Çin’de 13-16 Haziran tarihlerinde temaslarına bulunacak olan Abbas, sabah saatlerinde Pekin’e ulaşırken bu yıl Çin’i ziyaret eden ilk Arap lideri oldu.
Ziyaret, Çin’in arabuluculuk girişimleriyle bölgedeki siyasi profilinin yükseldiği, Pekin yönetiminin Filistin’deki kutsal mekanlara yönelik eylemler ve yasa dışı yerleşimler nedeniyle İsrail’e eleştiri oklarını yönettiği bir dönemde gerçekleşiyor.
Filistin resmi haber ajansı WAFA, Abbas’ın ziyaretinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşeceğini, iki liderin, “Filistin sahasındaki son gelişmeler ile bölgesel ve uluslararası sorunlar konusunda görüş alışverişinde bulunacağını” bildirdi.
Abbas’ın ayrıca Başbakan Li Çiang ile de ekonomik ilişkileri, kalkınma yardımı ve yatırım konularını ele alması bekleniyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin, ziyarete ilişkin yaptığı açıklamada, Filistin liderinin “Çin halkının eski ve iyi bir dostu” olduğunu ifade ederek, Abbas’ın bu yıl Çin’in ziyaret eden ilk Arap lider olacağına işaret etti.
Çin’in Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Filistin Devleti’ni ilk tanıyan ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Vang, “Filistin sorunu, Orta Doğu sorununun merkezindedir ve bölgenin barış ve istikrarı kadar küresel eşitlik ve adaletin sağlanması açısından da önemlidir. Çin, Filistin halkının haklı davasını ve meşru haklarını yeniden kazanma mücadelesini destekliyor.” dedi.
Vang, Devlet Başkanı Şi’nin son 10 yılda birden çok kez Filistin sorununun çözümü için Çin’in önerilerini ortaya koyduğunu, iki devletli çözüm temelinde siyasi bir uzlaşma yolunda kararlılıkla ilerlenmesi ve barış için uluslararası çabaların artırılması gerektiğini vurguladığını hatırlatarak, “Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak, Filistin sorununa en erken tarihte adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunması için uluslararası toplumla birlikte çalışmayı sürdürecek.” ifadelerini kullandı.
Çin’in Orta Doğu’daki arabuluculuk girişimleri
ABD’nin son dönemde ilgisini, Hint-Pasifik bölgesine ve Ukrayna krizi nedeniyle Avrupa’ya çevirdiği bir dönemde Çin’in Orta Doğu’daki arabuluculuk girişimlerine hız verdiği gözleniyor.
Pekin yönetimi, kısa süre önce, geleneksel müttefiki İran ile son yıllarda enerji ticaretini ve ekonomik ilişkilerini giderek geliştirdiği Suudi Arabistan arasında kritik arabuluculuk rolüne soyunmuştu. Tahran ve Riyad yönetimleri, Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de yürüttükleri görüşmelerin ardından 10 Mart’ta diplomatik ilişkilerini yeniden başlatma kararı almıştı.
Öte yandan Pekin, Suriye rejiminin Arap Birliğine dönüşünde de rol oynamıştı. Çin’in Orta Doğu Özel Temsilcisi Cai Cün’ün nisan Şam’a yaptığı ziyarette Suriye sorununun siyasi çözümü ve ülkenin Arap Birliği’ne dönüşünün kolaylaştırması konusunda muhataplarıyla görüş alışverişinde bulunduğunu, ardından ilgili Arap devletlerine Çinli heyetlerin gönderildiği bildirilmişti.
Barış müzakerelerine dönüş çağrısı
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Aralık 2022’de Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette ilk kez düzenlenen Çin-Arap Zirvesi’nde Filistin lideri Abbas ile görüşmüş, “Filistin sorununa erken, adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara destek” sözü vermişti.
Şi ile Abbas’ın görüşmesinin ardından Çin’in Orta Doğu Özel Temsilcisi Cai, nisanda İsrail ve Filistin’de temaslarda bulunmuştu.
Dışişleri Bakanı Çin Gang, aynı günlerde İsrailli ve Filistinli mevkidaşları ile yaptığı telefonda görüşmelerinde, “barış müzakerelerine dönülmesi” çağrısı yaparak Çin’in bu konuda “kolaylık sağlamaya” hazır olduğu belirtmişti.
Çin Gang, her iki görüşmede de müzakerelerin “iki devletli çözüm temelinde” yürütülmesi gereğini vurgulamıştı.
İsrail’e “provokasyonlara son verme” çağrısı
Çin, İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesine de tepki göstermişti.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Gıng Şuang, İsrail’e, tarihi statüdeki kutsal dini mekanlara saygı göstermesi ve gerilime son vermesi çağrısında bulunmuştu.
Batı Şeria’nın kuzeyindeki İsrail yerleşimlerinin önünü açan düzenlemeyi eleştiren Gıng, İsrail’in işgal altındaki topraklardaki yasa dışı yerleşimleri genişletmeye son vermesi gerektiğini vurgulamıştı.
İsrail’e “provokasyonlara son vermesi”, “Filistin topraklarına ve kaynaklarına el uzatmayı bırakması” çağrısı yapan Gıng, “Kutsal dini mekanların tarihsel statüsünün korunması, yasa dışı yerleşime son verilmesi ve uluslararası insani hukuka uyulması, İsrail ile Filistin arasındaki tekrar den gerilimlerin önlenmesi en temel gerektir.” ifadelerini kullanmıştı.
Filistin sorunu ve Çin
Filistin Kurutuluş Örgütüne (FKÖ) 1960’lardan bu yana destek veren Çin, 1988’de Filistin Devleti’ni tanıyarak Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı dışından bunu yapan ilk ülke oldu.
Pekin yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyesi. olarak sonraki yıllarda da hem diplomatik desteği sürdürdü hem de insani yardım sağladı.
Çin, 1992’de diplomatik ilişki kurduğu İsrail ile “yenilikçi kapsamlı ortaklık” olarak tanımlanan bir çerçevede ikili işbirliğini sürdürüyor.
Şi’nin iktidarda olduğu son 10 yılda Pekin yönetimi, daha önce de İsrail-Filistin anlaşmazlığının çözümü için aktif rol oynama girişimlerinde bulundu.
4 maddelik çözüm planı
Devlet Başkanı Şi, 2013’te İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ayrı ayrı Pekin’e davet ederek anlaşmazlığın barışçı çözümü için 4 maddelik plan önermişti.
Plan, tarafların 1967’deki sınırlarına döndüğü, başkenti Doğu Kudüs olan, tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulacağı iki devleti çözüm öngörüyordu.
Şi, ayrıca, işgal altındaki topraklardaki yerleşim faaliyetinin durdurulması, çözüm için uluslararası çabaların koordinasyonu ve Filistin’in kalkınmasına destek verilmesi çağrısında bulunmuştu.
Son 10 yılda barış müzakerelerine dönüş konusunda mesafe kat edilemezken arabuluculuk çabaları sonuçsuz kaldı.
Çin, Orta Doğu’da etkisini artırma arayışında
Washington’ın Çin’i “uzun vadeli en önemli tehdit” olarak nitelediği ve küresel stratejisinde ağırlığını Asya-Pasifik bölgesine kaydırdığı bir dönemde, Pekin yönetimi de ABD’nin uzun yıllar bölgesel gelişmeleri biçimlendiren aktör olduğu Orta Doğu coğrafyasında etkisini artırma arayışında.
Çin’in, ABD’nin ilgisinin Orta Doğu’dan kayması ve bölgesel aktörlerin Washington’ın politikalarına açık direnciyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmaya aday bir aktör olup olmadığı tartışılıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, geçen hafta Riyad’a yaptığı ziyarette, Suudi Arabistan’dan ABD ile Çin arasında tercih yapmasını beklemediklerini dile getirmişti.