Mısri, Filistinli gruplar arasında Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un katılımıyla 29 Şubat’ta başlayan ve iki gün süren uzlaşı görüşmelerinin ardından AA muhabirine yaptığı açıklamada görüşmelere ve Filistinli gruplar arasındaki bölünmüşlük sürecinin yanı sıra İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları, sonuçları ve Filistin yönetimine yansımalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hani el-Mısri, Filistinli grupların 7 Ekim’den bu yana ilk kez gerçekleştirdiği Moskova buluşmasını “kendi içinde iyi bir şey, hiç yoktan iyi bir adım” şeklinde değerlendirdi.
Filistinli uzman, iki gün süren görüşmelerin ardından açıklanan sonuç bildirgesinde, bazı ortak noktaların belirlenmesine karşın pratik adımlar içermemesine ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve hükümetin belirlenmesi konusunun göz ardı edilmesine işaret ederek, açıklamanın genel ve beklendiği gibi olduğunu ifade etti.
Mısri, bu görüşmenin ayrıca Rus yönetimine, “Filistinli grupların daha sonra da aralarındaki anlaşmazlıklar patlak vermeden bir araya getirilebileceği” intibaı verdiğini aktardı.
Moskova görüşmesinden sonraki beklentilere ilişkin ise Mısri, “Tüm olasılıklar mümkün olmakla birlikte Filistinli gruplar arasındaki bölünmüşlüğün devam edeceğini tahmin ediyorum. Tüm taraflar İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının sona ermesini bekliyor ve bunun sonuçları ışığında karar verilecek.” dedi.
“Filistin yönetimi mevcut iktidarda kalmayı tercih ediyor”
Filistin resmi yönetiminin, Hamas’ın attığını düşündüğü bir adımın (Aksa Tufanı) bedelini ödemek istemediğini belirten Mısri, İsrail’le herhangi bir mücadeleye girmektense şu anki haliyle iktidarda kalmayı tercih edeceğini, Tel Aviv’le iddialaşmaya hazır olmadığını söyledi.
Mısri, bu görüşünü desteklemek için Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile hiçbir şekilde temasa geçmediğini, hatta birlik ve beraberliğin sembolü olarak bir fotoğraf karesi bile paylaşmadığına dikkati çekti.
Şu ana kadar bu konuda herhangi bir ilerleme olmadığını kaydeden Mısri, şunları söyledi:
“Eğer bölgedeki faktörler veya Filistin haritası değişirse; halkın kendi iradesini ve çıkarlarını taraflara dayatmak için baskı yapmaya yönelmesi, Filistinli gruplar arasındaki bölünmeye son verilmesi konusunda teşvik oluşturabilir.”
Filistin hükümetinin istifası ve yeni hükümetin kurulması
Muhammed Iştiyye hükümetinin birkaç gün önce sunduğu istifaya ilişkin ise Mısri, “Iştiyye hükümetinin istifası özellikle Moskova’da konu üzerinde anlaşmaya varılmadığı için dış baskılara yanıt olarak geldi. Geçici hükümet uzun süreli olabilir.” dedi.
Mısri, “Hükümet, Filistin meselesini ve topraklarını tehdit eden ciddi ve tehlikeli durumlarla ve risklerle yüzleşebilecek ve mevcut fırsatları değerlendirebilecek bir kapasiteye sahip mi?” sorusunu yönelterek, dökülen kanların bu atmosferi sağladığını ancak bu durumu değerlendirebilmek için Filistinli, Arap ya da uluslararası mekanizma gerektiğini ifade etti.
Filistin hükümetinin yeniden kurulması konusunda ise Mısri, şunları söyledi:
“Hükümet ne zaman kurulabilir? Kanuna göre devlet başkanının, hükümetin istifasını kabul etmesinden itibaren iki hafta içinde yeni bir hükümet ataması gerekiyor. Ancak mevcut durumda geçici hükümet uzun süreli olabilir.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları biter ve ABD yönetimi Tel Aviv’i iktidarı Gazze’ye vermeye zorlayabilirse teknokratik bir hükümet kurulacaktır; bu da savaşın sonuçlarından biri olabilir.”
Filistin meselesini tasfiye girişimleri
İsrail’in yaptıklarını “Gazze’yi ne şimdi ne de yakın gelecekte yaşanamaz bir bölge haline getirmeyi amaçlayan bir soykırım savaşı” şeklinde tanımlayan Mısri, şunları aktardı:
“İsrail’in gerçekleştirdiği suçlar, yürüttüğü savaşlar ve insani yardım akışının olmayışı, Filistin meselesinin tasfiye edilmeye çalışıldığını gösteriyor.
İsrail, Filistin meselesinin tasfiyesi için en başından beri belirlenmiş hedeflerini gerçekleştirmek adına 7 Ekim’de kendisini sarsan olaylardan faydalandı. Bu İsrail ve müttefiklerinin başarılı olacağı anlamına gelmiyor aksine büyük bir felaket yaşandı ve bu felaket sabredip direnmekle bağlantılı.”
Mısri, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının, mevcut denklemi değiştirecek şekilde Arap, İslam ülkeleri ve uluslararası camiada herhangi bir gelişme olmadan devam etmesinin gösterilecek kahramanlıkla eşdeğer oranda felaketi, yıkımı, katliamı da derinleştireceğini söyledi.
İsrail’in Gazze’ye saldırılarının sona ermesi
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının sona ermesinin ertesindeki manzaraya ilişkin ise Mısri, bunun saldırıların sonucuna göre şekilleneceğini; saldırıların 5 ayı geride bırakmasına rağmen sonucunun henüz belli olmadığını, ertesi gün haritasının sonuçlar ışığında netleşeceğini aktardı.
Mısri, ihtimalleri şöyle ifade etti:
“İsrail savaşında başarılı olur ve kesin bir zafer elde ederse sonuç olarak, Batı Şeria’ya benzer şekilde Gazze de kontrol altına alınacak; böylece doğrudan veya dolaylı olarak İsrail’e bağlı yerel yönetimler tertip edilecektir. İsrail, Batı Şeria ve Gazze’de birleşik bir Filistin yönetiminin olmasını istemiyor; Filistin meselesini ortadan kaldırmak için daha fazla parçalanma ve bölünme istiyor.
Bir diğer senaryo ise İsrail’in yenilmesi ki bu da bağımsız bir Filistin devletinin kurulması önünde geniş bir alan açıyor.”
Mısri, İsrail’in saldırılarında dökülen kanın öfkeyi körüklediğini, Filistin ve Filistin meselesine desteğin yayılmasını sağladığını belirterek bu desteğin siyasi, askeri ve mali destek ile olayın örtbas edilmesi konularında İsrail kadar sorumlu olan Batı dünyasından yükseldiğine işaret etti.
Her iki senaryonun yanı sıra en olası ihtimalin ise ne kesin bir galibin ne de kesin bir mağlubun olmadığı ve her iki tarafın da lehine durumlarla sonuçlanabileceğine işaret eden Mısri, böyle bir durumda meselenin bölgesel, uluslararası ve yerel denklemlerin etkileşimlerine bağlı olacağını aktardı.
Mısri, bu senaryoda saldırıların daha az hasarla sona ereceğini ve her iki tarafın da galip geldiğini iddia edeceğini; ABD yönetiminin istediği gibi yenilenmiş bir Filistin yönetimi ya da Filistin halkının istediği gibi yeni bir Filistin yönetimi olabileceğini dile getirdi.
İsrail’le 1993’te imzalanan Oslo Anlaşmasına göre kurulmuş yönetimin değiştirilmesi gerektiğini kaydeden Mısri, artık Oslo Anlaşmasının kalmadığını, sadece Filistinliler üzerindeki yükümlülüklerinin var olduğunu; Filistinlilerin yönetimi öncelikle ve temelde Filistin’e yönelik yükümlülüklerini yerine getirecek şekilde ifade etti.
İsrail’in Gazze’ye saldırılarının ardından Batı Şeria
Mısri, işgal altındaki Batı Şeria’nın geleceğiyle ilgili olarak ise, “7 Ekim öncesinden bu yana İsrail’in saldırılarına maruz kalan Batı Şeria’daki durum pek değişmeyecek.” dedi.
Batı Şeria’daki katliam, gözaltı, Yahudi yerleşimcilerin saldırıları ve bölgenin parçalanması eylemlerinin hız kesmeden devam ettiğine dikkati çeken Mısri, bunların Gazze’ye yönelik saldırıların sona ermesinden sonra neler olabileceğine dair fikir verdiğini söyledi.
Mısri, “İsrail’in hedefi Batı Şeria ve İsrail, büyük devletini kurmak için tüm kalbini, merkezini hazırlıyor. Ancak bazılarının beklediği gibi bu iş İsrail için kolay olmayacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Filistinli uzman İsrail’in Gazze’deki saldırılarında ardında bıraktığı derin yaralar, katliamların dünya üzerinde sarsıcı etkileri olduğunu ve bu durumun da Batı Şeria’da suçlarını tekrarlaması için İsrail’e yardımcı olmayacağını söyledi.
Filistinli grupların Moskova’daki toplantısı
Filistinli grupların temsilcileri, 29 Şubat-1 Mart tarihlerinde başkent Moskova’da bir araya gelmişti. Moskova’da bir araya gelen temsilcilerin görüşmelerde, aralarında uzlaşıyı sağlayacak konuları tartışacağı kaydedilmişti.
Görüşmenin ardından 1 Mart’ta yapılan açıklamaya göre, Filistinli gruplar, “Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan FKÖ çerçevesinde tüm Filistin güçlerini ve gruplarını kapsayan kapsamlı bir ulusal birliğe ulaşmak için diyalog turlarına devam edilmesi” konusunda mutabık kaldı.
Filistinli gruplar ayrıca “İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına karşı canice saldırıları ve soykırım savaşıyla mücadele edilmesi; başta Gazze Şeridi olmak üzere Batı Şeria ve Kudüs’teki Filistin halkının vatanlarından tehciri girişimlerinin engellenmesi” konularında da anlaştı.
Filistin’de yapılan 2006 seçimlerinde galibiyet elde eden Hamas’ın Gazze Şeridi’nde yönetime geldiği 2007’den bu yana, İsrail işgali ve ablukası altındaki Filistin topraklarında siyasi bölünmüşlük yaşanıyor.