2016 seçimlerinde başkan yardımcılığı görevini Leni Robredo’ya kaptıran Marcos, devlet başkanlığı seçimlerinde resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 58,92 oy alarak ipi göğüsledi.
Marcos’un dış politikasının, Filipinliler ve ülkenin çıkarlara odaklanacağı belirtiliyor.
Marcos, ABD yanlısı ya da karşıtı mı olacağına, Çin yanlısı ya da karşıtı mı olacağına ilişkin, “ulusal çıkar odaklı” bir politika benimseyeceğini vadediyor.
“Bunu her zaman söylüyorum, ABD ve Çin için çalışmıyorum. Filipinler için çalışıyorum.” ifadesini kullanan Marcos, ülkenin Çin ile süregelen tartışmasına ilişkin politikasının her Filipinlinin genel refahı ve yararına olması gerektiğini savunuyor.
Bölgede yükselen gücün Çin olduğunu vurgulayan Marcos, bu yılın başında Güney Çin Denizi’ndeki topraklarını korumak için savaş gemileri göndereceğini belirtmesine rağmen Çin ile ilişkilerin iyi olduğuna inanıyor.
Marcos’a göre, Güney Çin Denizi’nde uzun süredir devam eden anlaşmazlığı çözmek için Çin ile müzakere planlamak gerekiyor.
Ülkesinin süper güçler arasında çok ince bir çizgide yürümeye çalıştığını savunan Marcos, ABD ile özel bir ilişkisinin olduğunu ve bu ilişkinin ömür boyu süreceğini düşünüyor.
Devlet Başkanı Rodrigo Duterte’nin defalarca ABD ile önemli bir askeri anlaşmayı sona erdirmekle tehdit etmesi nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkide gerilim yaşandı.
Marcos’a göre, ABD ve Filipinler arasında özel bir ittifak bulunuyor ve ABD, Filipinler’e yardım etmek için “birçok şey yapabilir.”
Marcos, Ukrayna’nın yanında yer aldı
Daha önce Ukrayna’daki savaşa karşı tavır almayı reddeden Marcos, Rusya ile ilişkilerin iyileştirilmesini ancak “Ukrayna’nın özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğine” inanıyor.
Marcos’a göre, Ukrayna-Rusya savaşının “barışçıl bir şekilde çözülmesi” ayrıca “Ukrayna’nın özgürlüğüne ve vatandaşlarının demokratik yaşam biçimine saygı duyulması” gerekiyor.
Marcos Filipinler için ne vadediyor?
5 Ekim 2021’de devlet başkanlığı seçimlerine aday olacağını duyuran Marcos, “birleştirici liderliği” Filipinler’e geri getireceğini vadederek, zorluklarla bir bütün olarak mücadele edilmesi gerektiğini savunuyor.
Ülke ekonomisinin siyasetten çok daha önemli olduğuna işaret eden Marcos, siyasi düşünce ne olursa olsun birlikte çalışmanın gerekliliğine odaklanıyor.
Marcos, Filipinler’in 17’nci devlet başkanı olarak göreve başladığında, Kovid-19 nedeniyle alt üst olan ülke ekonomisi ile karşı karşıya kalacak.
Bunun yanı sıra Marcos, Visayas bölgesinin önde gelen ticaret ve eğitim merkezleri arasında yer alan Cebu kentinin gelişmesi için daha fazla altyapı inşa ederek ekonomik bir merkez olmasını sağlamayı vadediyor.
Marcos, 1980’den bu yana siyasetle iç içe
Ferdinand Marcos’un oğlu 64 yaşındaki Marcos, İngiltere’de özel Worth Okulu’na gitti ve Oxford Üniversitesi’nde eğitim gördü. Marcos’un resmi biyografisinde Oxford’dan “mezun olduğu” bilgisi yer alırken bazı kaynaklara göre sosyal bilgiler alanında “özel diploma” aldı.
Marcos, 1980’de Marcos ailesinin kalesi Ilocos Norte’de siyasete girdi ve babası iktidardan uzaklaştırıldığında eyaletin valisi olarak görev yapıyordu.
Ilocos Norte için 1992’de kongreye seçilen Marcos, üç yıl sonra vergi kaçakçılığından suçlu bulundu.
2010’da senatör seçilen Marcos, altı yıl sonra seçimlerde başkan yardımcılığı için yarıştı fakat başarısız oldu.
Marcos, seçime başkan yardımcısı olarak belirlediği Rodrigo Duterte’nin kızı Davao Belediye Başkanı Sara Duterte-Carpio ile katıldı.
Marcos, babası Ferdinand Marcos’un bıraktığı mirası savunurken diktatörlük olarak adlandırılan dönemdeki uygulamalar için özür dilemeyeceğini söylüyor.
Baba Marcos’un siyasi mirası
Ferdinand Marcos, 1965’te Filipinler’in devlet başkanı oldu ve iktidarını pekiştirdi. Soğuk Savaş döneminde Filipinler, ABD’nin desteğiyle Güneydoğu Asya’nın yükselen güçlerinden biri olarak gösterildi.
ABD’nin desteklediği baba Marcos, 1969’da yeniden seçildi ancak üç yıl sonra “komünist ve yıkıcı güçler”i gerekçe göstererek sıkıyönetim ilan etti.
Binlerce muhalifin hapishanelerde işkence gördüğü, 3 binden fazla kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü kesit, uluslararası alanda diktatörlük dönemi olarak adlandırıldı.
Marcos’un 20 yıl süren iktidarı, 1986’daki halk ayaklanması ile sona erdi. Ailesiyle Hawaii’ye kaçan Marcos, 3 yıl sonra hayatını kaybetti.
Marcos yönetimindeki yolsuzluk ve savurganlıkla ilgili ülke içindeki tepkiler yoğunlaştı. Marcos ailesinin New York ve Kaliforniya’da mülkler edinmesi gibi konular, ultra lüks yaşamlarından söz ettirdi.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2004’te baba Marcos ve eski güzellik kraliçesi eşinin 10 milyar doları zimmetlerine geçirdiklerinin tahmin edildiğini gündeme getirdi.