Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamaya göre, Iştiyye, El Halil kentinin Eski Şehir bölgesinde ve Harem-i İbrahim Camisi’nde incelemelerde bulundu.
Iştiyye, “Harem-i İbrahim Camisi Filistin siyaset sahnesinin ayrılmaz bir parçasıdır ve 1967’de topraklarımızın bir parçası olarak işgal altına girmiştir. Bu nedenle çözüm dini değil, temelde siyasidir.” dedi.
Filistin topraklarında işgal sona erdiğinde Haremi İbrahim Camisi’nin de işgalden kurtulacağını vurgulayan Iştiyye, “Haremi İbrahim Camisi sadece bölünmenin değil, ibadet edenlere, varlığımıza, tarihimize, mirasımıza ve dinimize karşı sistematik bir savaşın da bir örneğidir.” ifadesini kullandı
İhtiyaç doğrultusunda insan kadrosuyla Haremi İbrahim Camisi’ndeki ve Eski Şehir’deki Filistin varlığını güçlendirmek için çalışma sözü veren Iştiyye, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünden (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yerini alan camiyi koruma görevini yerine getirmesini istedi.
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde
UNESCO Dünya Mirası Komitesi Temmuz 2017’de Harem-i İbrahim Camisi’ni ve El-Halil’deki Eski Şehir’i Dünya Mirası Listesi’ne dahil etmişti.
Eski İsrail Savunma Bakanı Naftali Bennett, Mayıs 2020’de Harem-i İbrahim’in geliştirilmesi projesi kapsamında vakıf arazilerine el konulması projesini nihai olarak onaylamıştı.
En kutsal dördüncü cami kabul ediliyor
Müslümanlara göre Harem-i İbrahim Camisi, Mekke’deki Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dan sonra en kutsal dördüncü cami kabul ediliyor.
Caminin altında yer alan Hazreti İbrahim ve eşi Hazreti Sare’nin kabirlerinin yanı sıra Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve eşlerinin mezarlarının bulunduğuna inanılan mağara, İsrail tarafından “Ata Babalar (Machpelah)” olarak isimlendiriliyor. Harem-i İbrahim, bu nedenle sık sık fanatik Yahudilerin baskınlarına uğruyor.
Hazreti İshak ve eşinin bulunduğu kabirler, Müslümanlara ayrılan kısımda kalırken diğerleri ise Yahudilere ayrılan ve sinagoga çevrilen bölümlerde bırakılmış durumda.
Harem-i İbrahim Camisi, Baruch Goldstein adlı fanatik bir Yahudi’nin 25 Şubat 1994’te 29 Müslümanı öldürdüğü katliamın ardından kapatılmış ve yeniden açıldığında çoğu Yahudilere tahsis edilecek şekilde ikiye bölünmüştü.