Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki üst düzey katılımlı oturumda konuşan Maliki, toplantının “İsrail’in Filistin’e öldürücü saldırılarının gölgesi altında” yapıldığını belirtti.
Maliki, İsrail’in Gazze’de 7 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarının “binlerce sivilin hayatına mal olduğunu, yoluna çıkan her şeyi yok ettiğini, bölgesel ve küresel barış ve istikrarı tehdit ettiğini” ifade etti.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e konuşması ve Filistinli sivilleri korumaya yönelik çabalarından ötürü teşekkür eden Maliki, Guterres öncülüğünde BM’nin ilgili kurumlarının bölgede “en zor şartlar altında insani hizmet vermeye çalıştığını” aktardı.
İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarının “önceden tasarlanarak en çok acıyı vermeye çalıştığını” vurgulayan Maliki, bunun 3 yolla yapıldığını aktardı.
Maliki, “Birincisi, İkinci Dünya Savaşı sonrası en acımasız ve hedef gözetmeyen bombalama harekatı uygulandı. İkincisi, kitlesel yıkım ve acımasız ablukayla halkın yaşamak için temel ihtiyaçlarına ulaşması engellendi. Toplu halde kıtlık, sudan mahrum kalma ve hastalıklar baş gösterdi. Üçüncü olarak, Gazze’de yüzde 70’i 1948’de Nekbe’de yerinden edilmiş Filistin halkı, modern tarihte görülmemiş çapta zorla yerinden edildi.” şeklinde konuştu.
“Hiçbir ev, hastane, okul, cami, kilise veya UNRWA sığınma merkezi, İsrail’in bombardımanında güvenli değil.” diyen Maliki, İsrail’in “sivilleri umursamadan 2 bin ton bombayla, 11 binden fazlası çocuk 25 binden fazla Filistinliyi öldürdüğünü ve 63 binden fazla kişinin yaraladığını” hatırlattı.
Maliki, “Bu, insanlığın vicdanını şoke eden ve utanç içinde bırakan gaddarca bir saldırıdır.” diyerek, toplantıda alınacak kararın “sayısız masumun hayatını” etkileyeceğini vurguladı.
“Dünya acil ateşkes çağrısı yapıyor.” diyen Maliki, ateşkes yoluyla BM Güvenlik Konseyi’nin “sivillerin korunması, insani yardıma güvenli bir şekilde ulaşılması, esirlerin salıverilmesi ve yerinden edilmelerin durması” çağrılarının gerçekleşeceğini ifade etti.
Maliki, “Bir tarafta uluslararası toplumun iradesi, diğer tarafta ise İsrail Başbakanı’nın tek bir amaç uğrundaki hırsı var, o da iktidarda kalmak. İktidarda kalmak adına milyonlarca Filistinli işgal altında.” ifadelerini kullandı.
Barışı isteyenlerle onu engellemeye çalışanlar arasında bir ayrım var
Barışı isteyenlerle onu engellemeye kararlı olanlar arasında bir ayrım çizgisi olduğunu belirten Maliki, “İkincisi bölgemizde çok fazla insan olduğuna inanıyor, birincisi ise bağımsız bir devletin çok uzun süredir inkar edildiğine inanıyor.” dedi.
Maliki, İsrail’de yönetimi elinde bulunduran liderlerin “Filistin halkının çok fazla” olduğunu düşündüklerini belirterek, “Gazze’de, Batı Şeria’da, Kudüs’te ve Filistinli mülteciler veya Filistinli mahkumlar dahil, varlıklarını, haklarını, insanlıklarını inkar ediyorlar.” diye konuştu.
Halkımızı politik bir gerçeklik olarak görmüyorlar diyen Maliki, şunları söyledi:
“Ama ölüm, yerinden etme veya boyun eğdirme yoluyla ortadan kaldırılacak demografik bir tehdit olarak görüyorlar. Bize sundukları seçenekler; soykırım, etnik temizlik ya da apartheid.
Önümüzde sadece iki yol var. Filistinlilerin özgürlüğüyle başlayıp bölgede ortak barış ve güvenliğe giden yol ve bu özgürlüğü inkar etmeye devam eden ve bölgede daha fazla kan dökülmesine ve çatışmalara mahkum eden yol.”
Maliki, Arap dünyasının açık bir şekilde uluslararası toplumun desteğini alan ilk yolu seçtiğini dile getirdi.
Uluslararası barış konferansı çağrısı
İsrail hükümetini eleştiren Mailiki, “Bu arada Netanyahu, Filistin devletinin bağımsızlığı ve bölgemizdeki barışın engellenmesinde kilit rol oynadığını açıkça ve defalarca dile getiriyor.” ifadelerini kullandı.
Maliki, artık uluslararası hukuka ve BM kararlarına tam olarak saygı gösterilmesinin ve bunlara uymayanların cezalandırılmasının zamanı geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Uluslararası hukuku destekleyen ve BM kararlarını uygulayan, net hedefi olan bir uluslararası barış konferansı toplamanın zamanı geldi. Filistin devletinin BM’ye kabulünü tanımanın zamanı geldi. İsrail’in Filistin devletinin kabulü konusunda veto hakkı yok.
Zamanımız tükeniyor. iki seçenek var. Ateşi yaymak ya da ateşkes. Özgürlüğün, adaletin ve barışın alternatifi şu anda olanlardır. Bunun durduğundan emin olmalıyız. Bunun bir daha asla olmayacağından emin olmalıyız.”