiştir.
Tuğba Koçyiğit ise “Nermi Uygur’un Dil Anlayışı” başlıklı tezinde şunları kaydetti:
“Dil konusu, Nermi Uygur’un genel felsefe çalışmaları içinde üzerine fazla eğildiği konulardan biridir. Ancak Uygur, dilin kökeni ya da doğası sorunu ile ilgilenmemiştir. ‘Dilin Gücü’ adlı eserinde Uygur, bir dil anlayışı ortaya koymak için köken sorununu ele almanın gereksiz olduğunu, çağlar boyunca sorulan ‘dil nedir?’ sorusu ile bir yere varılamadığını, bu nedenle konuya ilişkin birtakım tasarılar sunmaktan ileri gidilemeyeceğini iddia eder. Ona göre dil, insanın tüm evrenle karşılaşmasıdır. Nermi Uygur, düşüncesinde dil kavramını sadece evreni tanıma yönü ile sınırlı tutmamıştır. Ona göre dil insanın da varlık sebebidir, insanı diğer varlıklardan ayrı kılan her özellik dil ile mümkün olmaktadır.”
Dil, felsefe, varlık, kültür ve sanat ve benzeri konularda çok sayıda eser kaleme alan ve Türkçe dışında Almanca, İngilizce ve Fransızca yapıtları da bulunan Uygur’un eserlerinden bazıları şöyle:
“Edmund Husserl’de Başkasının Ben’i Sorunu”, “Dilin Gücü”, “Felsefenin Çağrısı”, “Dünya Görüşü”, “Güneşle”, “İnsan Açısından Edebiyat”, “Türk Felsefesinin Boyutları”, “Kuram-Eylem Bağlamı: Çözümleyici Bir Felsefe Denemesi”, “Dil Yönünden Fizik Felsefesi”, “Yaşama Felsefesi”, “Kültür Kuramı”, “Bunalımdan Yaşama Kültürü”, “Çağdaş Ortamda Teknik”, “İçi Dışıyla Batı’nın Kültür Dünyası”, “Tadı Damağımda: Bir Okur-Yazarın Kitap Okuma Serüvenleri”, “Başka-Sevgisi”, “Salkımlar”, “Dipten Gelen”, “Denemeli Denemesiz”, “İçimin Sesi”, “Eşekler, İkindiler, Yetişimler”