Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye siyasi tarihine “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinde de aktif rol oynadı ve dönemin antidemokratik uygulamalarının destekçisi oldu.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kendisine bağlı basın-yayın organları aracılığıyla Refah Partisi ile ikinci parti DYP arasında kurulan 54’üncü Hükümet’in (Refah-Yol) istifasıyla sonuçlanan 28 Şubat 1997 “postmodern darbe” sürecinde yer aldı.
28 Şubat’ta, demokrasiye müdahaleyi haklı gösteren ve seçilmiş hükümeti istifaya çağıran Gülen, 16 Nisan 1997’de ulusal bir kanala verdiği röportajda darbe girişimine yeltenen askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını iddia etti.
Sürecin mimarları için “demokrat” diyecek kadar ileri giden Gülen, “Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar, konumlarının gereğini, anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat.” ifadelerini kullanarak, “postmodern darbe”den yana tavır aldı.
Gazete ve televizyonlarda sürekli boy göstererek dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın başında bulunduğu hükümeti hedef alan Gülen, katıldığı televizyon programında hükümetin süreci yönetemediğini iddia ederek, bu görevi bırakması gerektiğini söyledi. Bir sonraki gün yayımlanan gazetelerde Gülen’in bu sözleri, “Beceremediniz, artık bırakın” başlığıyla manşetlerde yer buldu.
Fetullah Gülen, 16 Nisan 1997’de yine bir televizyon programında hükümeti devirmeye yönelik Milli Güvenlik Kurulu kararları için “İslami usullere göre değerlendirildiğinde bu, bir içtihattır.” fetvası vererek konuşmasının devamında darbeci askerler için “Hata yapsalar bile bir sevap alırlar.” dedi.
Refah-Yol hükümetinin istifasıyla sonuçlanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinden övgüyle bahseden elebaşı Gülen, örgütün kapatılan Samanyolu TV’deki 29 Mart 1997’deki programda “Bugün Türkiye’yi idare edenler, gerekli performansı ortaya koyamadılar zannediyorum. Ülkemiz kriz içinde. Bu krizi gücü temsil edenler önlemelidir. ‘Bu hükümeti değiştirin’ demek daha demokratik olur. Askeriye ‘muhtıra verdi’ diye suçlanmak isteniyor. Askerler isteselerdi, ‘Bu, böyle olacak’ diyebilirlerdi. Oturup onlarla meseleyi altı saat mülahaza etmezlerdi. Demokratik yollarla problemler çözülsün istediler.” ifadeleriyle darbeyi desteklediğini bir kez daha ilan etti.
Yasakçıların dayanağı oldu
28 Şubat’ta, başörtünün yasaklanması, kamudan ihraçlar ve üniversitelere girişte “katsayı engeli” gibi antidemokratik uygulamalar yaşanırken Gülen ve örgütü, sahip oldukları sivil toplum kuruluşları ve basın organlarına rağmen bu insanlık dışı uygulamalara karşı tavır almadı. Başörtülü öğrenciler, üniversitelerin giriş kapısından geri çevrildiği ve sorgu odalarında başlarını açmaları için ikna edilmeye çalışıldığı sırada Gülen, başörtüsünü “füruat” ilan ederek yasakçıların imdadına koştu.
FETÖ elebaşı Gülen, ayrıca TSK içine sızdırdığı militanlarından eşlerinin başını açmalarını, sosyal etkinliklerde alkol almalarını, namaz kılmamalarını ve kurban kesmemelerini isteyerek “takiye” yapılmasını emretti.
Geleneksel hayat ve inanç değerlerinden taviz vermeyen muhafazakar ve milliyetçi subaylar, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla “irtica” gerekçesiyle görevden uzaklaştırılırken boşalan kadrolara 15 Temmuz’da sokaklarda terör estiren FETÖ’cü subaylar yerleşti.