Dünya ekonomileri, yorgun başladığı 2021 yılında en büyük sınavı düşük büyüme ve yükselen enflasyon karşısında verdi. Kovid-19’un ekonomilerde yarattığı bu tahribatı gidermek amacıyla geçen yıl rekor düzeyde mali ve parasal desteklere başvuran ülkeler, ilk çeyrekte her ne kadar aşıların yaygınlaşmasıyla rahat bir nefes alsa da salgında ortaya çıkan yeni varyantlar sonrası yeniden ek kısıtlayıcı tedbirlere başvurdu. Bu durum, merkez bankalarının 2020’de devreye aldığı destekleyici para politikalarını ilk çeyrek boyunca sürdürmelerini beraberinde getirdi.
Bu dönemde, ABD Merkez Bankası (Fed) politika faizini değiştirmeyerek 0-0,25 aralığında bırakırken, istihdam ve enflasyon hedefleri sağlanana kadar varlık alımlarının devam edeceği yönlendirmesini korudu. Bununla birlikte mart ayında ABD’de enflasyon beklentilerindeki hızlı yükseliş, Fed’in para politikasında erken bir sıkılaşma ihtimali tartışmalarını başlattı. Bu gelişme sonrası ABD’nin 10 yıllık tahvil faizleri 1 Mart’ta yüzde 1,7760 ile yılın en yüksek seviyesini gördü. Mali tarafta ise ocak ayında göreve başlayan ABD Başkanı Joe Biden, mart sonunda Kovid-19 salgınının etkileriyle mücadele kapsamında 1,9 trilyon dolarlık ekonomik destek paketini onayladı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafında daha “güvercin” bir tonun hakim olduğu ilk çeyrekte, faiz oranları ve Pandemi Acil Alım Programı (PEPP) büyüklüğünde değişikliğe gidilmezken kısa vadede ekonomik belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle tüm araçlarla gerekli ayarlamaların yapılabileceği mesajıyla piyasalara güven verildi.
Asya’da ise Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) para politikasını daha da esnetecek kararlar aldığı görüldü. Banka, mart ayındaki toplantısında Eylül 2016’dan sonra ilk kez para politikasını kapsamlı bir şekilde değerlendirerek devlet tahvili getirilerine yönelik hedef bant aralığını genişletti.
Öte yandan Amerikan borsasında, sosyal medya platformu Reddit üzerinden örgütlenen bir grup küçük yatırımcının alımlarıyla video oyun satıcısı GameStop’ın daha önce 17 dolar civarında seyreden hisse fiyatı 483 dolara kadar çıktı. Küçük yatırımcıların bir araya gelerek Wall Street devlerine karşı mücadelesi olarak tarihe geçen olayın başka hisse senetlerine de sıçrayabileceği endişeleri piyasalarda volatiliteyi artırdı.
Yurt içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) şubatta zorunlu karşılık oranlarını 200 baz puan artırmasının ardından, mart ayında da önden yüklemeli faiz artırımına gitti. Banka, enflasyon görünümü üzerinde oluşan yukarı yönlü riskler nedeniyle politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a yükseltti. Mart ayının sonunda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile TCMB Başkanı Naci Ağbal görevinden alınarak, yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı.
Tüm dünyada enflasyonda yükselişin rakamlara yansıyarak tedirginlikleri artırdığı ilk çeyrekte, büyüme tarafında ise ülkelerin 2020 bilançosu belli oldu. ABD ekonomisinin yüzde 3,5 küçülerek 1946’dan bu yana en kötü performansını kaydettiği 2020’de, Avrupa Birliği (AB) ekonomisi de yüzde 6,4 daraldı. Bu dönemde Çin yüzde 2,3 ve Türkiye yüzde 1,8 büyüyerek G20’nin en iyi performans gösteren iki ekonomisi oldu. Açıklanan veriler sonrası uluslararası kurum ve kuruluşların Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentilerini yukarı yönlü revize ettiği görüldü.
Borsa İstanbul AŞ’nin pay piyasası açılış seansında kural değişikliğine gittiği ilk çeyrekte, BIST 100 endeksi ocak ve şubat aylarında yataya yakın bir seyir izlemesinin ardından martta yüzde 5,4 değer kaybetti. Endeks böylece ilk çeyreği yüzde 5,8 düşüşle 1.391,73 puandan tamamladı. Yıla 7,43 seviyelerinden başlayan dolar/TL ise ilk çeyrekte yüzde 11’e yakın değer kazanarak mart ayını 8,2489’dan kapattı.
Yatırımcıların tahvil piyasasına yönelmesi ile altının ons fiyatında ilk çeyrekte yüzde 10,2’lik sert bir düşüş yaşanırken, aynı süreçte yurt içinde gram altın yüzde 0,3’lük değer kaybıyla 452,6 liraya geriledi. Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri ise yıla başladığı yüzde 12,9 seviyelerinden yükselişe geçerek mart sonunda yüzde 18,86’ya çıktı.
Yılın ikinci çeyreği itibarıyla yeniden ivme kazanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayıları ve mutasyon endişeleri, salgının gidişatına ve ekonomilere yönelik belirsizlikleri artırdı. Rekor düzeyde mali ve parasal teşviklerin devam ettiği ve birçok ülkede kısıtlamaların yeniden devreye alındığı bu süreçte, enflasyon beklentilerindeki yükselişin sürmesi ise merkez bankalarını köşeye sıkıştırdı.
Fed’in faizlerde ve para politikasında değişikliğe gitmediği ikinci çeyrekte, Fed Açık Piyasa Komitesi (FOMC) yetkililerinin sözle yönlendirmeleri ise enflasyondaki yükselişin “geçici mi kalıcı mı?” olduğu konusunda görüş ayrılığını ortaya koydu. Söz konusu ayrışma, bankanın varlık alımlarının azaltılması (tapering) sürecinin ne zaman başlatılacağına dair tartışmaların mayıs ayı tutanaklarına yansıması ile sonuçlanırken, böylece para politikalarında normalleşmenin ilk sinyali de verilmiş oldu. Tutanakların ardından Fed Başkanı Jerome Powell’ın, “faiz artırımlarının tapering sürecinin tamamlanmasından sonra gerçekleşeceği” yönlendirmesi yatırımcılara rahat bir nefes aldırsa da ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’ın ekonominin aşırı ısınmasını önlemek için oranlarının biraz artması gerekebileceğini belirtmesi ile risk algısı yeniden yükseldi.
Bu süreçte açıklanan verilerin ekonomik toparlanmayı teyit etmesi risk iştahını desteklerken, küresel ekonomiye ilişkin 2021 yılı büyüme tahminini Uluslararası Para Fonu (IMF) yüzde 5,5’ten yüzde 6’ya, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) yüzde 5,6’dan yüzde 5,8’e ve Dünya Bankası yüzde 4’ten yüzde 5,6’ya yükseltti. Açıklanan ilk çeyrek büyüme rakamları ise ekonomik toparlanmanın ülkeler arasında ayrıştığını gösterdi. İlk çeyrekte ABD ekonomisi yüzde 6,4 büyürken, Avro Bölgesi ekonomileri yüzde 1,8 ve İngiliz ekonomisi yüzde 1,5 küçüldü.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafında ikinci çeyrek boyunca faizlerde ve Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nda (PEPP) değişikliğe gidilmezken, enflasyonun son dönemde yükseldiği, ancak ekonomide tam toparlanma sağlanana kadar teşviklere son verilmeyeceği vurgulandı.
Asya’da ise Japonya Merkez Bankası (BoJ), faizlerde ve para politikasında değişikliğe gitmemesine rağmen salgının etkilerine karşı finansman desteği sağladığı özel programının süresini 6 ay uzattı ve iklim değişikliğiyle mücadele için yeni bir fon sağlama programı açıkladı. Öte yandan bankanın projeksiyonları enflasyonun 2023 mali yılında yüzde 1 olacağını ortaya koyarak, 8 yıldır BoJ Başkanlığı görevini yürüten Haruhiko Kuroda’nın ultra gevşek para politikalarına rağmen 10 yıllık zaman diliminde yüzde 2’lik enflasyon hedefini tutturamayacağına işaret etti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafında ise ikinci çeyrekte politika faizi yüzde 19 düzeyinde korunurken, Çin Merkez Bankası (PBoC) ile 30 Mayıs 2019’da imzalanan ikili para takası (swap) anlaşması 35,1 milyar lira ve 23 milyar Çin yuanı artırılarak toplam 46 milyar lira ve 35 milyar Çin yuanına çıkarıldı.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, nisanda yüzde 0,44 ve mayısta yüzde 1,62 yükselmesinin ardından haziranda yüzde 4,5 geriledi. Endeks böylece, ikinci çeyreği yüzde 2,54 değer kaybıyla 1.356,34 puandan tamamladı. Dolar/TL ise 7,98-8,81 bandında seyrettiği ikinci çeyreği önceki çeyreğe kıyasla yüzde 5,6 artışla 8,7086’dan kapattı.
ABD’nin 10 yıllık tahvil faizleri ikinci çeyrekte düşüş trendine girerek yüzde 1,75 seviyelerinden yüzde 1,35’e kadar gerilerken, Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri yüzde 17 sınırına kadar indi. Altının ons fiyatı ise nisan ve mayıs aylarında sırasıyla yüzde 3,6 ve yüzde 7,8 yükselmesinin ardından haziranda Fed’in normalleşme sürecini tartışmaya açmasıyla yüzde 7,2 gerileyerek kazançlarının büyük bir kısmını geri verdi ve ikinci çeyreği 1.770,44 dolardan tamamladı. Aynı süreçte yurt içinde gram altının fiyatı ise kurdaki yükselişin etkisiyle yüzde 9,5’lik artışla 495,7 liradan kapandı.
Dünya genelinde vaka sayılarının temmuzda son ayların en yüksek seviyelerine çıkması salgında dördüncü dalga endişelerini güçlendirirken, birçok ülkede yeni kısıtlamaların gündeme gelmesi küresel piyasalar üzerinde baskı yarattı. Diğer taraftan gıda ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyonun beklenenden daha uzun bir süre yüksek seviyelerini koruyacağı yönündeki görüşler ağırlık kazandı. Açıklanan veriler de yüksek enflasyon endişelerini destekledi.
Bu dönemde, ABD’de enflasyon haziranda yüzde 5,4 ile 13 yılın en yüksek artışını kaydetti. Almanya’da ise temmuzda yüzde 3,8 olan yıllık enflasyon, ağustosta yüzde 3,9’a çıkarak Aralık 1993’ten bu yana en yüksek seviyeyi gördü. İngiltere’de ağustosta yüzde 3,2 ile 9 yılın en yüksek seviyesine ulaşan enflasyon, Avro Bölgesi’nde yüzde 3’le son 10 yılın zirvesinde gerçekleşti.
Tüm bunlara Çinli gayrimenkul şirketi Evergrande’nin iki tahvil faizi ödemesini gerçekleştirememesi ve enerji krizinin küresel ekonomik aktiviteye ilişkin beklentileri olumsuz etkilemesi eklenince, küresel risk algısı negatif etkilendi. Bu gelişmelerle dünyanın önde gelen ülke borsalarında temmuz ve ağustos ayında yaşanan yükseliş, eylülde yerini düşüşe bıraktı. Söz konusu ayda borsalar ABD’de ortalama yüzde 5’e yakın, Avrupa’da yüzde 2’nin üzerinde değer kaybetti.
Merkez bankaları cephesinde, ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizinde ve varlık alımlarında değişikliğe gitmediği üçüncü çeyrekte, para politikasının etkin uygulanması ve düzenli piyasa işleyişini desteklemek için 2 yeni repo programı açıkladı. Sözle yönlendirmeler kapsamında ise Fed Başkanı Jerome Powell’ın Jackson Hole toplantısında yaptığı konuşmada, istihdam piyasasındaki toparlanmanın devam etmesi durumunda varlık alımlarının azaltılmasına (tapering) bu yıl başlanabileceğini, faiz artırımı konusunda aceleci davranılmayacağını belirtmesi öne çıktı. Böylece tapering sürecinin bu yıl içinde başlayacağı sinyali verilmiş oldu.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafında ikinci çeyrek boyunca faiz oranları ve Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nın (PEPP) toplam büyüklüğünde değişikliğe gidilmezken, tahvil alımlarının son iki çeyreğe göre daha düşük hızla olabileceği duyuruldu. Banka ayrıca, faiz oranlarına ilişkin sözle yönlendirmesinde değişikliğe giderken, PEPP kapsamındaki alımların aralık ayında ele alınacağı sinyalini verdi.
Japonya ve Çin merkez bankaları tarafında ise para politikalarında temkinli ve istikrarlı duruşun ikinci çeyrekte devam ettiği görüldü.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), eylülde 16 ayın ardından ilk kez faiz indirimine giderek politika faizini 100 baz puanlık azalttı ve yüzde 18’e çekti. Banka, söz konusu kararın para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizlerin değerlendirilerek alındığını bildirdi. Aynı ay içinde Türk lirası zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis edilmesi imkanı azami oranını yüzde 10’dan sıfıra çeken TCMB, döviz cinsinden mevduat/katılım fonuna uygulanan zorunlu karşılık oranlarını ise tüm vade dilimlerinde 200 baz puan artırdı. Banka ayrıca, Güney Kore Merkez Bankası’yla da 17,5 milyar liralık (2,3 trilyon Güney Kore wonu) swap anlaşması imzaladı.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar üçüncü çeyrekte Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentilerini bir kez daha yukarı yönlü revize ederken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), makro ihtiyati tedbirler kapsamında kredi kartlarında taksitlendirme sürelerini kuyum, mobilya ve elektrikli eşya alımlarında 3’er ay, taşıt alımlarında kredi vade sınırlarını nihai fatura değerlerine göre 12’şer ay indirdi.
Öte yandan BDDK, nisan ayında yürürlüğe giren yönetmeliği kapsamında tasarruf finansman faaliyeti yürüten ancak şartları sağlamayan 21 şirketin intibak taleplerinin reddine ve tasfiyelerine, 6’sının intibak sürecinin devam ettirilmesine, 8’inin ise iradi tasfiyeye yönlendirilmesine karar verildiğini duyurdu.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, temmuzda yüzde 2,70 ve ağustosta yüzde 5,68 yükselmesinin ardından eylülde yüzde 4,46 geriledi. Endeks böylece, üçüncü çeyreği yüzde 3,69 değer kazancıyla 1.406,39 puandan tamamladı. Dolar/TL ise 8,26-8,96 bandında seyrettiği üçüncü çeyreği önceki çeyreğe kıyasla yüzde 2,1 artışla 8,8902’den kapattı.
ABD’nin 10 yıllık tahvil faizleri üçüncü çeyreğe düşüşle başlamasının ardından ağustos ve eylül aylarındaki yükselişi ile yeniden 1,60 seviyelerini test ederken, Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri üçüncü çeyreği yüzde 18,5 seviyesinden kapattı. Altının ons fiyatı ise dalgalı bir seyir izlediği üçüncü çeyreği önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,8’lik azalışla 1.757,10 dolardan tamamladı. Aynı süreçte yurt içinde gram altının fiyatı ise yüzde 1,3 artışla 502,2 liradan kapandı.
Salgında 5. dalga endişelerinin Omicron varyantı ile yükseldiği yılın son çeyreğinde Asya ve Avrupa’da artan vakalar karşısında birçok ülke kısıtlayıcı tedbirlere yeniden başvurdu. Yeni varyanta karşı aşıların etkinliğinin sorgulandığı bu süreçte, ekonomik belirsizliklerin artması ile merkez bankalarının bir müddet daha destekleyici duruşu sürdüreceği beklentileri gündeme geldi. Buna karşın enflasyondaki yükselişin beklenenden daha uzun süreceğine ilişkin görüşlerin ağırlık kazanmasıyla bazı merkez bankalarının sıkı para politikalarına dönüş sürecini hızlandırdığı, birçok ülkede faizlerin artırıldığı görüldü.
Bu süreçte ABD Merkez Bankası (Fed) Mart 2020’de devreye aldığı varlık alım programını azaltma (tapering) sürecini başlatırken, kasımda 15 milyar dolar olarak açıkladığı azaltım hızını aralıkta 30 milyar dolara yükseltti. Banka ayrıca, gelecek yıl en az 3 faiz artırımına gidileceği sinyalini verdi. Fed’in ardından İngiltere Merkez Bankası (BoE) da artan Omicron vakaları ve sıkılaştırılan salgın tedbirlerine rağmen enflasyondaki yükseliş karşısında Ağustos 2018’den bu yana ilk kez faiz artırımına gitti ve politika faizini sürpriz bir şekilde 15 baz puan artırarak yüzde 0,25’e çıkardı.
Bu dönemde Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise faiz oranlarında değişikliğe gitmezken, Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nın (PEPP) Mart 2022’de sona ereceğini teyit etti. Fed ve BoE’nin şahin tutumunun aksine güvercin bir duruş sergileyen ECB’nin karar metninde, Kovid-19 salgınıyla ilgili olumsuz şoklara karşı gerekirse PEPP kapsamında net varlık alımlarına yeniden başlanacağı mesajı verildi.
ECB’nin yanı sıra Japonya Merkez Bankası (BoJ) da gevşek para politikasına devam ederek salgın döneminde devreye aldığı küçük ve orta ölçekli firmalara finansman desteğinin süresini 6 ay uzattı. Çin Merkez Bankası (PBoC) da Nisan 2020’den bu yana ilk kez faiz indirimine giderek, politika faizi olarak baz alınan kredi faiz oranını 5 baz puan azalttı ve yüzde 3,80’e çekti. Banka bu süreçte, piyasaya zorunlu karşılık adımı ile 1,2 trilyon Çin yuanı likidite enjekte etti. Çin’de son çeyrekte emlak şirketleri Evergrande ve Kaisa vadesi gelen borçlarını ödeyemeyerek temerrüde düşerken, çeşitli sektörlerde borç çevirme endişeleri pay piyasalarını baskıladı.
Yurt içinde ise yılın son çeyreğinde yüksek büyüme ve düşük cari açığın önceliklendirildiği yeni ekonomi modeline geçirilirken, yatırım ve istihdamın desteklenmesi amacıyla faiz indirim sürecine girildi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), eylüldeki 100 baz puanlık faiz indiriminin ardından son çeyrekte politika faizini toplamda 400 baz puan daha düşürdü. Banka, son toplantısında arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımının tamamlandığını, alınan kararların yansımalarının 2022’nin ilk çeyreğinde takip edileceğini bildirdi. TCMB ayrıca, döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle 2014’ten sonra ilk kez piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale etti ve sonraki günlerde bu yönteme 4 kez daha başvurdu.
Kasım ayında yükselişi yüzde 42,6’yı bulan dolar/TL’nin aralık ayında da yukarı yönlü hareketine devam ederek 18,3674 ile zirvesini görmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin teşvik ve yeni araçları duyurması ile kurda sert düşüş yaşandı. “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” ürünü detaylarının belli olmasıyla dolar/TL 11,1234 seviyelerine kadar gerilerken, böylece saatler içinde yüzde 40’a yakın düşüş kaydetti.
Kurdaki hareket karşısında, aralıksız 14 gün boyunca yükselen ve haftalık bazda 10 haftayı kazançla kapatan Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksinde de oynaklık arttı. Bu kapsamda ekimde yüzde 8,22 ve kasımda yüzde 18,9 yükselen BIST 100 endeksi, aralıkta 2.406,89 puanla rekor seviyeyi görmesinin ardından sert düşüşe geçti ve 3 işlem gününde toplamda yüzde 21,7 değer kaybetti. Borsadaki sert düşüş karşısında BIST 50 endeksindeki paylarda, açığa satışta “yukarı adım kuralı” uygulanırken, Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda (VİOP) döviz kontratlarında fiyat limiti değişikliğine gidildi.
Son çeyrekte yatırımcı sayısının her geçen gün kripto para piyasalarında da arttığı görülürken, kasım ayında 69 bin doların üzerine çıkarak yılın zirvesini gören Bitcoin’in fiyatı aralıkta 43 bin doların altına indi.
ABD’nin 10 yıllık tahvil faizleri son çeyreğe yükselişle başlamasına karşın aralıkta yüzde 1,34 seviyelerine kadar gerilerken, bu dönemde Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri yüzde 24 sınırına kadar yükseldi. Altının ons fiyatı ise ekim başından 21 Aralık’a kadar geçen sürede yüzde 1,8 değer kaybederek 1.788 dolara geriledi. Yurt içinde gram altının fiyatı son çeyrekte tarihi zirvesini 1.059 liraya taşırken, toplamda yüzde 44,7’lik değer kazancı ile 21 Aralık itibarıyla 726,9 lira oldu.