ABD Başkanı Joe Biden, Orta Doğu turunun ilk durağı olarak 13 Temmuz Çarşamba günü ulaştığı İsrail’de Filistin meselesine işaret ederek, “Bu ziyaret sırasında iki devletli çözüme verdiğim desteğimi tartışacağız. Benim düşünceme göre bu, hem İsrailli hem Filistinliler için özgürlük, refah ve demokraside eşit şartların garantilenmesi için en iyi yol olmaya devam ediyor.” dedi.
- ABD Başkanı Biden: İsrail-Filistin sorununun çözümüne ilişkin en iyi yol iki devletli çözüm
Biden, ziyaretin ikinci gününde İsrail Başbakanı Yair Lapid ile düzenlediği basın toplantısında da iki devletli çözüm seçeneğine olan desteklerini tekrarladı.
Ancak Filistinliler, bağımsız Filistin devletinin kurulmasının önüne geçmek için işgal altındaki Batı Şeria’da yerleşim alanlarını genişletmeye devam eden İsrail’in iki devletli çözümü kesin bir dille reddettiğini söylüyor.
Ayrıca İsrail siyaset meydanındaki aşırı sağın hakimiyeti ve 3 yıldan beri kararlı bir hükümeti kuracak siyasi istikrarın olmaması da İsrail devletinin yanında bir bağımsız Filistin devletini kurma önerisini canlandırmayı zorlaştırıyor.
Dolayısıyla siyasi analistler, Washington’ın bağımsız Filistin devletini kurmaya yanaşması için İsrail’e baskı yapmasına pek ihtimal vermiyor.
İki devletli çözüm nedir?
İspanya’nın başkenti Madrid’de 1991 yılında düzenlenen Orta Doğu Konferansı’yla başlayan “Orta Doğu Barış Süreci”, Arap ülkelerinin “barışa karşı toprak” sloganıyla dillendirdiği iki devletli çözüm üzerine kuruldu.
Söz konusu çözüm ise İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği Filistin topraklarının yanı sıra Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi’ni de içine alacak bir bağımsız Filistin devletinin kurulmasını kapsıyor.
İsrail yönetimi her ne kadar ilk başta Filistin’le siyasi müzakere sürecini başlatmaya yanaşmasa da 1987-1994 yıllarında hem Batı Şeria’da hem de Gazze Şeridi’nden İsrail ordusuna yönelik saldırıların artması ve halk ayaklanmalarından sonra kabul etmek zorunda kaldı.
– Oslo Anlaşması
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün 1993 yılında İsrail’le imzaladığı Oslo Antlaşması, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bir Filistin özerk yönetimin kurulmasının yanı sıra 1999 yılında bağımsız Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak siyasi müzakerelerin icra edilmesini içeriyor.
Ancak buna bağlı kalmayan İsrail yönetimi, Filistin devletinin kurulmasını engellemek üzere işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te Yahudi yerleşim birimleri alanını yoğun şekilde yaymaya çalıştı.
İsrail’in izlediği politikalar sebebiyle siyasi müzakereler sekteye uğradı ve 2000 yılında da Filistin intifadası alevlendi.
İsrail’in 1967’de işgal ettiği Batı Şeria’da halihazırda 250’den fazla yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerlerde ikamet eden 450 bine yakın Yahudi yerleşimci, Batı Şeria’da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zor hale getiriyor.
Arap Barış Girişimi
Arap ülkeleri 2002 yılında, Filistin-İsrail sorununun çözümü kapsamında Suudi Arabistan’ın sunduğu “Arap Barış Girişimi”ni kabul etti.
Filistinli mültecilere topraklarına geri dönme hakkının verilmesini, 1967 sınırları dahilinde Filistin devletinin kurulması karşılığında Arap ülkeleri ile İsrail arasında ilişkilerin normalleşmesini öngören Arap Barış Girişimi, İsrail tarafından reddedildi.
Orta Doğu Dörtlüsü (Rusya, ABD, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler) ise 30 Nisan 2003’te Filistin intifadasını sonlandırma ve İsrail’in yerleşim alanlarını genişletmeyi durdurma karşılığında 2005 yılında kurulacak bağımsız Filistin devleti için bir eylem planı sundu ancak yine Tel Aviv yönetimi tarafından reddedildi.
Netanyahu ve “Yahudi ulus devleti”
İsrail-Filistin siyasi müzakere turunun sekteye uğradığı Haziran 2009’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir Filistin devletinin kurulmasını kabul edeceklerini söyledi ancak daha fazla detay vermedi.
Filistinliler ise Netanyahu’nun iktidarı süresi boyunca Kudüs kenti ve Batı Şeria’da yeni yerleşim yerlerinin inşasına destek vermekle “iki devletli çözümü gömdüğünü” belirtiyor.
Eski İsrail Başbakan Netanyahu, 2015 yılında da Filistinlilerle barış anlaşmasına varmak için “Yahudi ulus devletini” tanıma şartını öne sürdü.
Eski Başkan Barack Obama döneminde eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki müzakerelerin son turunu yönetti, İsrail’in Filistinli tutukluların dördüncü grubunu serbest bırakmayı reddetmesi ve yerleşim birimleri inşaatına devam etmesi üzerine müzakereler 2014’te sona erdi.
Kerry, Aralık 2016’da yaptığı açıklamada, “Barışa giden tek yok, iki devletli çözümden geçiyor.” ifadesini kullandı.
Trump’ın sözde barış planı
ABD Başkanı Donald Trump, görevde olduğu 2018 yılında, iki devletli çözümün Filistinliler ve İsrailliler için en iyi seçenek olduğunu açıkladı. Ancak Trump’ın, ‘Yüzyılın anlaşması’ olarak tanımladığı ve İsrail-Filistin sorununa kalıcı çözüm getireceğini vadettiği sözde barış planı, İsrail’e 1967 yılında işgal edilen Filistin topraklarında tam kontrol yetkisi verdi.
Planda önerilen Filistin devleti, küçük takımadalar şeklinde net olmayan, sınırları olmayan parçalanmış bölgelerden oluşuyordu.
Trump, Kudüs’ün Doğu ve Batı yakasını İsrail’in başkenti olarak tanıdı, Filistin tarafının şiddetle reddettiği, ‘Yüzyılın anlaşması’ olarak tanımlanan bu plan, nihayetinde başarısızlıkla sonuçlandı.
“Biden’in konuşmaları, pratikte karşılığı olmayan açıklamalardan ibaret”
Filistinli siyasi analist Talal Avkel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Biden’ın iki devletli çözüm seçeneğine ilişkin açıklamalarını, pratikte karşılığı olmayan konuşmalar olarak nitelendirdi.
Avkel, “Biden İsraillilere sanki şöyle diyor: ‘İki devletli çözüm seçeneğinin sizin için iyi olduğu konusunda size tavsiyede bulunuyorum ancak çıkarlarınızı en iyi bilen yine sizlersiniz’.” ifadesini kullandı.
Biden’in Filistin ile İsrail arasında müzakerelerin başlatılması veya İsrail’e planlarını durdurması için baskı yapılması noktasında herhangi bir plan sunmadığına işaret eden Avkel, “ABD Başkanı’nın, iki devletli çözüm seçeneğine dayalı siyasi bir çözümle ilgilenmeyen İsrail’i kızdırması mümkün değil.” yorumunda bulundu.
Avkel, ABD’nin Kudüs’te Filistinlilere hizmet veren ve 2019’da kapatılan konsolosluğu ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Washington’daki ofisinin yeniden açılması sözünü yerine getirmediğini hatırlatarak, bu göstergelerin, Biden’in müzakere rolünü oynamayacağı anlamına geldiğini vurguladı.
Biden’ın “gerilimi azaltma ve güven inşa etme” yoluyla “ekonomik barışa” yöneldiğini ifade eden Avkel, “Filistinliler ise İsrail işgalinin sürmesi ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulamaması karşılığında halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesine dayanan ekonomik barışı reddediyor.” diye konuştu.
-Biden’in iki devletli çözüm açıklamaları slogandan öteye gitmiyor
El-Halil Üniversitesi Siyasal Bilimler Öğretim Üyesi Bilal eş-Şevbeki de “Biden’in iki devletli çözüme ilişkin açıklamaları, slogandan öteye gitmiyor.” dedi.
Şevbeki, ABD’nin Oslo Anlaşması’na göre yükümlülüklerini ve iki devletli çözüm seçeneğini uygulaması için hiçbir şekilde İsrail’e baskı yapmadığını belirterek, “ABD’nin iki devletli çözüm seçeneğine gerçek bir destek vererek ilerleyeceğini düşünmüyorum ancak Filistinlilere sağlanan hizmet ve ekonomik durumu iyileştirmeye çalışacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin bu politikasının, İsrail’e, yerleşim birimlerini genişletmesi ve Filistin topraklarını yok etmesi için zaman kazandırdığını kaydeden Şevbeki, bu adımın, iki devletli çözüm seçeneğini baltalamak anlamına geldiğini söyledi.
“Filistin ve İsrail tarafları arasında barış görüşmelerinin başlama olasılığı düşük”
Birzeit Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Cihad Harb da “Biden döneminde Filistin ve İsrail tarafları arasında barış görüşmelerinin başlama olasılığının düşük olduğu” öngörüsünde bulundu.
Harb, “İki devletli çözümü uygulamak için herhangi bir öneri veya mekanizma sunmadı, bu seçeneğin en iyisi olduğuna inanıyor ancak pratikte hiçbir adım yok. İsrail’deki siyasi durum ve barışa inanan istikrarlı bir hükümetin olmamasının, iki devletli çözüm seçeneğini uygulamak için ciddi müzakerelere girmeyi zorlaştırıyor ve imkansız hale getiriyor.” diye konuştu.
İsrail’de meclis feshedilerek 1 Kasım’da erken genel seçime gidilmesi kararı onaylanmıştı. Buna göre, 1 Kasım 2022’de İsrailliler, yaklaşık 3,5 yıl içinde beşinci kez sandık başına gitmiş olacak.
Son on yılda, İsrail’de “iki devletli çözümü” destekleyen İsrail partilerinin popülaritesi düşerken, bağımsız Filistin devletinin kurulması ilkesine karşı çıkan sağ partiler güçlendi.
İsrail’de 120 sandalyeden oluşan meclisin yaklaşık 80 sandalyesi sağ partilerin elinde.