Paris’te barışçıl gösterilerde toplanan 30 bine yakın Cezayirliden on binlercesinin, Fransız polisi tarafından gözaltına alındığı, işkence edildiği ve yüzlercesinin öldürülerek Seine Nehri’ne atıldığı belirtiliyor.
Fransa, kurbanların yakınlarının tüm çabalarına rağmen 37 yıl görmezden geldiği katliamla ilgili 1998’de sadece 40 kişinin öldüğünü açıklayarak katliamın boyutunu gizlemeye çalıştı.
Ardından 17 Ekim 2001’de, Paris’in sosyalist Belediye Başkanı Bertrand Delanoe tarafından ölenleri anmak için Saint Michel Köprüsü’ne bir levha dikilse de Fransa, katliamı hala “devlet suçu” olarak tanımadı ve resmi özür dilemedi.
Tarihçilerin Fransız devletinin üstünü örtmeye çalıştığını belirttiği katliam için Cezayir tarafı da Fransa’dan resmi özür talep ediyor.
Fransa katliamı “yarım ağız” sahipleniyor
Paris Savcısının 12 Şubat 1999’da katliam olarak belirttiği olaylar için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanel Macron ağustostaki Cezayir ziyaretinde Paris ve Cezayir makamları arasında sömürge dönemiyle ilgili tarihçilerden oluşan ortak bir komisyon kurulması konusunda adım atılacağının kararlaştırıldığını belirtmekle kaldı.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande daha önce “17 Ekim 1961’de bağımsızlık hakkı için protesto düzenleyen Cezayirliler, sonu kanla biten bir baskıyla öldürüldü. Cumhuriyet bu yapılanları bilinçli olarak tanıyor.” ifadelerini kullandığı katliam için Macron da 2021’de “O gece Maurice Papon (dönemin Paris Emniyet Müdürü) otoritesi altında işlenen suçlar Cumhuriyet için affedilemez.” ifadelerini kullandı.
Bu açıklamalar, Fransa tarafından şu ana kadar katliamın “yarım ağız” sahiplenildiği ancak resmi olarak tanınmadığı şeklinde değerlendiriliyor.
Katliam öncesi sadece Cezayir kökenlilere yönelik sokağa çıkma yasağı
Fransa’da 6 Ekim 1961’de, Paris civarında yaşayan Müslüman Cezayirliler için sokağa çıkma yasağı konuldu.
Ülkelerindeki bağımsızlık mücadelesine destek için 17 Ekim 1961’de sokağa çıkan 30 bine yakın Cezayirli, en küçük bir olaya karışmadan barışçıl bir gösteri düzenlerken Nazi iş birlikçisi olarak nitelenen dönemin Paris Polis Müdürü Maurice Papon’un emri üzerine polisin sert müdahalesiyle karşılaştı.
Binlerce kişinin yaralandığı, yaklaşık 14 bin kişinin gözaltına alındığı olayda kaç kişinin hayatını kaybettiği resmi olarak tespit edilemese de katliamın tanıkları ve bağımsız kaynaklar yaklaşık 400 Cezayirlinin, Fransa polisi tarafından vurularak öldürüldüğünü, çoğunun Seine Nehri’ne atıldığını belirtiyor.
Tanıklar, göstericilerin bir kısmının da Paris polis karargahının bahçesinde ya da metro istasyonlarında öldürüldüğünü aktarıyor.
Fransa’nın 1998’de olayda sadece 40 kişinin öldüğünü açıklamasının ardından tarihçi Jean-Luc Einaudi, 1999’da gösteriye müdahale emrini veren Papon’a karşı açtığı davayı kazandı.
Böylece katliamın kasıtlı yapıldığı resmileşse de olay Fransa’daki resmi kurumlar ve yöneticiler tarafından hala tabu muamelesi görüyor.
“Burada (Seine Nehri) Cezayirlileri boğuyoruz”
Seine Nehri’ndeki Saint Michel Köprüsü’ne 17 Ekim 2001’de dikilen anıt levhayla en azından görünür olan katliam, 2012’den bu yana yalnızca izin alınarak anma töreniyle hatırlanabiliyor.
Öte yandan, onlarca Cezayirlinin nehre atıldığı Saint Michel Köprüsü’ndeki anma levhasının bulunduğu yerde, “Boğulma durumunda şu numarayı arayınız” yazılı tabela dikkati çekerken her anma döneminde toplanan gençler, nehre atılan Cezayirlilere atıfta bulunarak “Burada (Seine Nehri) Cezayirlileri boğuyoruz.” yazılı pankartları taşıyor.
Yasmina Adi tarafından, 2011’de çekilen belgesel filmin isminin de ilham kaynağı olan yazı, 17 Ekim 1961’de yaşananları en çarpıcı şekilde anlatıyor.