Filistin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, kararın Mescid-i Aksa’ya yönelik açık bir düşmanlık; Filistin halkına, Arap ve İslam ümmetine karşı da gerçek bir savaş ilanı olduğu aktarıldı.
Kararın bölgede bir din savaşı için açık bir çağrı olduğuna işaret edilen açıklamada, bu kararla Mescid-i Aksa’yı mekansal olarak bölmek için başlangıç yapılmaya çalışıldığı hatırlatıldı.
Açıklamada ayrıca kararın Mescid-i Aksa’nın tarihi ve hukuki statüsüne saldırı olduğuna işaret edildi.
Dışişleri Bakanlığının, Birleşmiş Milletler (BM) ve ona bağlı Güvenlik Konseyi ve UNESCO dahil olmak üzere, her düzeyde siyasi ve diplomatik çabalarını sürdüreceği vurgulanırken bu konuda, Ürdün, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatıyla koordineli çalışılacağı bildirildi.
Bakanlık ayrıca Arap ve İslam dünyasını bu kararı ve Mescid-i Aksa’ya yönelik oluşturacağı tehlikeleri azami ciddiyetle ele almaya çağırdı.
Filistin yönetimine bağlı Kudüs Valisi Adnan Gays da İsrail’i, Müslümanlar için kutsal olan 144 dönümlük alanda bulunan Mescid-i Aksa’nın tarihi ve hukuki durumuna saygılı olmaya çağırdı.
“Bu tür kararlar, tarihin gerçekliğini değiştiremez”
Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu kararın “Mescid-i Aksa’ya yönelik aleni bir saldırı ve Harem-i Şerif’in zamansal ve mekânsal olarak bölünmesi yolunda bir adım olduğunu” belirtti.
Kararın, tüm yasaları ve insani normları açıkça ihlal ettiğine dikkati çeken Kasım, bunun, İsrail yargısının Filistin halkına yönelik saldırılara, gerçeklerin çarpıtılması faaliyetlerine katıldığının bir tasdiki olduğunu kaydetti.
Kasım, “bu tür kararların tarihin gerçekliğini değiştiremeyeceğini; mukaddes Kudüs kentinin Arap-Filistinli kimliğini ortadan kaldırmayı başaramayacağını” vurguladı.
İslami Cihad ise yaptığı açıklamada, bu kararın geçersiz olduğunu; Aksa’nın kutsallığına ve Müslümanların hakkına yönelik bir saldırı teşkil ettiğini aktardı.
İsrail’in aldığı bu kararının, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıların devam etmesinin önünü açacağına dikkat çekilen açıklamada, İslami Cihad, Tel Aviv’i Aksa’ya yönelik saldırıların sonuçları konusunda uyardı.
Açıklamada ayrıca Filistin halkının, tüm gücü, sebatı ve azmiyle Aksa’ya zarar verecek her türlü girişimle mücadele edeceği aktarıldı.
Yahudi yerleşimcilere yakınlığıyla bilinen “Arutz Sheva” gazetesinde 6 Ekim’de yer alan haberde, İsrail’in Kudüs’teki Sulh Mahkemesinin Yahudilerin Harem-i Şerif’te “sessizce yaptıkları ibadetin” suç sayılmayacağına hükmettiği ve bunun bir “ilk” olduğu belirtilmişti.
Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin egemenliği ihlal ediliyor
Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.
Ancak Yahudiler, 2003’ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail’in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabede giriyor.
Bu girişleri “baskın” olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini belirtiyor.
Ürdün Vakıflar ve İslami İşler Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin tüm girişimlerine rağmen, İsrail makamları baskınları sürdürmekte ısrar ediyor.
Fanatik Yahudiler, İsrail polisi eşliğinde, sabah ve öğleden sonra olmak üzere günde iki kere Mescid-i Aksa’nın güneybatı duvarında bulunan El-Meğaribe Kapısı’ndan Harem-i Şerif’in avlusuna giriyor.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi olma özelliğini taşıyor.
Yahudiler, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu’s Sahra Camisi’nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun yer aldığı Mescid-i Aksa Külliyesi altında, “Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu” iddiasıyla kazı çalışmaları yapıyor, Mescid-i Aksa’da, kendilerinin de ibadet etme haklarının olduğunu savunuyor.