İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti ve TPMT Üyesi Oruç, barış sürecinin gidişatı ile bölgede Mayıs 2025’te düzenlenecek seçimler öncesinde gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
Oruç, Filipinler hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MİKC) arasında 2013’te çerçeve anlaşmasına ve 2014’te kapsamlı anlaşmalara dayanan süreci denetlemek üzere oluşturulan TPMT’de İHH olarak görev yaptıklarını söyledi.
Oruç, 5 üyeli TPMT vasıtasıyla barış sürecine yönelik imzalanan anlaşmanın ortaya çıkardığı yol haritasında katedilen ilerlemeyi denetleme, yorumlama ve tavsiyelerde bulunma görevini üstlendiklerini anlattı.
Üyelik görevi dolayısıyla Müslüman Mindanao’da Bangsamoro Özerk Bölgesi’ne (BARMM) pek çok kez gittiklerini belirten Oruç, TPMT olarak bölgeye ziyaretlerine dair izlenimlerini aktardı.
Normalleşme ve siyasi ayak olmak üzere iki omurgalı barış sürecinin “aksaklıklara ve problemlere rağmen” sürdüğünü kaydeden Oruç, siyasi kısmın planlandığı gibi yürüdüğünü ancak normalleşme kısmında gecikmeler ve sorunlar yaşandığını dile getirdi.
Bangsamoro Polis Gücünün aktif şekilde Filipinler Devletinin emrinde çalışan mekanizmaya gelmesi gerektiğini kaydeden Oruç, MİKC ve Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MUKC) dahil bölgede toplamda 7 bin kişinin yeni Polis Gücüne alınarak bölge başbakanına bağlanması gerektiğini savundu.
Oruç, “Maalesef bu konuda çok yavaş gidildi. 7 bin olması gerekirken 398’de kaldık.” dedi.
Genel af konusunda “ciddi tıkanıklık”
Bölgede “genel af ilanı” konusunun, barış sürecinin olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan Oruç, “Eğer bir barış istiyorsanız geçmişi kapatıp beyaz bir sayfa açmalısınız. Bir mekanizma vasıtasıyla ‘genel af’ çıkarılması gerekiyordu, çok geç kalındı.” diye konuştu.
Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr’nin ocakta yayımladığı genelge vasıtasıyla “genel af komisyonunun” kurulduğunu anlatan Oruç, anlaşmada kayda geçen 40 bin MİKC mensubunun silahsızlandırılıp sosyal hayata kazandırılmasında sorun yaşandığını belirtti.
Oruç, “Ancak Komisyon bütün olayların hepsini tek tek alıp, inceleyip ona göre karar verme üzerine bir mekanizma oluşturdu. 40 bin sayısının tek tek gözden geçirilip dosyalarının hazırlanması çok uzun bir süreç. Başvurularını aldılar, maalesef başvurular çok sınırlı kaldı. Genel af konusunda çok ciddi bir tıkanıklık söz konusu.” dedi.
Mayıs 2025’te seçim yapılmasının planlanmasına rağmen MİKC’in önemli isimlerinin halen “arananlar listesinde” bulunduğuna dikkati çeken Oruç, halbuki bu isimlerin seçilmeleri halinde “halkı mecliste temsil etme motivasyonunu” taşıdıklarını savundu.
Silah bırakmak “onur kırıcı”
Cepheye yönelik “en önemli beklentinin” mensuplarının silah bırakması olduğuna dikkati çeken Oruç, “Silah çok değerli. Mücahit nezdinde ‘Silahını hükümete verdi’ nitelendirmesi, onur kırıcı bir şey.” dedi.
Bu aşama için uluslararası ölçekli “Silahsızlandırma Komisyonu”nun kurulduğunu dile getiren Oruç, MİKC mensuplarının silahlarını doğrudan devlete değil de Komisyona teslim ettiklerini söyledi.
“Bağımsız Silah Bırakma Organı” (IDB) Başkanlığını, Dışişleri Bakanlığı mensubu Türk Büyükelçi’nin yürüttüğünü anlatan Oruç, ekonomik paket kapsamında her “mücahit” için kişi başına 1 milyon pesoluk (20 bin dolar) “hayata dönüş paketi”nin oluşturulduğunu belirtti.
“Cephe, ‘Artık tamam’ diyor”
Paket içinde eğitim, sağlık desteği, arazi tedariki, ev inşaatı gibi “sosyal refahın yükseltilmesi” desteklerinin bulunduğunu kaydeden Oruç, sürecin başından itibaren silah bırakan yaklaşık 26 bin MİKC mensubunun ilk aşamada 100 bin PHP’lik (2 bin dolar) ödemeyi teslim aldığını dile getirdi.
Ev, sağlık, eğitim ve arazi gibi desteklerin henüz çok küçük bir kısmının yerine getirildiğini kaydeden Oruç, cephenin de karşı tarafın gereken adımları atmaması karşısında “Artık tamam” dediğini anlattı.
Oruç, “Bunların seçimlerden önce tamamlanması, normalleşmenin de Mayıs 2025’ten önce bitmesi gerekiyordu. Bu yüzden normalleşme noktasında zayıfız, siyasi süreçte iyiyiz. Bu normalleşmenin de seçimden sonra ilerlemesi bekleniyor. Kritik nokta burası.” dedi.
Filipinler ulusal ordusunun “BARMM toprakları dışına çıkartılması” maddesinde bir aşama kaydedilmediğini söyleyen Oruç, “Dolayısıyla (cephe) geriye kalan 14 bin mücahidin silah bırakması süreci için ‘Durduruyoruz.’ dedi ve şimdilik orada durdular. Cephe şunu söylüyor: ‘Polis yapmadınız, genel affı çıkarmadınız.” ifadelerini kullandı.
Oruç, iki tarafın da “Tamamlanmasa da sürecin takipçisiyiz ve sahibiyiz” yaklaşımı sergilediğini vurgulayarak, bunun iyi bir şey olduğunu söyledi.
Filipinler’de “en hızlı gelişen bölge”
Cephenin “etik bir idare” mottosuyla yola çıktığını ve önceki yönetim kadrosunun görevlerinden ayrıldığını kaydeden Oruç, bölge bakan ve milletvekillerinin Kur’an-ı Kerim’in üzerine el basarak yemin ettiklerini anlattı.
Filipinler ulusal gelirinin yüzde 5’inin, bölge hükümetine blok olarak gönderildiğini bildiren Oruç, böylelikle bunun, MİKC hükümetine çok daha geniş bir hizmet etme imkanı verdiğini söyledi.
Bölgenin her tarafında yoksullar için ev, yol ve okullar yapıldığını dile getiren Oruç, bu bütçeye doğal kaynaklar ve ticaretten sağlanan gelirin de dahil edildiğini belirtti.
70 yıldır ülkenin “en fakir bölgesi” diye bilinen Moro’nun “aradaki farkı çok hızlı kapatacağına” inandığını söyleyen Oruç, Moro’nun, Filipinler’de “en hızlı gelişen bölge” ve “en güvenli ikinci bölge” olarak gösterileceğini savundu.
Barış süreci “test edilecek”
Referandumun tamamlandığı 2019’dan beri Geçiş Hükümetinin Başbakanı Hacı Murat İbrahim liderliğinde temel kanunların çıkarıldığını kaydeden Oruç, Mayıs 2025’te bölgede ilk genel seçimlerin yapılacağını belirtti.
“Artık atanmış meclisin yerine seçilmiş bir meclis ortaya çıkacak.” diyen Oruç, bölgedeki sivil toplumun parti kurma, kongre düzenleme ve aday belirleme dahil seçime hazırlanma süreçleri yaşadığını bildirdi.
MİKC hükümeti öncesi bölge için “her gün problemlerin yaşandığı, güvenliğin olmadığı ve yabancıların dolaşamadığı” nitelemesinde bulunan Oruç, “Bangsamoro, barışla beraber ülkenin en güvenli bölgesi haline geldi.” dedi.
Son dönemde bölgeye ziyaretleri sonrası hissettiklerini aktaran Oruç, şöyle konuştu:
“Halkın arasına daha fazla giriyorum. Ne oluyor, ne bitiyor içeriden görmeye çalışıyorum. Burada, halkın üzerinde eski siyasetçilerin çok yoğun baskısı var. Gelenekselleşmiş olarak ‘Bu işi sadece bunlar yapar, yöneticilik bunların işi.’ denilen bir ortam var. Ekonomik olarak da güvenlik olarak da halkın üzerinde bunların baskısı var. Hem tehdit hem ekonomik hem de seçimin hileleri çok yoğun yaşanacak. Eğer güvenli bir seçim ortamı yaşanırsa Moro’da (MİKC) cephenin partisi seçilir.”
Uzun yıllar süren barış sürecinin mayıstaki seçimlerle “test edileceğini” vurgulayan Oruç, şunları kaydetti:
“Bütün dinamikler içerisinde süreç devam ediyor. Başarılı bir hükümet var. Gözle görülür ciddi bir gelişme var. Güvenli bir ortamda seçim yapılırsa MİKC, bu seçimlerde çoğunluğu ya da çoğunluğa yakın bir kısmı elde edip hükümeti devam ettirebilir. Halk, ‘Barıştan memnunuz, 2019’dan bugüne Moro’yu idare edenlerden de memnunuz.’ deyip seçimlerde çoğunluğu (MİKC) cephenin partisine verirse normalleşme dahil diğer alanlarda çok daha hızlı adımlar atılabilir.”