Şaban Sahmoud 2006-2012 yıllarında Gazze İslam Üniversitesinde lisans ve yüksek lisans derecelerini aldıktan sonra doktora eğitimi için 2013’te İstanbul’a geldi. Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde doktora derecesini elde eden Sahmoud, ardından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.
Bu süre zarfında ailesini zaman zaman Gazze’ye gönderen Sahmoud, son olarak 2 yıl önce, Arapça ve Kur’an-ı Kerim eğitimi alabilmeleri için 3 çocuğunu eşiyle yeniden Gazze’deki akrabalarının yanına gönderdi. 7 Ekim sonrasında İsrail’in saldırıları nedeniyle ailesinin hayatından endişe duymaya başlayan Sahmoud, eşini ve çocuklarını İstanbul’a getirebilmek için harekete geçti.
Türkiye’nin girişimleriyle Dr. Sahmoud’un 9 yaşındaki kızı Minna, 12 yaşındaki kızı Maria ve 13 yaşındaki oğlu Ahmed ile eşi Abir, İsrail’in saldırılarının 45. gününde Gazze’nin güneyindeki Refah Sınır Kapısı’ndan çıkarak Mısır’a ulaştı. Yaklaşık 13 saat süren yolculuğun ardından İstanbul’a getirilen ailesine kavuşan Dr. Sahmoud, bu süreçte yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
“Bu savaşta hiçbir savaş ahlakı olmadı”
Saldırılar başladığında ailesinin Gazze’nin Han Yunus şehrinde sınıra çok yakın bir köyde yaşadığını belirten Sahmoud, sınır hattına yönelik bombalı saldırıların artmasıyla eşinin ve 3 çocuğunun o bölgeden çıkarak merkeze daha yakın bir noktaya geçtiklerini söyledi.
Her geçen gün şiddetlenen saldırılar nedeniyle güvenli bir yerin olmadığını anlatan Sahmoud, “Her zaman merkeze doğru gidersek daha güvenli olabilir diye düşünüyorduk. Ama maalesef bu savaşta böyle bir şey olmadı. Hiçbir yer güvenli değildi. O yüzden daha güvenli bir yer bulabilmek için ilk günden beri 3 defa yerlerini değiştirdiler.” dedi.
Gazze’de yaşananların bir savaş olmadığını, tam bir katliam olduğunu ve çok sayıda çocukla kadının şehit edildiğini dile getiren Sahmoud, şöyle devam etti:
“Bu savaşta hiçbir savaş ahlakı olmadı ve ilk defa bu kadar kötüsünü gördük. 6, 7, 10 katlı binaları vuruyorlar, insanlar içinden çıkamıyor. Ben de bir şeyler yapmam lazım, dedim. Bu konuda Türkiye’nin Mısır ve Kudüs konsoloslarına çok teşekkür ediyorum. Çünkü onlar ilk günden aradılar. Biz de onlara, ‘eşim ve çocuklarım orada, çıkarabiliyor muyuz, bir planınız var mı?’ diye sorduk. ‘İsimleri topluyoruz sonra yavaş yavaş bir fırsat olursa hemen çıkaracağız.’ dediler. Avrupa ülkeleri ve Amerika’dan başladılar, en son Türkiye’yi bıraktılar.”
Ailesinin isimlerinin alınmasının ardından yetkililerin kendisini hep aradığını aktaran Sahmoud, savaşın başlamasından 40 gün sonra Türk vatandaşlarının bölgeden çıkarılmaya başlandığını, ailesinin de 45. günde Gazze’den çıktığını dile getirdi.
Eşinin ve çocuklarının Refah Sınır Kapısı’ndan geçtiklerinde Türk yetkililer tarafından karşılandığını anlatan Sahmoud, ailesinin bütün işlemlerinin hızlıca tamamlanarak 12-13 saat sonra Türkiye’ye getirildiğini söyledi.
“Gıda, yakıt, elektrik, su bir silah olarak kullanıldı”
Bütün ailesinin Gazze’de olduğunu belirten Sahmoud, İsrail’in cep telefonları ile erkekleri takip ettiğini, bu sebeple sadece annesi, çocukları ve eşi ile konuşabildiğini söyledi.
Dr. Sahmoud, ilk haftanın ardından Gazze’de elektriğin, internetin ve telefon hatlarının kesildiğini anlatarak, “Haftada bir ya da 10 günde bir defa konuşabiliyorduk. Tabii bu çok zor bir şey. Düşünün ailenizden 3, 4 ya da 5 gün hiç haber alamıyorsunuz ve komşularınızı, arkadaşlarınızı, o bölgede yaşayan herhangi birisini arıyorsunuz belki iyi haber vardır diye.” dedi.
Çok zor bir süreçten geçtiklerini kaydeden Sahmoud, çocuklarına, her şeyin bir bedeli olduğunu, topraklarını ve vatanlarını kurtarmak için illa ki bir bedel ödemeleri gerektiğini söylediğini ifade ederek şöyle devam etti:
“İsrail bilerek çocuklara ve kadınlara saldırıyor. Bütün dünya bunu görüyor ve hiçbir şey yapmıyor. Bu çok enteresan bir durum. Ben hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyorum. Mesela Ukrayna-Rusya savaşını gördüm ama böyle bir şey görmedim. Mesela Azerbaycan ile Ermenistan savaşını da gördüm, bu kadar sivil ölmedi. Direkt sivilleri, çocukları ve kadınları vuruyorlar intikam almak için. Daha kötüsü, bütün Batı ülkeleri destekliyor, Amerika destekliyor, niye destekliyor? Ne zaman, nerede gıda, yemek, yakıt, elektrik, su bir silah olarak kullanıldı? Bütün dünya bunu görüyor ve hiç kimse bir şey yapmıyor. İsrail bütün dünyaya diyor ki; ‘Şöyle bir şey yapın biz ilaç girmesine müsaade edeceğiz. Şöyle bir şey yapın, bize falanı teslim edin biz de su vereceğiz, elektrik vereceğiz.’ Bu hakikaten bütün bir dünya için rezalet ve hakaret. Nerede insan hakları? 2 milyon 200 bin kişiden bahsediyoruz. Hapis gibi kapatmışlar, su, elektrik, internet, yakıt yok, cep telefonu hatlarının hepsi kapalı, vuruyorlar, vuruyorlar ve bütün dünya sessiz kalıyor.”
Özellikle Batı ülkeleri ile Amerika’nın tutumunu, enteresan bulduğunu söyleyen Sahmoud, her zaman demokrasiden ve insan haklarından söz eden bu ülkelerin gerçek bir sınav olduğu zaman anlattıklarının sahte çıktığını vurguladı.
Türkiye arkadaş değil kardeş ülke
Dr. Sahmoud, Filistinlerin özellikle de Gazzelilerin Türkiye’yi ve Türk halkını çok sevdiğini belirterek, “Türkiye ne yapıyorsa Gazze’deki arkadaşlarımız arıyorlar. Türkiye’den daha fazla şeyler bekliyorlar. Çünkü Türkiye’yi arkadaş değil kardeş ülke görüyorlar. Türkiye’deki bütün olayları çok yakından takip ediyorlar.” diye konuştu.
“Bir savaş olursa o savaşın ahlakının olması lazım, olmuyorsa cezalandırılması lazım”
Dünyada ne olursa olsun çocukların ve kadınların bunlardan uzak tutulması gerektiğinin altını çizen Sahmoud, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bir savaş olursa o savaşın ahlakının olması lazım, olmuyorsa cezalandırılması lazım. Türkiye bu konuda birkaç adım attı ama umarım bütün ülkeler bu olayın tekrar etmemesi için çocukların ve kadınların savaşlardan uzak tutulması için bir şey yapar. Bunun ilk adımı, İsrail askerlerinden kim bu katliama katıldıysa onun cezalandırılması. Batı ülkelerinin bir şekilde bunu anlaması lazım. Filistin’de şimdiye kadar 14 bin şehit var diyorlar ama bence 20 bine kadar ulaşabilir sayı, bunu herkesin görmesi lazım. Sadece Filistin için değil bütün dünyadaki çocuklar için. Düşünün çocuklarınız ve dünyadaki çocuklar bunu gördükleri zaman ne diyecekler? ‘Bu dünyada hiçbir insanlık kalmadı’ diyecekler.”
“Yemek zor bulunuyordu, ekmek için sabahtan öğlene kadar bekliyorduk”
Dr. Sahmoud’un 9 yaşındaki kızı Minna da Gazze’de kaldığı sürede yaşadıklarını anlattı. 45 günün çok zor olduğunu söyleyen Minna, “Yemek zor bulunuyordu, ekmek için sabahtan öğlene kadar bekliyorduk, çok sıra oluyordu. Yaralanan insanlar için hastanede ilaç yok, ilaç bulmaları çok zor oluyor, bazen iyileştiremiyorlar.” dedi.
Minna, “Teyzemin evine bomba attılar, ailenin hepsi öldü. 6 aylık bir kız bebek vardı o da öldü, bir kişi bile kalmadı. O gün çok zordu, o gece bomba attılar, gece uyandık çok zordu. O gece en kötü geceydi.” diye konuştu.
Türkiye’ye geldikten sonra kendisini iyi ve güvende hissettiğini dile getiren Minna, “Biz güvendeyiz ama şu anda orada çok zor yaşayan insanlar var. Mesela akrabalarımız, babaannem, anneannem orada. Çok şükür ateşkes oldu şimdi evlerine döndüler, iyiler.” ifadelerini kullandı.
“Filistin’de mutluluk kalmadı, tüm insanlar aynı hisleri yaşıyorlar”
İsrail saldırılarının 45. gününde Gazze’den İstanbul’a gelen 12 yaşındaki Maria Sahmoud da Filistin’de yaşayanların çok zor durumda olduklarını belirterek, “Su yok, yemek yok. Filistin’de her ailede bir tane ya da daha fazla şehit var. Filistin’de mutluluk kalmadı, tüm insanlar aynı hisleri yaşıyorlar.” dedi.
İsrail’in saldırıları sonucu tüm fırınların yıkıldığını aktaran Maria, “Bazıları çalışıyordu ama benzin yok onun için çalışamıyorlar. Hatta arabalar da çalışamıyor, şehitleri at arabalarıyla taşıyorlar, hastanelere öyle götürüyorlar. Yaralılar çok acı çekiyor. Yaralıların yarısı acıdan ölüyorlar çünkü onların ilaçları yok.” diye konuştu.
En çok korktuğu anı “Bir gece vardı. O gece attıkları bombalar ilk önce flüt gibi ses çıkarıyordu. O gece bir saniye bile durmadılar, o gece çok kötüydü.” şeklinde anlatan Maria, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve kendilerini Filistin’den Türkiye’ye getiren tüm yetkililere teşekkür etti.