Malatya’daki Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin soruşturma sırasında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) çıkarları doğrultusunda hareket ettiği gerekçesiyle 10 sanık hakkında açılan davanın iddianamesinde, örgütün askeriyedeki ilerlemesini sağlamak için olaya nasıl müdahale ettiği anlatıldı.
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca, biri Alman 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin soruşturma sırasında FETÖ’nün talimatıyla, kendilerinden olmayan askerleri engellemek ve örgüt mensubu askerlerin önünü açmak için “ihbar mektupları” gönderilmesine ilişkin, örgütün sözde TSK imamı Hamdullah Bayram Öztürk, sözde teknik işlerden sorumlu yardımcısı “Metin” kod isimli Rıdvan Akovalı, sözde Jandarma Genel Komutanlığı sorumlusu “Atilla” kod adlı Suat Yiğit, sözde Diyarbakır bölge sorumlusu “Latif” kod isimli Nihat Keskin’in de arasında yer aldığı 10 sanık hakkında hazırlanan iddianame, 5. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
“İftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” ve “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” gibi suçlardan çeşitli oranlarda hapis cezası talep edilen ve 10 bölüm 162 sayfadan oluşan iddianamede, FETÖ hakkında ayrıntılı bilgilere yer verildi.
FETÖ’nün TSK yapılanmasının da anlatıldığı iddianamede, örgütün, kendisine karşı olan, zarar verebilecek konumda bulunan ve örgütün karşısında engel olarak görülen kişilerin devlet kadrolarından elenmesi ile örgütün kendi üyelerinin önünün açılması için çalıştığı hatırlatıldı.
Örgütün elemek istediği devlet kadrosunda yer alan kişiler hakkında gerek idari gerek adli soruşturma başlatmak amacıyla sanki “vatansever” birisi tarafından yazılmış intibası uyandıran ihbar mektuplarının gönderildiğinin tespit edildiği aktarılan iddianamede, “Amaçlarına giden en kötü yolun bile meşru olarak kabul edildiği görülmüştür.” tespiti yapıldı.
FETÖ aleyhinde konuşan alay komutanı hedef seçilmiş
Malatya’daki olayda da benzer bir durumun yaşandığına işaret edilen iddianamede, dosya müştekilerinden dönemin Malatya İl Jandarma Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger’in, her ortamda örgüt elebaşı Fetullah Gülen hakkında açıktan aleyhinde konuşmalar yaptığı kaydedildi.
Ülger’in örgüt tarafından “hedef menfi (örgüte karşı/zarar verebilecek) kişi” olarak belirlendiği kaydedilen iddianamede, daha sonra Zirve Yayınevi cinayeti olayının yaşanmasının ardından alay komutanı ve ekibi aleyhinde cinayet dosyasına gönderilen isimsiz ve imzasız ihbar mektupları arasında yazım şekli, içeriği ve hitap şekli arasında bariz benzerliklerin bulunduğu, tek elden organize bir şekilde yazıldığı ifade edildi.
Cinayet sonrası FETÖ’nün teknik sorumlusu Malatya’ya geldi
Zirve Yayınevi cinayetinin işlenmesinden sonra günübirlik uçakla Malatya’ya gelen, sözde TSK imamı Hamdullah Bayram Öztürk’ün altında teknik işlerden sorumlu olarak görev yapan “Metin” kod isimli Rıdvan Akovalı’yı, sanıklardan Özgür Birdal’ın karşıladığı ve şehir merkezindeki bir internet kafeye bıraktığı belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
“Yaklaşık bir saat sonra bu şahsı bırakmış olduğu internet kafeden alarak tekrar havalimanına bıraktığı ve şahsın uçakla Malatya’dan ayrıldığı, bu haliyle bir kişinin sırf internet kafeye girmek için uçakla günübirlik Malatya’ya gelip ayrılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığının anlaşıldığı, şüpheli Rıdvan Akovalı’nın günübirlik Malatya’ya gelip gitmesinin müştekiler hakkında gönderilen ihbar mektupları yazılmasıyla akalı bir durum olduğu değerlendirilmiştir.”
İddianamede ifadelerine yer verilen sanık Özgür Birdal, sözde TSK imamı Hamdullah Öztürk’ün talimatıyla Zirve Yayınevi cinayetinden sonra apar topar yurt dışına çıktıklarını ve daha sonra Türkiye’ye döndüklerini belirtti.
Müştekiler, suçları işlemediklerini bilindiği halde örgüt tarafından suçlanmış
Örgütün askeri personel hakkında bilgi topladığı yer alan iddianamede şu ifadeler yer aldı:
“Müştekilerin örgüt tarafından takip ettirilmesi ve bu takip sonrası elde edilen bilgilerin hiyerarşik olarak alttan üste doğru aktarılması ile Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde veya sonrasında mahrem abileri Hamdullah Bayram Öztürk, Rıdvan Akovalı, Suat Yiğit, Nihat Kesin, Nihat Özçelik, Özgür Birdal, Mehmet Ali Badak ve Deniz Civelek ile örgütün içerisinde yer alan Adnan Dinçer’in örgüt hiyerarşisine bağlı bir şekilde, örgütün emir ve talimatları sonrasında, fikir ve eylem birliği içerisinde aynı amaç doğrultusunda müştekilerin suçları işlemediklerini bildikleri halde müştekiler hakkında ihbar mektubu yazdırmak suretiyle soruşturma ve kovuşturma başlamasına neden oldukları değerlendirilmiştir.”
Gönderilen ihbar mektuplarının o dönem İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında görevli FETÖ firarisi Zekeriya Öz ile Cihan Kansız’a ulaşmasının ardından müştekiler hakkında soruşturma açıldığı ifade edilen iddianamede, “Şüphelilerin, müştekilerin suçları işlemediklerini bildikleri halde örgüt üyeleri ve jandarma sorumluları ile diğer sanıkların aynı amaç doğrultusunda asılsız ve doğru olmayan ifadeler vermek suretiyle müştekilerin evinde arama-el koyma yapılmasına, gözaltına alınmalarına ve tutuklanmalarına sebep olduğu anlaşılmıştır.” denildi.
İlerleyen günlerde başlayacak davada olayla ilgili geçmişte yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger’in de arasında olduğu 10 müşteki yer alıyor.